Kemal Kılıçdaroğlu önceki gün yine konuştu. Bu konuşmanın GDO konusunda olması ve işin içinde “rüşvet iddiası” olmadı son derece önemli. Geçmiş iddiaları bu ise bahsin konusu değil.
19 Kasım 2009 tarihli Habertürk Gazetesi’nin birinci sayfasında “GDO’lu pamuğun kralı, Türkiye’de rüşvetin kralı” başlıklı bir haber yayınlandı.
Gazete’nin altıncı sayfası, tümüyle bu “rüşvet” iddiasına ayrılmıştı. Bu ciddi iddia üzerine yaptığımız araştırmada habere kaynaklık eden ABD belgelerine eriştik. Belgeyi tercüme ettik.
Haber doğruydu. Üstelik bu haber tebrike şayan bir çalışmaydı. Tarım Bakanı’nın veya savcıların harekete geçmesini bekledik. Ama nafile…
Ortada bir “rüşvet” iddiası vardı ve hiçbir makamdan ses çıkmamıştı…
Buna sessiz kalmak, ortak olmak olurdu.
Harekete geçtik ve 14 Aralık 2009 günü İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunduk.
Kısa bir süre sonra Kemal Kılıçdaroğlu aradı. “Savcılığa bir suç duyurusunda bulunmuşsunuz ancak savcılık takipsizlik kararı vermiş. Temyizde bulundunuz mu?” dedi.
“Karar bize henüz tebliğ edilmedi. Tebliğ edilince gereğini yaparız” dedik.
Bir müddet sonra karar bize de ulaştı. Ankara Savcılığı hiçbir inceleme yapmadan Tarım Bakanlığı’na sormadan, Dışişleri Bakanlığı’ndan bilgi almadan üstelik elde ABD belgeleri olduğu halde takipsizlik kararı vermişti.
Verilen karar, temyiz kabil bir karar olduğundan temyiz ettik.
Konu, 18 Mart günü Biyogüvenlik Yasasının görüşmelerinde CHP’li Güral Ergin tarafından Tarım Bakanı Mehdi Eker’e “Sayın Bakan, 19 Kasım 2009 tarihli Habertürk gazetesinin manşeti "GDO'lu pamukta rüşvetin belgesi ABD'den çıktı." şeklindeydi. Haberde, Türkiye'de GDO'lu pamuk tohumu üretildiği, ABD'deki GDO'lu tohum üreticisi "Delta and Pine Land" adlı şirketin, Türkiye'deki şirketleri aracılığıyla, GDO'lu tohumların ekimlerinde denetim kolaylığı sağlanması için Tarım Bakanlığı elamanlarına rüşvet verdiği iddiası yer aldı. Haberde, Türkiye'de GDO'lu ürün ekildiği ve denetimlerinde kolaylık sağlanması için 2001-2006 yılları arasında rüşvet verildiği iddiası Bakanlığınızı Türk Ceza Kanunu'nun irtikap, denetim, görevin ihmali ve rüşvet maddelerini düzenleyen 250, 251 ve 252'nci maddelerine muhalefet edildiği gibi çok ciddi bir ithamla karşı karşıya bırakmaktadır. Bu iddialar konusunda bugüne kadar, sözü edilen gazeteye yalanlama yazısı gönderilmiş midir?” diye soruldu.
Tarım Bakanı, “Sayın Ergin'in özellikle sorusunu önemsediğim için söylüyorum: 19/11/2009 tarihinde Habertürk gazetesinde yer alan haberle ilgili. Burada tabii bir rüşvet iddiasıyla ilgili İstanbul Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunuldu ve konu yargıya intikal etti. Savcılık soruşturma yaptı ve savcılığın yaptığı soruşturma sonucunda da takipsizlik kararı verildi, bu bir. İkincisi, ayrıca idari olarak Tarım Bakanlığı bir soruşturma başlattı. Tarım Bakanlığı da bu işi kendi idari iç disiplin açısından da takip ediyor” şeklinde yanıtladı.
Ardından önceki gün Kemal Kılıçdaroğlu TBMM’de yaptığı bir basın toplantısında konuyu yeniden gündeme getirdi ve bizim belgeleri basına dağıttı.
Ertesi gün adları “yandaş”a çıkan gazeteleri konuyu duydu ama görmedi yani sayfalarına taşımadı. Hâlbuki aynı gün patlak veren “Mercedes Rüşveti”ni ballandıra ballandıra manşetlerine taşımışlardı.
Diğer yayın organları ise mâl bulmuş mağribi gibi atladılar.
Aslında suç duyurusu yaptığımız günkü resimlerde şahittir ki; hemen her cenahtan çok sayıda medya mensubu suç duyurumuzu izlemişti. Ama yine iktidarı tutanlar izlemekle yetinmiş, diğerleri ise ağızlarının suyunu akıtarak vermişlerdi suç duyurusunu.
