Dolar

35,1979

Euro

36,7344

Altın

2.956,44

Bist

9.626,56

WikiLeaks dublör mü, süflör mü? Yoksa….

15 Yıl Önce Güncellendi

2010-12-01 02:19:38

WikiLeaks dublör mü, süflör mü? Yoksa….

Şimdi moda soru şu: WikiLeaks’in eline bu belgeler nasıl geçti?

Alternatif ihtimaller şöyle sıralanıyor:

Bir: Obama’dan rahatsız olan Mossad bu belgeleri ele geçirdi ve Obama’yı zora sokmak için yayınlatıyor.

İki: Bu, Obama’yı zayıflatmak isteyen ABD’li neoconların operasyonu.

Üç: Obama yönetimi, Bush döneminde zirve yapan ABD’nin iğrenç politikalarında değişiklik yapmak istiyor.

Bunun bir servis olduğu konusunda, hemen herkes hemfikir. Bunun ABD’li bir asker tarafından, çalınıp götürüldüğü iddialarına kimse inanmak istemiyor. Tıpkı bizdeki ‘balyoz’ vb darbe planlarının, bir merkez tarafından servis edildiği gibi.

Bu ihtimaller; dünyanın ABD’li politikacılar tarafından yönetildiği düşünüldüğünde ve Mossad gibi örgütlere zorla atfedilen güç vehmedildiğinde değer kazanır.

Oysa dünyayı politikacıların yönetmediğini artık öğrenmemiz gerekiyor. Dünyayı yönetenlerin, politikacılara biçtiği rol genellikle dublörlük... Az sayıdaki ve sadece kendi mahallesinde etkin politikacılar, bu gerçeği değiştir(e)mez.

Peki, dünyayı politik arenadaki siyasetçiler yönetmiyorsa, kimler yönetiyor? Bu soru için verilecek cevaplar, genellikle komplo teorisi olarak algılanacağından küçümsenebilir. Oysa bu küçümseme, bu güç merkezleri için daha güçlü bir kamuflaj sağlıyor…

İlk akla ‘para’ veya ‘ekonomik güç’ gelebilir. Mesela, Türkiye özelinde politik arenadaki kararlarda; Koç, Sabancı, Doğuş, Doğan, Ülker gibi ekonomik yığılımın olduğu grupların belirleyici olduğu düşünüldüğünde bu da ciddi bir yanılgı meydana getirir.

Elbette bu vb gruplar, ekonomik çıkarlar veya gelecekteki güvenleri açısından siyaseti etkilemek için, ekonomik güçlerini etkin bir şekilde kullanabilir ve kullanmaktadırlar da. Lakin bu ülkede, adlarını çokça duyduğumuz bu grupların hem küresel ekonomik ve politik arenada hem de yerel güçler arasında, baskın bir belirleyici olduklarını düşünmüyorum.

Ancak gerçeği görmek istiyorsak, ister bu grupların sahneye pek çıkmayan yabancı ortaklarına, isterse de Türkiye’de büyük yatırımları olan yabancı yatırımcılara dikkat kesilmek gerekiyor.

Biz bunlara ‘egemen küresel güçler/oyuncular’ diyoruz. ‘Egemen küresel güçlerin belirleyicileri kimdir?’ diye baktığımız zaman, karşımıza genellikle Alman asıllı Yahudilerin çıktığını görürüz.

Bunların ezici çoğunluğu, artık Almanya’da yaşamazlar. Projeyi eline tutuşturup sahneye sürdükleri ve finanse ettikleri Hitleri ise pek sevmezler(!) Oysa Hitler, onların bugünlere gelmelerini sağlayan maskelemelerini yapmış bir psikopat. Ona atfedilen zekâ ise onların kurgusundan ibaret. O aslında önemli ölçüde beyni yıkanmış bir dublör konumunda.

Dünyayı yöneten daha doğrusu enerji, sağlık, tarım, silah, savaş, eğitim, medya, iletişim ve dolayısıyla diplomasi de belirleyici olan bu çevreleri anlamak için, Masonlara veya CSIS, Hoover Institution, Hudson Instute, Brooking, Bussines Concil ve Davos Ekonomic Forum vs oluşumları anlamakta yeterli ol(a)maz. Buralarda da, politika dublörleri ve çalışanları görürüz.

