Demirel'in faturasını öde öde bitmiyor. 1962'de siyaset sahnesine giren Demirel, aradan yarım asır geçmesine rağmen hâlâ siyasetle meşgul. Tarihi seksen altı yıl olan bir devletin kırk yedi yılını bir kişiye adaması ne büyük bir talihsizlik. Sözü edilen bu kişinin Demirel olması ülkenin bu talihsizliğini kat be kat artırmakta.
Demirel'in siyaset yaptığı bir ülkede yaşamak hem o ülkeye hem de o ülke insanına yapılabilecek en büyük zulüm olsa gerek.
Her dönemin ve ülkenin Ebu Leheb'leri vardır. Günümüz Türkiye'sinin Ebu Leheb'i herkesin malumu. Artık ıslahı mümkün olmadığına göre onu da benzer bir akıbetin beklediği aşikâr.
Demirel, özellikle Şener Eruygur ve Hurşit Tolon'un tutuklanması sonrası Ergenekon sürecinin kendisine iyice yaklaştığı endişesiyle apar topar ofisine kilit vurmuştu. Süreçten tedirginliğini gizlemeyen Demirel, muhtemeldir ki Türkiye'nin son elli altmış yılına ışık tutacak tüm belgeleri imha etmiştir.
Ergenekoncu asker emeklilerinin tutuklanmasına Demirel üzülmesinde kim üzülsün? Ergenekon'un en ince ayrıntılarını savcı Zekeriya Öz'den çok daha iyi bildiğinden şüphesi olan var mı?
Bu yüzden ömrünün hiçbir döneminde bugünkü kadar üzüntü ve stres yaşamamış olmalı. Hâlâ Ergenekon soruşturması kapsamında ?sanık? sandalyesine oturma korkusunu taşıdığını anlamak zor değil. Tüm çırpınması ve gerginliği bu nedenden olmalı. Büyük bir risk alarak destek verdiği darbedaşı Hüsamettin'in hezimeti, onu ve dostlarını ?kanser? etmeye yetecektir.
Âhir ömründe geldiği acınası durum ortada ancak hâlâ Demirel'in gündem olması ülkeyi rencide ediyor. Demirel'in iktidara geldiği günlerde Kore savaştan yeni çıkmıştı. Kore'nin başarısı bizim gibi bir Demirel'e sahip olmamasındandır. Demirel'e karşı olmak bu ülkenin gelişmesini istemeye eş değerdir.
Eşinin yakalandığı Alzheimer hastalığı için, 'darbede bile kendimi bu kadar çaresiz hissetmemiştim' diyen bir kişinin; birkaç gün sonraki mülakatında 'Asker, siyasetten hesap sorabilir. Hadise yanlışsa askere, karışma denmez' demesi tuhaf gelmemeli. Çünkü bu cümlelerin sahibi bir dakika için birkaç kez fikir değiştirebilse talihsizliğine sahip bir kişi olma rekorunun da sahibidir.
'28 Şubat'ın sorumluları yargılansın mı?' sorusuna 'Nesini soruşturacaklar?' 'Yargılanabilir' derse ne olur? Liste başında kendisi yargılanır. Gerçi bunun da bir önemi yok. Çünkü '28 Şubatçılar' yargılanmaya başladı bile. Kurkunun nedeni de bu.
Aynı kişi 1980 darbesi söz konusu olunca da 'iyi olmuyor netice itibarıyla' diyerek kendi hükümetleri söz konusu olunca nasıl kıvırdığı ortada ve 'hükümetleri ancak ihtilal mahkemeleri yargılar' diyebilecek kadar tutarsız, lâyüs'el bir kişilikten ancak bunlar beklenir.
Eisenhower Vakfı'nın ürünü olan Morisson Süleyman, Masonların Meşrik-i Azam'ıdır. Eisenhower Vakfı'nın bursu sayesinde tanıştığı, dünya Masonları'nın en sadık kullarındandır.
O, 27 Mayıs hariç tüm darbelerin bizatihi sorumlularından biridir. Elli yaşına basmış herkes, gözünü açtığından bu yana bu nursuzla yatıp nursuzla kalkıyor.
Bu ülkede 'Demirel' adını duymak, bir çık kimselerin sinirlerin gerilmesi için yetiyor. Adı geçtiği her yerde insanların moralleri bozuluyor, gözlerindeki tüm heyecan kayboluyor. Hemen herkesin ağzında beddua! Lakin fiili gayretin olmadığı yerde beddua işe yaramaz.
Hep merak etmişimdir bu ülke insanı hangi günahı işledi de Demirel gibi birine katlanma çaresizliğine mahkûm edildi. Bunun iki cevabı olmalı: Feraset yoksunluğu ve Masonların ülkemiz ve insanımız üzerindeki derin hesapları.
Kendisine ?eski? denilmemesi için geliştirdiği ?9.? kavramını da o geliştirdi. Mâlum medyanın kendilerinden birini sürekli gündem de tutması ve dokuzuncu demesi yadırganacak bir durum değil. Ancak karşı cenahın onu gündemde tutacak haberlere yer vermesini ve ?eski? dememesini anlamakta güçlük çekiyorum. İnsanların gözünde eskinin bile bir değeri varken o artık eski bile değil.
Eski partisinin liderlik yarışı ile şimdilerde yine sahnede. DP delegelerini tek tek arayıp oy istemesi, aslında bu partide yarışan Cindoruk değil Demirel olduğunun açık bir gösterisidir. Cindoruk'un Ergenekon tutuklusu Haberal ve başkalarının da partiye katılacağını haber vermesi bunun bir Ergenekon operasyonu olduğunun işareti olmalı.
Cindoruk'un kaybetmesi, Ergenekoncuların ve Demirel'in kaybetmesi anlamına gelecekti. O'nun kaybetmesi demek ise ülkenin kazanması demektir.
O'na sadece gideceği ebedi mekânı tahayyül ettikçe katlanabiliyorum. Benim için başka türlüsü imkânsız!
* * *
Süleyman Soylu başkanlık yarışını kaybetmiş gibi gözükse de darbecilere karşı dik duruşu ile milletin nezdinde kazanan olmuştur. Ancak son turda çekilmesi 'tehdit mi edildi?' sorularına neden olacaktır. Soylu'nun kaybetmesi Çiller ve ekibinin kaybı demektir. Bu durum DP'nin bölünmesi büyük istifaların art arada gelmesi anlamına gelecektir. Soylu çok yakında yedek parti DYP'ye başkan olacaktır.