Bayram için Konya’dayım. Dönüş içinse 12 Eylül sabahını tercih etmiştim. 06:15 uçağından dönüş biletimi günler önce almıştım.
Pazar sabah 05:15’de alana geldim. Biniş kartımı aldım. Tam bu sırada, gecikme nedeni belirtilmeksizin uçağın 2 saat gecikeceği anonsu yapıldı.
Gidip nedenini sordum. Kimse tenezzül edip cevap vermiyordu. Kimse dediysek koca alanda THY’nin toplam sadece dört görevlisi vardı. Bunlar hem bilet kesiyor, hem check-in yapıyor, hem de valizlerle uğraşıyorlar.
Elemana kızdım. Benden güç alan bazı yolcularda homurdanmaya başladı. Bu kez eleman, ‘Ben ne yapayım. Bize verilen bilgi bu’ dedi. Haklıydı haklı olmasına ama bu mazeret olamazdı. Zaten nezakette bunu gerektirmez. Madem uçak 2 saat gecikiyor. Biniş kartı kesmek yerine önce insanları bilgilendireceksin.
Ardından bir anons daha ‘2043 sefer sayılı uçak 3 saat gecikecek.’ Öğreniyoruz ki Cidde’den gece 01’de kalkması gereken uçak, sabah 06’ya kadar kalkmamış.
Belli ki Cidde uçağı alana ne zaman ulaşırsa o zaman uçacağız. İşimizden olmuşuz, bağlantılı veya bağlantısız uçuşu olan yolcular sıkıntıya düşmüş, referandumu kaçırmışsınız, işleriniz aksamış kimsenin umurunda değil.
THY’nin sisteminde tüm yolcuların cep telefonu var. Olur, olmaz şey için mesaj atan THY’yu uçağın gecikmesiyle ilgili bir mesaj atmayı bile ya akıl edemiyor ya da umursamıyor.
SKANDALLAR BİRBİRİNİ İZLİYOR
Bir gazeteci refleksi ile THY Genel Müdürü Temel Kotil’in 3 adet farklı numarasını arıyorum. İkisi kapalı. Birinden ise numara sahibi değiştiği için bir başkası çıkıyor. THY Konya Müdürü’nü arıyorum, onun da telefonu kapalı.
Bu kez Konya Milletvekillerini arıyorum. Referandum sabahı olmasına rağmen çoğunun cepleri kapalı. Milletvekillerinden Ahmet Akkaşlar ve Kerim Özkul’a ulaşıp durumu izah ediyorum. ‘İlgilenelim’ cevabı alıyorum. Geri dönmedikleri için ilgilenip ilgilenmediklerini bilmiyorum.
Biniş kartımı 09:05 uçağı ile değiştiriyorum. Bu yeni bir anons daha: “2033 sefer sayılı uçak, 30 dakika gecikecek!” 3 üç gün uçamadığımız günleri biliyorum. Bu nedenle 30 dakika vaka-ı âdiyeden bir olay THY’ye için. Derken bir anons daha ‘9:05 uçağı, 45 dakika gecikecek.’ Ardından 1 saat daha derken zaman ilerliyor.
Yeni bir anons ‘Cidde uçağımız 8:45’de alanımıza inecek ve 9:50’de uçacak!’ Bu kez 06.15 uçağına değiştirtiyorum, biniş kartını.
İki uçak çok az bir zaman farkı ile alana iniyorlar. Neyse diyor bir soluk alıyoruz. Temel beyin telleri hâlâ kapalı. Pazar olduğu için makamında da kimse yok.
İki uçağa aynı kapıdan aynı anda yolcu almaya başlıyorlar. Tam bir curcuna...
Uçağa biniyoruz. Saat 10:20 olmuş. Uçakta adeta caz konseri veriliyor. Kulağımızı patlatacak volümde cazgıdı cazgıdı. Birkaç uyarıdan sonra lütfedip kapatıyorlar.
Ardından bir anons: Uçağımız 20 dk sonra hareket edecektir. Neyse diyoruz biraz daha sabır.
Uçakta diğer yolcu koltuklarında pilotlar ve çok sayıda hostes var. Kabin ekibi yolcularla ilgilenmek yerine diğer yolcuların gözleri önündeki sadece onlara özel ikram yapıyor.
Bu kimsenin umurunda olmayabilir. Ama 6 saattir alandasınız. O alan ki yemek yiyecek hiçbir yer yok. Askeri havalanın kıyısında daracık bir sivil terminal. Çok sayıda çoluk çocuk var. Bir çay simit bile ikram etmeyi düşün(e)müyorlar. Bu durumda bu ‘terbiyesiz’ muamele elbette önem kazanıyor.
Bu arada bir önden diğeri arkadan iki kişi koyun sayar gibi elleriyle işaret eder yolcuları sayıyorlar.
