Dolar

35,1981

Euro

36,7471

Altın

2.968,65

Bist

9.724,50

WikiLeaks ve bilgi ve gücün çatışması

15 Yıl Önce Güncellendi

2010-12-06 11:28:57

WikiLeaks ve bilgi ve gücün çatışması

Birkaç günden beri WikiLeaks sitesi tarafından Arap ülkelerindeki kronikliği (diktatörlüğün doğasını) ortaya seren ABD’nin gizli diplomasi belgeleri açıklandı. Propaganda makyajları artık diktatörlüğün çirkin yüzüne aydınlık kazandırmayacak ve ona yaldızlı bir çehre bahşetmeyecek.
 
Ayrıca bu belgeler, Amerika Birleşik Devletleri’nin artık gücüne sahip olamadığını ve küresel hâkimiyet arzuları arkasında soluyan, zayıf/etkin olamayan bir gücü yansıtması açısından Amerika’nın ülkelere karşı verdiği (köleleştirme savaşı) yönlerini de ortaya koyuyor. Ancak bu belgelerden çıkartılacak en köklü ders bunların, bilgi tekeline hükmeden internetin dünyamızdaki bilginin elverişliliği açısından bilgi ve güç arasındaki ilişkiyi değişime tabi tutmasıdır.
 
Bilgi ve güç arasındaki ilişki son derece çetrefilli bir ilişkidir. Abdurrahman Kevakibi, Michael Foucault ve Edward Said gibi birkaç entelektüel dışındakiler bu ilişkinin derinlerinde saklananlara dikkat edemedi. Bu ilişkinin en açık tezahürü, yozlaşmış otoriter iktidarın, halkını kontrol etmeye yardımcı olan cehalet ve körlük hali içerisinde kalmaları peşindeki uğraşlarıdır.
 
Kavakibi, (Diktatörlüğün Tabiatı ve Köleleştirme Mücadelesi) kitabında yüz yıldan beri yönetici diktatörlüğü ve yönetilenin cehaleti arasında mantıksal bir bağlantının varlığına dikkat çekti. Kitabında (diktatörlük ve bilim) başlıklı önemli bir bölüme yer verdi. Bu bölüm içerisinde şunlara dikkat çeker: “Tüm yöneten ve yönetilenlerin durumu hakkında dikkatlice düşünen her birey, sistemin/gücün, yönetilenlerin bilgisinin azlığı ve çokluğu oranında güçleneceği ve zayıflayacağını fark eder.” , “İlim ve diktatörlük birbirleriyle zıttır; birbirlerini ortadan kaldırırlar. Diktatör yönetimlerin tümü bilimin ışığını söndürmek ve yönetilenlerin bilgisiz/cahil bir alan içerisinde kalmaları için çaba gösterirler." Kuşkusuz “Ne zaman bilimin ışığı millet içerisinde yayılırsa o esnada esaret zincirleri kırılır; siyasi ve dini diktatörlerin gidiş hatları bozulur.”
 
Diktatör, bilimin tüm alanları ve bilim adamlarının tarzlarından korkmaz; aksine birtakım bilim alanlarını ve bilim adamlarını, yaptığı zülüm ve bozgunculuğa ahlaki bir meşruiyet kazandırmada nasıl kullanacağını bilir.” diyerek yaptığı açıklama Kevakibi’nin bakışındaki dikkatliliği yansıtır. Kuşkusuz "insan hakları, toplantının doğası ve sivil siyaset” ile bir bağa sahip biliminler ve insanların doğasını yücelten, akıllara enginlik veren, insana kendi gerçeğini, gerçeği içerisindeki esaretini, istemenin, azığın ve korunmanın nasıllığını tanıtan benzeri ilimler - kendi tanımıyla- diktatörü şiddetle korkutur.
 
Yerel olsun, uluslararası olsun, her zalim sulta, hayatta kalabilmek ve hegemonyasını sürdürmek için uğraş verir. Ne kadar şeffaf olurlarsa olsunlar, bu güçlerin varlıklarına ve yaptıklarına herhangi bir ahlaki kılıf ile perdeleme sayesinde meşruiyet zeminine ihtiyaçları vardır. Sulta, zülüm ve bozgunda ne kadar derinleşirse o oranda ahlaki kılıfa şiddetli bir ihtiyaç hisseder ve ona daha büyük bir hırs ile sarılır. Bu durum, devamlı bir şekilde onu örten ikiyüzlü bir konuma koyar. Bu durum, kitabındaki bir bölümde Diktatörlüğün insanların ahlakındaki en düşük tesirinin içlerindeki seçkinleri dahi riya, ikiyüzlülük ve her ikisine ülfiyeti sağlamalarına yol açtığını belirttiği “Ahlak ve diktatörlük” başlığıyla Kevakibi’nin dikkatinden kaçmaz.
 