Dün, Tarım Bakanı, Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarına cevap verdi. Cevabı TBMM’de yaptığı konuşmanın aynısıydı. Yeni bir şey söylemedi.
Bu kez Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarını yayınlamayan “yandaşlar” Tarım Bakanı’nın açıklamalarını yayınladı. Onlarda ballandıra ballandıra verdiler.
Bir medya mensubu olarak utandım. Çünkü bu utanç verici çifte standart olsa olsa ülkeye ve kendilerine verilen bir zarardı. Kendi itibarlarına vurulan bir ketti. Bu durum Bakara Suresi 18’deki “Sağır, dilsiz ve kördürler…”i hatırlattı…
Hâlbuki haber ettiği, Kemal Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarını görmemişseniz Tarım Bakanı’nın açıklamalarını da görmemenizi gerektirirdi. Şimdi ilk günkü açıklamayı okumayan okur ne düşündü? Kemal Kılıçdaroğlu yine ne “iftira” etti? Öylemi?
Hâlbuki ortada bir doğru vardı. Yanlış olansa okurunu “aldatan” malum “dindar” gazetelerdi. Biliyor musunuz “erdem” şimdi belli olur. Hakkı söylemeniz gerektiğinde susuyor musunuz yoksa susmuyor musunuz?
Bir taraf, karşıyız o halde saldır.
Bir taraf bizden o halde gör, duy ama yazma.
Gerisini herkes biliyor.
Şimdi Tarım Bakanı’na asla cevap almayacağımız soruları soralım. Belki bizi utandırır da cevap verir.
Bir: Bu “rüşvet iddiası” 2001-2006 yıllarını kapsamaktadır. Yani siz Bakan olmadan başlamış. ABD belgelerine göre ise 2007’de ortaya çıkmış. Rüşvet verdiği tespit edilen ABD’li firmaya ise ABD makamları büyük bir para cezası uygulanmış. 2007’den bu yana neden soruşturma açmadınız?
İki: Diyelim ki bu konuda haberdar değildiniz. Habertürk Gazetesi konuyu dört ay önce yayınlamışken neden tekzip etmediniz?
Üç: Suç duyurusunda bulunan Sağlık ve Gıda Güvenliği Hareketi ile neden görüşme ve bilgi alma ihtiyacı hissetmediniz?
Dört: Soruşturma açmak için neden savcılık kararını beklediniz?
Beş: Savcılık kararı temyiz edildiği ve konu Ağır Ceza Mahkemesi’nde olduğunu neden söylemediniz? Yoksa ilgili birimlerinizi sizi bilgilendirmiyor mu?
Altı: Bu iddialara yönelik soruşturmanız ne zaman tamamlanacak?
Yedi: Soruşturma sonuçlarını basınla paylaşacak mısınız?
Sekiz: Konu sizce de ciddi değil mi? GDO meselesinin henüz yeni tartışılmaya başlandığı bir ülkede, konun büyüyeceği hesaplamadınız mı?
Dokuz: Kritik bir süreçten geçen ülkeyi bu tür meselelerle meşgul edip kamplaştırmaya, güven erozyonu oluşturmaya hakkınız var mı?
On: Bu iddialar doğru çıkarsa ne yapacaksınız?
Son sözümüz ise Sayın Başbakanımıza ve Kemal Kılıçdaroğlu beye.
Sayın Başbakanımız, midemizi bulandıran bu hadiseden bizi ne zaman kurtaracaksınız? Bu iddialar yalansa lütfen yalanlayınız. Doğru ise lütfen gereğini yapınız.
Biz dokuz yüz köyden kovulsak da, sözümüz Akif Merhum’un tabiriyle “odun gibi”de olsa hakkı söyleyeceğiz.
Maksadımız üzüm yemek.
Sayın Kılıçdaroğlu. Malumunuz olduğu üzere Çanakkale’nin 95. yıl dönümü gününde MHP’nin katkıları ile yasalaşan GDO yasası, bugün Resmi Gazete’de yayınlandı.
Şimdi sıra sizde!
Her gün bir yenisi ortaya çıkan o rüşvetleri dağıtan küresel güçlerin arzuladığı, milletin geleceğini yok eden Biyogüvenlik Yasası konusunda CHP’yi büyük bir sıvan bekliyor.
Bu yasası Anayasa Mahkemesi’ne götürecek güç ve imkân sadece sizin elinizde. Bu imkânı tepmemelisiniz… Bu bir samimiyet sınavı… Yaparsanız ayakta alkışlar, yapmazsanız bu yasanın ‘suç ortağı’ sayarız.
Bizden söylemesi.