Birinci bölümü okumak için: Tohum, yalanlar ve gerçekler-1
Bu yazı vesilesiyle müşahede etme imkânı bulduk ki; tohumu dert edinmiş insanların sayısında ciddi artış var.
Biri, mensubu olduğu Milli Görüş’ü eleştirdiğim önyargısıyla zehir zemberek, diğeri ise Milli Gazete’nin eklerden sorumlu editörü Sayın Selahattin İnan Bey olmak üzere, iki eleştirel mesaj dışında, yüzlerce okur olumlu e-posta gönderdi. E-posta, yorum ve telefonla olumlu olumsuz görüşlerini paylaşan kıymetli okur ve dostlara teşekkür ederim. Güç verdiniz.
Doğrusu, Milli Gazete yönetiminin aramasını beklerdim ama olmadı. Eklerden sorumlu kardeşimiz aradı. Selahattin Bey, gönderdiği e-postada “Kemal bey, Eleştiriye açık olmakla birlikte, kullandığınız üsluba ve aşağılayıcı ifadelere itirazımız var” diyordu. Sonra telefonla aradılar, bir saate yakın konuştuk.
Ekle ilgili, hiçbirine katılmadığım savunmalarını aktardı. Konuşmasında, tohumculuk sektöründen bazı kimselerin isimlerini sorarak meseleyi kişiselleştirmek istedi. Kendilerine ifade ettiğimiz gibi, bizim kişilerle hiçbir işimiz yok. Biz, tohumun özel mülkiyete geçirilmesine ve bundan rant elde edilmesine karşıyız. Tohum genetik yapısını değiştiren ve tescili altına alan kimsenin; Müslüman, Hıristiyan, Musevi, Siyonist, ateist olması ile veya yerli yahut yabancı olması ile de ilgilenmiyoruz. Mesele kimin yaptığı değil, ne yapıldığıdır.
Netice itibariyle, Milli Gazete hâlâ doğru yaptığını ve yapmaya da devam edeceğini söylüyor. Bunu da, 7 Ocak 2011 tarihinde ekte de yazısı olan bir arkadaşın imzasıyla “Tohumculuk, uçuşa geçti” başlıklı ve 10 Ocak 2011 tarihli “Tohumda Tanıtım atağı” başlıklı haberleriyle bir kez daha gösterdi.
Ayrıca gazetenin sitesine girip, arama motoruna ‘tohum’ yazınca, tohumcuların lehine ne kadar çok haber yapıldığını da göreceksiniz. Bu onların takdiri ama Milli Gazete okurunun ezici çoğunluğunun, gazetesi gibi düşünmediğini biliyorum. Yine bu camianın davetlisi olarak bu Cumartesi, İnşallah Eskişehir’de olacağım ve bu meseleyi anlatacağım.
* * *
Gelelim, tohumculuk mu uçuşa geçmiş, yoksa ‘uçuşa geçtik’ veya ‘uçuşa geçtiler’ palavra mı şimdi ona bakalım.
Tarım Bakanlığı’na hangi konuda bilgi edinme müracaatında bulunmuşsak, bugüne kadar demagoji yapılmaksızın hiçbir cevap alamadık. Yakında et ithalatı skandalı ile ilgili bilgi edinme sorularıma verecekleri ya da veremeyecekleri cevapları ve gerçekleri İnşaAllah buradan yazacağız.
Şimdi ise size, Türkiye’nin gerçek tohum rakamlarını verelim, bakalım kim hakikati söylüyor, kim hakikatin üstünü örtüyor?
Bu verilerin 2009 yılına ait olanları, Dış Ticaret Müsteşarlığı’nın 08.07.2010 tarih ve 27117 sayılı resmi yazısı, 2010 yılına ait olanlar ise yine DTM’nın 06.01.2011 tarih ve 00638 sayılı resmi yazısıdır.
Devletin resmi verilerine dikkatle bakınız. 2009’da sadece 17 milyon 618 bin dolarlık tohum ihraç eden Türkiye, buna karşın 132 milyon 214 bin dolarlık tohum ithal etmiş. Sıkı durun… 2010’da ise Tarım Bakanlığımız ve tohumcularımız uçuşa geçmiş ve 161 milyon 308 bin 971 dolarlık tohum ihraç ederken, tam tam tam 1 milyar 489 milyon 549 bin 847 dolarlık tohum ithal etmişler!