Yöneten ve yönetilen arasındaki ikiyüzlü ilişkilerden bu tarz, hicri 1. asrın ortalarında Muaviye b. Ebi Süfyan’nın şu sözlerinden sonra başlamıştır : “Sultayı bize insanlar verdi. Biz onlara altında öfke olan bir yumuşaklılık gösterdik; onlarda bize altında nefret olan bir itaati gösterdiler. Onlara, itaat karşılığında yumuşaklılığı sattık; onlarda bize, bunun karşılığında itaati sattılar. Eğer biz onların haklarını ihlal ettiysek; onlarda bizim haklarımızı ihlal ettiler. Daha sonra bilmiyorum? bu dönüşümlülük bizden yana mı yoksa aleyhimizi midir? (İbn kesir: el-Bidaye ve’n-Nihaye)
 
Bugün liderlerimizin birçokları halkları ile olan ilişkilerinde; hatta uluslararası ilişkilerde dahi dayandıkları realite budur. Thomas Friedman gerçekten bunun farkına vardı ve bir defasında bazı Arap devletleri ile ABD arasındaki ilişkiler hakkında şunları yazdı: "Biz, Arap ve İslam ülkelerinin liderlerine bizim ile gizli dost olmalarına izin verdik. Hâlbuki gerçekte onlar bizim ile ilişkilerin de sürekli kanun dışı davrandılar.
 
Belki de Merhum üstat Edward Said, bilgi ve güç arasındaki derin ilişkilere, engin görüşlülüğüyle ulaşabilen çağdaş aydınlardandır. “Yersiz Yurtsuz” “Out of Place” başlıklı hatıratında Said, bilim ve mücadele yolculuğunun hasadını ve kendilerini “ahlaki değerler”in hizmetçisi görünümünde takdim ettiklerinde, bozguncu diktatör sulta veya emperyalist gücün kendisini gizlediği ikiyüzlülüğü çözümlemeyi nasıl öğrendiğini hatırlıyor. Bu güçler ahlaka aykırı kazanımlarında ikiyüzlülüğü, kalkan olarak kullanırlar. İngilizce Edward Said ve fikirleri üzerine yapılan en değerli araştırmalardan birinde, Abdurrahman Hüseyin Said’in ikiyüzlü sultaya karşı “ayaklanma taktikleri” olarak isimlendirdiği fikirleri teorik silahlarını çözmek, bu silahın kusurlu yanların ve içe dönük mantıksal zafiyetlerini ortaya koyarak nasıl içselleştirdiğini anlatıyor.

Hiçbir şey, doğru bilginin yayılması ve derin/keskin tahlil gücü kadar, bozguncu diktatör sultanın ve onun halkının başına musallat olduğu fiillerinin yöntemleri hakkında, zulmün sahteliğini ortaya çıkartamaz ve onun üzerine bina edilen bozgunculuk ve ikiyüzlülüğü tüm çıplaklığı ile açıklayamaz. Aynı şekilde hiçbir şey, bilginin tekelliği gibi diktatörün yönetilenleri kontrolünü sağlayamaz.
 
Ama bilgi tekelliği kırılma yaşadığında, sinelerde saklananlar açıklandığında, zayıfın gücü ortaya çıkar, güçlülerin zayıflığı belli olur. Kimin konuşmalarında iki dil kullandığı ve biri halkına karşı, ulusçu, gayretli hatta içten, temiz ve alçakgönüllü bir adamın yüzü; diğerlerine karşı güçlü hiçbir ilkeye inanmayan ve yüzünde bir damla bile namusu olmayan devletlerin huzurunda, halkı karşısında zorba ve itici yüzüyle, iki kimliğe sarıldığı belli olacaktır.