Objektifi nereye yöneltmemiz gerektiğine bakmazdan evvel (aşağıdaki videosunu da göreceğiniz), bir görüşme ve sonuçlarına dikkat kesilelim. Bu bizi, WikiLeaks ifşaatlarını anlamamız konusunda, hedefe doğru önemli ölçüde ilerletecek.

Hollywood’da bir yönetmen ve yapımcı olan Aaron Russo, Nicholas Rockefeller ile yaptığı görüşmelerini anlatıyor: “11 Eylül suikastından 11 ay önce tanıdığım bir avukat aracılığıyla, davetleri üzerine Rockefeller ile görüştüm. Epeyce konuşup, tartıştık... Bana bir olay olacağını söyledi. Bu olaydan itibaren, Hazar Denizi’nin ortasında PIPELINE/boru hatları inşa etmek için Afganistan ve Irak’ı istila edeceğimizi, sonra da Venezuela’da Cavez’le uğraşacağımızı söyledi.

Sonra, sorumlu birini bulmak için Afganistan ve Pakistan’da ve bütün bu bölgelerde olmayan bir düşmanı arayacağız. Bu, hükümetin Amerikalıları kontrol etmek için kullanacağı bir araç olacak.

11 Eylül suikastından sonra, neden başka herhangi bir şey olmadı sanıyorsunuz? Çünkü 11 Eylül, kendi hükümetimizden gelen kişiler tarafından düzenlendi. Bütün bunlar kendi banka sistemimiz tarafından, Amerikan halkı içinde korku yaratmak ve yapmaya kararlı oldukları her şeye razı etmek içindi.

İşte ilk yalan, bunun terörizme karşı, sahte, sonsuz bir savaş olduğudur. Sonraki yani ikinci yalan ise Irak’a girmekti. Böylelikle hiçbir zaman, kesin bir zafer olmayacak ve çatışma sürüp gidebilecekti. Bu sayede hem Amerikan halkını korkutmaya devam edebilecekler hem de istediklerini yapabileceklerdi. Terörizme karşı verildiği söylenen savaş, büyük bir yalandır ve bir oyundur. Herkes içinde itiraf edilmesi güç bir şey ama gerçek, artık açığa çıkmalı.

Önemli olan, insanların terörizme karşı savaşın bir yalan olduğunu ve bunun bir oyun olduğunu bilmeleridir. Terörizme karşı savaş sadece bir şaka. 11 Eylül hakkında bütün gerçeği bilmedikçe, 11 Eylül’ün sorumlularının kim olduğunu bilmeden, savaşın başlangıç kaynağını da bilemeyiz. 11 Eylül hakkında bütün gerçeği bilmedikçe, ipleri kimin çektiğini de bilmeyeceğiz.”

* * *

Aaron Russo, bu kaydın yayınlanmasından altı ay sonra 24 Ağustos 2007’de öldü. Ölüm gerekçesi olarak kanser gösterilse de, bu kimse için inandırıcı değildi.

Bugün dünyanın yakından tanıması gereken bazı isimler var. Bunlardan bir kısmı hayatta değil ama önemlerini koruyorlar. William Yandel Eliot (1896-1979), Bernard Lewıs (1916-Sağ), Samuel Phillips Huntington (1927-2008) Zbigniew Kazimierz Brzezinski (1928-Sağ), Sir Henry Alfred Kissinger (1927-Sağ) Amerika’nın temel politikalarına yön vermelerinin yanı sıra, bunların en ortak yönü, hepsinin Harwardlı ve Yahudi kökenli Siyonist olmaları.

Elbette bunların üstünde ise Bilderberg’in kurucu ve finansörleri Lynn Forester De Rothschild ve David Rockefeller yer alır. Bunlara Microsoft patronu Bill Gates’i eklemeden geçmek mümkün olamaz. Onu aralarına almalarının tek nedeni, Microsoft’un patronu olması değil elbet...