TÜRKİYE TOHUM İTHALAT VE İHRACATI
2009
2010
İHRACAT
17.618.000
161.308.971
Dolar
İTHALAT
132.214.000
1.489.549.847
Dolar
AÇIK
-114.596.000
-1.328.240.876
Dolar
Fark %
-86,7
-89,2
Bu veriler gelince, gözlerime inanamadım. DTM’na tekrar yazdım. ‘Bu işte bir hata yok mu? Geçen yılla, bu yıl arasında yüzde bin 127 kat artış var. Bu veriler hatalı olabilir mi?’ Yine sıkı durun… DTM şunu yazdı: “03.01.2011 tarihli başvurunuza ilişkin cevap, 06.01.2011 tarihli ve 00638 sayılı yazımızda bildirildiği gibidir” yani “hiçbir hata yoktur!”
Demek ki; ister kamu görevlileri, ister siyasetçiler, ister tohumcular, isterse de gazete haberlerinde tohumla ilgili verilen bilgiler, sadece toplumu yanıltmaya yönelik bir palavradır!
Yazım üzerine Milli Gazete’de çıkan habere bir göz atalım: “Tohum Sanayicileri ve Üreticileri Alt Birliği Başkanı İlhami Özcan Aygun, tohumculuk sektörünün devrim arabaları ve yerli uçak üretiminin akıbetini uğratılmak istendiğine işaret ederek, ‘Tohum sektörümüz uçuşa geçti. Ayağımızdan aşağıya çekip, engellemek istiyorlar. Ama bu çabaların hepsi boşa çıkacak. İsrail ve ABD tohumları artık geride kaldı. Bu ülkelere biz ihraç ediyoruz’ diye konuştu.”
Devam edelim. Yine aynı gazetenin 25 Aralık 2010 tarihli nüshasında ise “Tohum piyasasını karıştırmak istiyorlar” başlıklı haberde “İthalat ile dışa bağımlı hale gelindiği, İsrail'in bütün tohumculuk piyasasına hâkim olduğu, GDO'lu ürünlerin pazarlarda cirit attığı, hibrit tohum ve kısırlık söylentileri gibi iddialar yerli tohum üreticilerini isyan noktasına getirdi” yine 10 Ocak 2011 tarihli nüshasında ise, “Kamuoyunda ve halktaki, İsrail tohumları ve ithalata bağımlılık gibi algıları ortadan kaldırmak isteyen Tarım ve Köyişleri Bakanlığı harekete geçti. 'Tohumda Yanlış Bilinenler' başlığı altında broşür hazırlayan Bakanlık, bu iddiaların doğru olup olmadığına ilişkin rakamlara bu broşürde yerdi. Broşürdeki İsrail tohumlarına ilişkin ise şu bilgi yer aldı: Kamuoyunda bilinenin aksine Türkiye'nin tohum ithalatında İsrail sadece yüzde 6'lık bir paya sahip” diye devam eden propaganda haberlerini görüyoruz.
Haberin devamında ise Tarım ve Köyişleri Bakanı M. Mehdi Eker’in “tohum ve tohumculuk gibi çok önemli bir konuda eksik ve yanlış bilgiye dayalı haberlerin, daha kötüsü kasıtlı çalışmaların ülke tarımına ve tohumculuk sektörüne büyük zararlar verdiğini ifade ederek, " Tohum etrafında zaman zaman tam bir kara propagandaya dönüşen bu söylemlerle, tarım sektörü büyük bir haksızlığa uğratılıyor" dediği aktarılıyor…
Haberdeki ifadeler doğru ise, ithal edilen tohumların yüzde 6’sı İsrail’den geliyormuş…
2010’da 1 milyar 489 milyon 549 bin 847 dolarlık tohum ithal edildiğine göre, Türkiye geçtiğimiz yıl İsrail’den 89 milyon 372 bin 991 dolarlık tohum satın almış…
TÜRKİYE İSRAİL VERİ KARŞILAŞTIRMASI
Nüfus
Tarımdan geçinler
Yüzölçüm
İSRAİL
7.465.000
6%
27.817 km²
TÜRKİYE
72.561.312
32%
783.562 km²
Türkiye, İsrail'in
9,7 katı
5,3 katı
28,2 katı
Birde bu tabloya bakın ve Türkiye; nüfusta 9.7 kat, tarımdan geçinen nüfusta 5.3 kat, yüz ölçümde ise 28.2 kat İsrail’inden büyük. Bu karşın, benim ülkem İsrail’den 89 milyon 372 bin 991 dolarlık tohum satın alıyor…
Bu verileri başarı sayıp övünenler, benim gözümde bir hiçtirler. Bu verileri çarpıtanları ise, topluma ve Allah’a havale ederim. İsrail’den tohum alan bir ülkeye, sadece yazıklar olsun denir. Bunları hangi nedenle olursa olsun allayıp pullayanlar ise başarısızlığa ebediyyen mahkûmdurlar.