Wikileaks tarafından yayınlanan Amerika’nın gizli diplomatik belgeleri, bazı siyasilerimizin kendisi ile ahlaklandığı, halklarıyla ilişkide dürüst ve açıklıktan uzak bir şekilde sergiledikleri ahlaki iki yüzlülüklerinin derinliklerini ortaya çıkarttı. 
* Yemen Cumhurbaşkanı, halkının önünde esirlerin serbest bırakılması için mücadele eden biri olarak kendisini göstermesine rağmen Amerikalılardan Guantanamo’daki tutsak vatandaşlarının kabulü karşılığında mali bir bedel talep ediyor. Aynı şekilde Yemen’deki el-Kaide üyelerini öldürmek için pilotsuz suikast uçaklarını gönderen ABD hükümetinin itibarını korumak için silahlı güçlerinin el-Kaide’ye intisap eden vatandaşlarını öldürdüğünü ilan ediyor. Onun esas önemsediği, Yemen’e silah kaçakçılığıdır. Viski kaçakçılığına gelince en iyi çeşidinin olması şartıyla kaçakçılığının yapılmasının bir sakıncasının olmadığıdır.

* İşte Kuveytli İçişleri Bakanı Guantanamo'da ki esir Kuveytlilerin Afganistan'da ki savaş bölgesine bırakılmasını istemesi. Belki de ölüm onları orada kökünden yok eder de bu şekilde onlardan kurtulmuş olacaklar. Bu arada hükümetin ilan ettiği resmi pozisyon - bu esirlerin ülkelerine iadesi için talepte bulunmaya devam ettiği şeklindedir.
Bu belgeler bazı Müslüman Ülkelerin, hatta savaşların kendilerini kötü duruma düşürdüğü ve insanın insanlığını bile güç duruma düşürdüğü fakir ülkelerin liderlerinin bozguncu ve kibirli yönlerini açığa çıkarttı.
* Moskova’daki Amerika büyükelçiliğinin gönderdiği gizli mektuplar Moskova yanlısı Çeçenistan Başkanı Kadirov’un düğün törenine gelişinden bahsediyor. Kadirov bu törende altın işlemeli asasıyla oynuyor, daha sonra gelin ve damada beş kilo saf altın hediye ediyor ve dans eden erkek ve kadınları sürekli dolar yağmuruna tutuyor.
* Kabil'deki ABD Büyükelçiliği mesajlarına gelince, Afgan Başkan Yardımcısının, Birleşik Arap Emirlikleri havaalanında 52.000.000 $ nakit taşıdığından; aynı şekilde Afganistan Cumhurbaşkanı’nın öz kardeşinden ve onun güpegündüz uyuşturucu ticareti yaptığından bahsediyor.
Bazı Arap liderlerinin Amerikalı ve İsraillilerle gizli müttefikliğinde İran’ı imha etmek için tahrik edilmeleri, siyasi iki yüzlüğün bir yönüdür. Onlar, açık bir şekilde İranlı liderlerle ziyaretleşiyorlar, “öpüşüyorlar”, İslam kardeşliği ve iyi komşuluk tablolarının çizildiği açıklamalar yapıyorlar. Fakat bizzat bu liderler sekiz yıl önceki savaşta Irak ve İran’ın imhası için değerli ve kıymetli şeyler harcadılar. Daha sonra da acımasız kuşatma ve sonrasın da işkâl güçlerinin yıkıcı bir şekilde girerek Irak’ı işkâl etmeleri için aynı gayreti sarf ettiler.
* Suudi Arabistan kralı, Amerikalılardan, İran’ı kast ederek "yılanın kafasının kesilmesi"ni talep ediyor. 
* Birleşik Arap Emirlikleri Veliahdı İran Cumhurbaşkanı’na “Hitler” benzetmesi yapıyor. 
* Bahreyn kralı, İran'ın nükleer programının mevcudiyetinin bedelinin, İran’ın imha bedelinden daha ağır olacağı konusunda uyarıyor.
Washington'daki Stratejik ve Uluslararası Etüdler Merkezi’nin hazırladığı bilimsel askeri çalışma, (Buşehr) reaktörlerinin bombalanmasının, tek başına hemen reaktörün yakınında yaşayan binlerce insanın ölümüne yol açabileceğiyle beraber ardından radyasyon kaçağı çemberi içerisinde ki yüz binlerce insanın kanserden öleceğini kanıtladı. Projenin sahiplerinin açıklamaları çerçevesinde, bu öldürücü çemberin: "Bahreyn, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri"’ni içerisine alığı bildiriliyor.
