82 Anayasası kimilerine göre; terzilikten anlamayan birinin eline bir top kumaş birde makas vermişler, kesmiş, biçmiş Türkiye için ucube bir elbise çıkarmış…
Kimilerine göre ise kurnazca planlanmış bir tuzak…
Neredeyse 27 yıldır aralıksız darbe anayasasını tartışıyoruz. Fakat bir arpa boyu yol alamadık.
Kenan Evren’in bile rahatsız olduğu anayasa, yamalı bohçaya döndü.
Yeni anayasa taleplerine, yargı bürokrasisi ile Halkçı CHP ve milliyetçi MHP direniyor. Her ikisi de tasarının, halkoylamasına gitmesinden yani halka sorulmasında korkuyor.
Aslında direnen bunlar değil, koltuk, ihtiras hatta kin…
Arzulamadıkları şey, anayasanın değişmesi değil; hasbelkader de olsa iyi bir anayasanın ortaya çıkması ve ülkenin demokratikleşmesi…
Demokratik bir ülke istemiyorlar. Çünkü varlıklarını krizlere, problemlere, vesayete ve militarizme borçlular.
* * *
Bir yandan herkes anayasa değişsin istiyor ancak ‘nasıl bir anayasa’ sorusuna, ezici çoğunluğun verecek hiçbir cevabı yok.
Mesela Danıştay, Yargıtay başkanları ve HSYK’cılar tasarıyı, etik sınırları zorlayarak eleştiriyorlar. Arzuladıkları sistem ‘82 Anayasası’ olsa gerek, hiçbir önerileri yok.
72 milyonluk bir ülkede, onlarca hatta yüzlerce anayasa taslağı olması gerekmez miydi? Anayasa taslağı hazırlayan kaç kişi ya da kuruluş var? Bir elin parmağını geçmez…
* * *
Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in, geçtiğimiz aylarda medyanın Ankara bürolarında çalışan meslektaşlarımıza bana ait bir metni dağıttığı bilgisi ulaşmıştı.
Sayın Çiçek’in 3 Mart’ta konuk olduğu TGRT Haber’deki konuşmasının bir bölümünde; “Ortada karşı çıkmanın ötesinde, bir şey görmüyoruz. İyi kötü bir taslağımız var. Başkaları da yayınlasın da biz onlardan da istifade edelim. Biz Barolar Birliği’nin taslağından istifade ettik. Odalar Birliği’nden istifade ettik. Geçmişte, Parlamento’ya verilmiş parça parça olan tekliflerin hepsinden istifade ettik. Kemal Özer diye bir arkadaşımız var. O’nun yazdığı ‘Nasıl bir anayasa istiyorum?’ diye zahmet etmiş, kafa yormuş, bir metin koymuş. Biz bunların hepsinden istifade ettik, etmeye çalışıyoruz. İstifade edemediğimiz tek şey, muhalefetin ortaya bir şey koyamamasıdır…” diyor.
Evet, Sayın Çiçek’in de ifade ettiği üzere, herkesin eleştirip hiçbir metin ortaya koymadığı bir ülkede, 2007 Temmuz’unda bir metin ortaya koymaya çalışmıştım.
Bu çalışma bir anayasa metninden ziyade, arzuladığım sistemi izah etmeye çalışan bir metindi. Bu metnin girişinde özetle; “Türkiye’de ciddi bir anayasa sorunu olduğu konusunda hemen herkes hem fikir… 1982 Anayasası’nın önemli bir kısmı değiştirilmiş olmasına karşın, ‘1982 Anayasası’ yapısı nedeniyle çözüm üretmekten uzak... Siyasetçiler ise değişik gerekçelerle anayasayı yeterince değiştirememekteler. 11. Cumhurbaşkanı’nın seçiminde ve cumhurbaşkanın seçimi konusunda anayasa değişikliği sürecinde yaşananlar ile 367 tartışmalarında hukukçuların tartışmalara kattığı boyut göstermiştir ki; Türk hukukçuları ve bürokrasi, anayasa da köklü değişiklik yapma isteğinden oldukça uzak gözükmekte...
Kuşkusuz anayasa yapmak kolay olmamakla beraber yeterli iradeyi de farklı gerekçeler nedeniyle görememekte bu tartışmanın daha çok süreceğinin de göstergesi… Türkiye, kuşkusuz zor bir ülke! Batılı ya da Doğulu bir ülkede entelektüeller kendi ana kültürlerini almışlardır ve bu kültürden beslenirler. Türkiye başta olmak üzere İslam dünyasının üyesi ülkelerde ise bir kısım batılı kültürü etkisinde kalmış kişilerin toplumun ezici çoğunluğunun inancına yeterli saygıyı göstermemesi ve onu kendisi için bir korku malzemesi yapması, uzlaşmanın önündeki en önemli engelin başında geliyor.