Kendilerini dünyanın sahibi ve efendisi sanan bu baronların merkez teşkilatı Bilderberg’dir ve şu isimlerden oluşur: “Lynn Forester De Rothschild, David Rockefeller, Henry Kissinger, George Soros, Ben Shalom Bernanke, Bill Clinton, Melinda Gates, Poul Wolfowits, Horold Ford, Jamer B. Steinberg, William Bundy, John C. Whitehead, Henri De Castries, Jessica Tuchman Mathews, Lawrence H. Summers, William J. McDonough, Roger C. Altman, Josef Acermann, John Deutch, James Wolfensohn, Queen Beatrix I, Vin Weber, Richard C Holbrooke, Tom Daschle, Bill Kristol, Peter Sutherland, Martin Seldstein, Neelie Kroes, Joaquin Almunia, Richard Perle, Fouad Ajami, George J. Mitchell, Bertrand P. Collomb, Frank H. Pearl, Frank J. McKenna, Craig Mundie, Dianne Feinstein, Carl Bildt, Rozanne L. Ridgway, Henry Kravis, Marshall A. Cohen, Tom McKıillop, Henry M Paulson, Timothy G. Geithner, Kenneth Clarke, Eric Schmidt, Katharine Graham, Conrad Black, David Gergen, Peter Maldelson, Marie Josée Kravis, Vernon Jordan, Jean-Claude Trichet, William F. Buckley, Barnett R. Rubin, Stephen Friedman, Gianni Agnelli, Poul Allaire, James A. Johnson, John Browne, Richard Haass, Robert Zoellick, Klaus Kleinfeld, Donald E. Graham, Bill Richardson, Timotht C. Collins, George Shultz, Jaap De Hoop Scheffer, Thomas E. Donilon” (Deccal Tabakta Hayykitap)

Wikileaks’ın sahibi Julian Assange her hâlükârda şaibeli bir isim. Buralarda ‘dünyanın -sözde- iyiliği’ için, ne zaman ne tür kararlar alındığını ve bu ihalelerin kimlere verildiğini bilmeden, Wikileaks’ın amacını kestirmek zor.

Beyin takımından Zbigniew Kazimierz Brzezinski’nin önceki akşam katıldığı PBS'de yayınlanan bir programda, Türkler hakkında söyledikleri çok ama çok ilginçti.

Bakın Brzezinski ne diyor: “Sarkozy veya Berlusconi hakkındaki kişisel dedikoduları geçin, Türkler ile ilgili olan kısım çok açık bir şekilde Amerikan-Türk ilişkilerini bozmak adına hesaplanmış bir hareket! Erdoğan ve Davutoğlu hakkında kullanılan dil çok çok gerçekten çok sivri! Şundan hiç şüphem yok ki, Wikileaks göreceli olarak birçok bilgiyi önemsiz kaynaklardan alıyordur. Ancak bunun dışında arada konuyla ilgilenen ve süreci manipüle etmek isteyen ve çok kesin amaçları olan kimi istihbarat birimlerinden de bazı şeyler alıyor olabilir.

Ne dersiniz -hep yaptığımız gibi yine- saflık yapıp Brzezinski’nin sözlerine güvenelim mi? Yoksa Brzezinski’ler bizi, yine tamda amaçladıkları yeni bir hedefe mi yöneltiyor?

Kuşku yok ki, Wikileaks’ın yayınladıkları ve yayınlayacakları tartışılacak. Kim bilir çok bürokrat ve bakan hatta hükümetler yiyecek. Belki de daha fazlasını…

Muhtemel ki yakın zaman önce Rockefeller Vakfı Müdürü Judith Rodin imzasıyla 53 sayfalık bir özetini yayınladığı “Scenarios for the Future of Technology and International Development / Gelecekte Uluslararası Kalkınma ve Gelecek Teknolojileri” adlı raporun satır aralarına gizlenmiş ve birkaç yıl içinde sahnelenecek bazı gelişmelerin altyapısı hazırlanıyor olabilir mi? Bunda ne şüphe!

Peki, birileri Türkiye’nin başını çektiği bazı yükselen ülkelere teneke bağlıyor olabilir mi? Peki gücü ve özgürlüğü, birkaç ailenin ipoteğinde olan sözde devlet ABD’nin derin devleti safra atıyor olabilir mi?

Bekleyip göreceğiz. Ama beklemek yerine kafa yorsak fena olmayacak

Hiç olmazsa şimdi…

www.twitter.com/ozerkemal
 

Haber Ara