Ama komik olan, Amerikalıların bazı yöneticilerimizin bağımsız düşünceden aciz olduklarını ve dalkavukluktan Amerika’nın arzuladığı bir hitap ile muhatap almaya şiddetli düşkün olduklarını çok iyi biliyor olmasıdır. Tüm bu karalamalar içerisinde Amerikalılar sonuçlarına bakmaksızın liderlerimizle içli dışlı olmak istemiyorlar. Bu yüzden Suudi Arabistan Kralı’nın Guantanamo'daki Yemenli esirlerin bırakılmadan önce, şahin ve evcil hayvanlara yapıldığı gibi hareketlerini takip etme amaçlı vücut azalarına elektronik çiplerin yerleştirilmesi fikrine, ABD elçisi “şahin ve atların kendilerini yeterli oranda savunacakları bir durumlarının olmadığı şeklinde reddetti. 
WikiLeaks son sızdırdıkları içerisinde, bilgi ve iktidar arasındaki ilişki açısından çok önemli dersler var. Bunların en önemlileri; 
İlki: Siyasi sırlar dünyası sona erdi. Elektronik iletişim devrimi bilgi tekeline hükmetti. Bu Uluslararası köleleştirme ve yerel diktatörlük sultasından insanların kurtuluşu yolunda atılmış dev bir adımdır. İngiliz gazeteci Simon Jenkins (The Guardian 2010.11.28) “Elektronik Sırlar" teriminin kendi içinde çelişkili bir ifade haline geldiğini dikkat çekti.
Wikileaks sızıntıları “gelecekte mümkün olan tek sır, ifade edilen sır olacak” yazılan değil! olduğunu gösterdi.
İkincisi: Uluslararası köleleştirmenin ve yerel zulümlerin efsaneleşmesini arzulayan, canlı vicdan sahibi bir kişi, yayınlayacağı doğru bilgi ile dünyanın çehresini değiştirebilir. WikiLeaks sitesi kurucusu Julian Assenge’nin ve Wikipedia sitesinin kurucusu Jimmy Wales’ın tecrübeleri yalnızca kararlı bir bireyin, milyonlarca kişiye bilgi sunmaya ve bu şekilde politikacıların hileleri karşısında onların zihinlerine ufuk kazandırabilecek; zulüm karşısında objektif zıtlık olan politik bilgiye hizmet amaçlı onların enerjilerini harekete geçirebilecek yeni bir tarihsel evreye, insanlığın girdiğine işaret etmektedir.
Üçüncü: Küstahlığı ne derecede olursa olsun, dünyamızın artık tek bir ülke tarafından yönetildiği günlere dönmeyeceğidir. İngiliz gazeteci Simon Jenkins (The Guardian 2010.11.28) Amerika Birleşik Devletleri’nin 11 Eylül saldırılarından bu yana, yaralı bir ayı gibi hareket ettiğini fakat o dönemden beri güç ve enerjiden sarf ettiği her şeyin sonuçlarının tam aksi ile sonuçlandığına dikkat çekti. Dünya Washington iktidara önünde itaat etmedi ve boyun bükmedi.
Ama Jenkins’in zikretmediği durum, Arap ve Müslümanların liderlerinin Washington’a pagan bir bağla bağlandıkları ve sadece onların Amerikan hegemonyasına inançlarını sürdürmeleridir. Muhammed İkbal şu cümlesi ile ne kadar da doğru söylemiş:" Efendiler kölelerine, efendilik makamıyla boyun büktürürler; eğer köleler efendileri, efendi olarak kabul etmezlerse, onlar efendi olamazlar.”
Sırlar baş gösterdi, sahne aydınlandı ve her yerde ikiyüzlü siyasetin gücü darma dağın oldu. Interpol yeryüzünün her köşesinde WikiLeaks sitesi kurucusu Julian Assenge’i aramaya başladı. Tabi ki siyasi ikiyüzlüyü açığa çıkartması suçlaması ile değil; aksine iki İsveçli bayanın, Bay Assenge’i tecavüz suçlaması ile mahkemeye vermesi nedeniyle arıyor. Bu dava, İsveçli kadınların namusunu düşünen Amerikalı ve Arap liderleri için elverişli bir davadır.
Bu makale E. ERKAM İŞÇİOĞLU tarafından www.timeturk.com için tercüme edilmiştir.

Haber Ara