Batı kültürü ile beslenen bu çevrelerin her konuşma ve yazısında; Müslüman halkı aşağılaması, kendini Müslüman olarak gösterdiği halde İslam adına ne varsa reddetmesi oldukça manidar. Bir kısmı İsrailiyat’tan olan bilgiler ve eklenen ön yargılı yaklaşım çözümün önündeki engellerden bir diğerini oluşturuyor. Diğeri ise Müslümanların ön yargı ve kültür eksiklikleri…
Müslümanların ezici çoğunluğunun durumunu 80 öncesi ve sonrası diye ikiye ayırmak zorundayız. Uzun bir aradan sonra dünya ile iletişime geçen bu çevre, seksen öncesi daha ütopik ve uzlaşmadan uzak bir yapı içinde iken seksen sonrasında ise daha Kapitalist bir anlayış ve daha soft bir duruş sergilemekte. Müslümanların (dindarların) ezici bir çoğunluğunun her türlü uzlaşmaya hazır olduğunu söylemek abartı olmadığı kanaatini taşıyorum. Lakin diğer çevrelerin ağırlıklı bir kesiminin bu uzlaşmaya hazır olmadığını yazı ve beyanlarından anlaşılıyor. 367 tartışmalarının yaşandığı günlerde 367’ye gerekçe üretmeye çalışan çevreler, iç dünyalarını açıkça ortaya çıkarmışlardır. Kuralı önceden konulan bir hukuk sürecinde sıra başkasına gelince ben yokum demek, mızıkçılık ve dayatmacılıktan başka bir adla tanımlanamaz. Bu durum birçok kimsenin ifade ettiği gibi bürokratik iktidarın halk iktidarına direnmesi ve kendi gibi düşünmeyenlerin küçük görme kompleksinden başka bir durum değildir.
Binlerce hukukçunun bulunduğu bir ülkede her kafadan bir ses çıkarken, kimsenden üzerinde tartışılabilecek taslak bir metin çıkmaması da manidar değil mi? Bir sivil toplumcu olarak bekli de haddi mi aşarak bir anayasa tekniklerine uygun olmasa bile en azından nasıl bir ülke ve nasıl bir anayasa istediğimi anlatmak için aşağıdaki metni kaleme alma ihtiyacı hissettim…” demiştik.
Ben böyle düşünmesem bile çoğu kimse, yazdıklarının boşa gittiğini, söylenenlerin boşa söylenen şeyler olduğunu düşünürler... Anayasa değişikliği çalışması en azından benim için bir kez daha göstermiştir ki: Hiçbir çaba boş değil. Hiçbir doğru söz boşa gitmiyor.
Her kimin söz varsa söyleyecek, susmamalı. O söz, er-geç mutlak yerini bulur!
* * *
İktidarın önceki gün açıkladığı mini taslağında, Cemil Çiçek’in istifade ettik ifadelerini doğrulayan çok sayıda emare görüyoruz. İşte onlardan birkaçı:
Önerimiz: “Herkes, kendisiyle ilgili kişisel verilerin gizliliği ve korunması hakkına sahiptir.”
Ak Parti’nin tasarısı. Madde 1: “Herkes, kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahiptir.”
Önerimiz: Siyasi partilerin mali kayıtları Maliye Bakanlığı, Sayıştay ve Bağımsız Yeminli Denetim Şirketi’nin vereceği birer üye tarafından denetlenir. Siyasi parti denetim sonucuna itiraz ederek dava edebilir.
Ak Parti’nin tasarısı. Madde 6: “Siyasî partilerin malî denetimi Sayıştay tarafından yapılır. Sayıştay’ca siyasî partilerin mal edinimleri ile gelir ve giderlerinin kanuna uygunluğunun tespiti, bu hususun denetim yöntemleri ve aykırılık halinde uygulanacak yaptırımlar kanunda gösterilir. Sayıştay’ın bu denetim sonunda vereceği kararlar kesindir.”
Önerimiz: “Herkes bilgi edinme hakkına sahiptir…”
Ak Parti’nin tasarısı. Madde 7: “Herkes bilgi edinme ve kamu denetçisine başvurma hakkına sahiptir…”
Önerimiz: Sivil kimseler askeri mahkemelerde yargılanamaz. Askerlerin ise askerlikle ilgili resmi görevleri dışındaki her türlü suç atfında sivil mahkemelerde yargılanır. Tüm kamu görevlilerinin uyarma ve kınama cezaları dışında cezalarda yargı denetimine açıktır. Kamu görevlilerinin yargılanması da diğer Türkiye Vatandaşlarının ki gibidir. Özel izin, işlem ve eyleme tabi değildir.
Ak Parti’nin tasarısı. Madde 14: Savaş hali haricinde, asker olmayan kişiler askerî mahkemelerde yargılanamaz.