‘Sabiha Gökçene gidecek yolcularımız kabin ekibine kendini tanıtsın.’ ‘2033 yolcusu varsa kabin ekibine kendini tanıtsın.’ ‘By falan kendini kabin ekibine kendini tanıtsın.’ Anonsları birbirini izliyor. Herkesin sabrı taşmak üzere…
Soruyorum. ‘Bu köy otobüsü bu gün hareket eder mi?’ diye. Pişkin pişkin birazdan diyorlar.
Bir anons daha: ‘Uçağımız bağlantılı uçuş gelmediği için 20 dakika daha gecikecektir.’
Kabine doğru yürüyüp soruyoruz ‘nedir bu rezalet?’ diye. Pardon yanlış anons yaptık diyorlar. Bir anonsa daha: ‘‘Uçağımız bağlantılı uçuş gelmediği için 3 saat 20 dakika daha gecikecektir.’
Yolcular kokpite doğru yürüyorlar. Kokpite girilir endişesiyle servis araçları ile bariyer kurmuşlar. ‘Bu uçağın bağlantılı bir uçuşu yok niye yalan söylüyorsunuz’ feryatlarına karşın. Bu kez ilk kez duyduğum bir havacılık terimi söylüyorlar. Bilenler itiraz edince dediler ki: ‘Yolcular yolcu sayısı ile biniş kartı sayısı örtüşmüyor.
Bu kez ‘lütfen yerlerinize oturup kemerlerinizi bağlayınız, sayım yapacağız’ seslerinin ardından ‘koyun sayımına’ başlıyorlar. Ortaya gelip duruyorlar. Kaça geldiklerini unuttukları için olmadı baştan bir daha…
Bu olaylar karşısında uçağın yolcu koltuğundaki diğer host ve hostesler bir yandan yolcuyu eleştiriyor bir yandan da arkadaşlarının beceriksizliğine kikirdeşerek gülüyorlar
Bu arada diğer uçak kalkıyor. 15 dakika karda sonra saat 12 sularında havalanıyoruz. İstanbul’a doğru yaklaşınca 3-4 defa tehlike atlatıyoruz. Bir saat sürecek yolculuk hava 20 dakika fazla kalarak 1 saat 20 dakika sonra sona eriyor. Şükür diyor ki:
Meğer iç hatlar uçağı, dış hatlar pistinin en başına inmiş... 10-15 dakika merdiven ve otobüs bekliyoruz. Dış hatlardan iç hatlar girişe götüren otobüs 2 kez kaza atlatıyor. ‘Bunda da bir hayır var’ diyenler… Birbirine bakıp gülüşenler… ‘THY’den bayram şekeri’ diyenler, Beddua okuyanlar, gerilimli anlarda iktidara düz gidenler, ‘evet verecektim ama n… veririm’ diyenler… Hangisi saymalı?
Derken iç hatların kapısına geliyoruz. Bu kez otobüsün kapıları açılmıyor. Bağırışmalar, camlara vurmalar, küfürler… birbirini izliyor. Neyse açılıyor ve valizler için bekliyoruz. Bu kez taa dış hatlardan valizlerin gelmesini bekliyoruz. Artık iyice asabım bozuldu, saate bile bakmıyorum.
Sabah 04:00’den evden çıkmış alanda çıkarken karşımdaki alan saati 14:00’ü gösteriyor. Atatürk Havalimanına ulaşmışım. Tam 10 saatte. Aynı saatte yola çıkan ve benim ödediğim paranın 4’de birini veren otobüs yolcuları, benden önce üstelik yorulmadan Esenler garına çoktan ulaşmışlar…
Onlar bir daha karşılamak ümidiyle anonsunu geçerken ben ‘bir Temel Kotil skandalı ve THY klasiği için tek yapabildiğim içten içe acı acı gülmek. Öyle yorulmuşum ki verdikleri yarım bardak soğuk çay enerji için yetersiz.
Demek ki ona buna sponsor olmak, ora bura reklam vermek, işleri taşeronlara havale edip şirketi beceriksizlik çöplüğüne çevirme beceriksizliği, medyayı reklamlar bedava uçuşlarla susturmakla ancak pisliğin üstü örtülür.
Artık herkes bilsin ki THY, Türk Telekom gibi doğal tekel musibetleri beni iyice yaşlandırdı. Adlarını duymaya bile tahammülüm kalmadı. Bundan sonra alternatifi olan hiçbir hatta THY’ye binmemeyi ümit ediyorum. Yolcusunu maskara eden bir şirkete niye prim vereyim ki?
Bu yüzden asla Türk Telekom hizmeti satın almıyorum. Var olduğu müddetçe rakipler… THY aleyhine açıp kazandığım davalar ve benzer skandallar için attığım e-postalar için THY’den hiç dönen olmadığı bu yazdıklarımın THY Genel Müdürü Temel Kotil’in umurunda bile olmadığını biliyorum. Artık hiç kimse beni, onların ciddiyetine ve becerisine ikna edemez.
Not: Bir okurum 12 Eyül anayasasına hayır oyu veren köyümün referanduma ne verdiğini sormuş. İşte sonuçlar:
Evet yüzde 92,5 (377 oy)
Hayır yüzde 7,5 (28 oy)