Tohumcuları iki gruba ayırmak lazım. İlki Monsanto, Syngenta, Cargill, KWS, DuPont, Bayer, Basf gibi küresel oyuncular. İkincisi ise yerli oyuncular.
Yerli oyuncular, genellikle kişisel kârları yani ekonomik çıkarları için koşturur. Dünyada olup biten pek umurlarında olmayabilir. Onların söylediklerini hiç önemsemem. Bu küçük gördüğümden değil elbette. Saflıklarına verir geçerim.
Ya küresel oyuncular! Mesela bunlardan en büyüğünün, 2010 yılı halkla ilişkiler yani PR için resmi bütçesine koyduğu rakam 8 milyar dolar! Amerikalılar buna, suç anlamına gelen bir isim veriyor.
Türkiye’de hesap şöyle yapılıyor: ABD’li bir şirket Türkiye’de şube açmış, başına da bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşını oturtmuş... Devletimiz ve tohumcularımız bu firmaları yerli sayıyor. Tüm kazançları dışarı gitse de, işlemleri Türkiye’nin gibi kayda geçirilerek bizi kandırıyorlar.
Bu küresel oyuncular, bu oranlamaya bir yerlerinden gülüp geçiyor. Çünkü gerçekleri, kendi ellerimizle onların lehine örtüyoruz. Bizim kendimize düşmemiz, onların arayıp da bulamadıkları fırsatlar doğuruyor. Çünkü av, en iyi bulanık sular da yapılır
Tohumcuları bir kenara bırakalım, diğer yandan ülkenin tarım politikalarına yön veren Tarım Bakanı, bizim gibi gerçekleri söyleyenleri kast ederek diyor ki: “Bu konudaki bilgiler, eksik ve yanlış bilgiye dayalı, daha kötüsü kasıtlı!”
Devletin verilerini yukarı da gördünüz. Acaba eksik, yanlış, kasıtlı bilgi veren biz miyiz, yoksa kendileri mi? Şayet bizim verdiğimiz bilgiler yanlış, eksik, kasıtlı ise, ‘hodri meydan!’ Tarım Bakanı mesela bizzat bana tazminat davası açsın?
İsterseniz biz susalım, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan konuşsun. Takvimler 19 Ekim 2010. Yer TBMM Ak Parti Grup salonu. Kürsüde konuşan Başbakan ve şöyle diyor: “Mehdi bey, bana bildiğim matematiği unutturdun! Bu dağıttığın tablodaki rakamlar, çelişkilerle dolu. Ben, matematik bilgimi mi unuttum diye düşündüm. Böyle tablo mu olur? Bu bilgiler vatandaşın kafasını daha da karıştırır. Doğru dürüst bilgilendirme yapalım!”
Başbakan, bir bakanını, üstelik milletvekilleri ve basının huzurunda ve de canlı yayınlanan bir toplantıda azarlar mı? Ama azarladı. Peki neden?
Bakan Mehdi Eker, grup toplantı öncesinde milletvekillerine, tarım ve hayvancılıktaki gelişmeleri gösteren bir evrak dağıtır. Bakan Eker, evraktaki tablolarda uyanıklık yapıp, Başbakanın gözünü boyayamaya kalkar.
Başbakan niye çıkıştı? Çünkü Tarım Bakanı, milletvekillerinin daha da önemlisi Başbakanın gözünü, Tarım Bakanı’nın kendi ifadesiyle ‘yanlış, eksik, kasıtlı’ bilgilerle boyamaya kalktı da ondan.
Herkes bilsin ki; Sayın Bakanla, isterlerse istedikleri bir kanalda canlı yayında bu konuları tartışabilirim. Sanırım daha fazla söze hacet yok!
Hibrit tohum masalı nedir? Hibrit genetik midir, değil midir? İnşaAllah bu konularda devam edeceğiz!
www.twitter.com/ozerkemal