Tarih dışı İslâmcılık
13 Yıl Önce Güncellendi
2012-09-21 03:06:11
Yenilgilerimizin sebebi din imiş. Ne kadar genelleyici bir hüküm değil mi? Bu hüküm, İslâmcı geleneğin karşısında direndiği haksızlığı ve dinimize bühtan edenlerle mücadelesini, İslâm'ı yeniden ayağa kaldırmak için giriştikleri insanüstü gayretleri açıklıyor. 150 yıllık tarihi, bu hükmün üzerine inşa ederek bir çırpıda özetleyebilirsiniz. "Osmanlı" herhalde "Osmanlı'da birileri" peş peşe gelen yenilgilerin müsebbibi olarak İslâmiyet'i gördüler. Geri kalmışlığımızın sebebini de dinimize bağladılar. Öyle mi?
Hayır değil. Öyle olmadı. Osmanlı'da kimse İslamiyet'e böyle bir bühtanda bulunmadı. Tersine böyle bir hükmü vermek Osmanlı'ya iftira etmek demek. Cahilce ve nankörce bir bühtan. İslâmcılığın tarihsizliğini kavramak için bu bühtanın üzerine eğilmemiz lâzım. Osmanlı sona erene kadar hiç kimsenin ağzından, "Yenilgilerimizin sebebi dinimizdir" şeklinde bir cümle çıkmadığı gibi, kimsenin aklının köşesinden İslâmiyet'e böyle bir iftirada bulunmak geçmemiştir. Böyle bir iftirayı Osmanlı'ya edenler cahil ve nankör ithamından kurtulmak için tek bir örnek vermelidir. Sadece tek bir örnek.
Yenilgi için tek bir örnek yok. Bu iddia ilk defa 1882 yılında Ernest Renan tarafından ortaya atılmıştır. "İslamiyet ve Bilim" başlığı ile Sorbonne'da verdiği konferansta İslâmiyet'in bilime ve ilerlemeye aykırı bir din olduğunu iddia eden ilk kişi odur. Bu iddiaya o sırada Paris'te bulunan Cemaleddin Afgani çok düşük ve ezik bir profilde karşılık vermiş, özetle İslam coğrafyasında görülen geriliğin müsebbibinin İslâmiyet değil, Müslümanlar olduğunu söylemiştir. Namık Kemâl'in Magosa sürgününde yazdığı "Renan Müdafaanamesi" bu iftiraya karşı bilinen bir düzine cevaptan en ateşli olanıdır. İslamiyet'i Batı'dan gelen bu tür iftiralar karşısında savunan bir kütüphane dolusu kitap mevcuttur; ama aynı bühtanı içinde yaşadığı toplumun dinine karşı yapan biri, birileri veya bir eğilim mevcut değildir. Hiç olmamıştır.
"Dinler toplumları geri bıraktırır" şeklinde pozitivistlerin 19. yüzyılda sık tekrarlanan ve bütün dinleri hedef alan tekerlemesi ayrı; "Yenilgilerimizin sebebi dinimizdir" gibi içerden gelen bir özeleştiri ayrı. Tekrarlayalım: "İslâmiyet yüzünden yeniliyoruz" lafını, Osmanlı Devleti paramparça olduğunda bile kimseden duyamazsınız. Dinle bağlantı kurabilecek sadece iki tür açıklama vardır. Yenilgilerimizin (ve geriliğimizin) sebebi İslâm'dan uzaklaşmadır. İkincisi ise suçlu İslâmiyet değil Müslümanların algıları ve yanlış yorumlarıdır.
Bir tek istisnayı 1919'da Malta'da sürgünde iken yazdığı "Üç Medeniyet'te, Ahmet Ağaoğlu'nun satırlarında bulabilirsiniz. Ağaoğlu da suçu doğrudan İslâmiyet'e değil, Hıristiyan Batı medeniyetinin hakim olduğu çağda Müslüman kalmakta ısrar etmemize bağlar. Açıkça din değiştirmeyi teklif eder. Ne var ki o da Osmanlı değildir; bir Rusya aydınıdır.
Sorun tarihte olanlar değil, Ali Bulaç ve Abdurrahman Aslan gibi İslâmcıların geçmişi bu kadar kolay karartabilmeleri başlı başına bir sorun olarak ele alınmalı. Bu nankörlük bilinçli ve kasıtlı değil; sadece İslamcıların tarih dışılığının bir kanıtı. İslâmcıların metinlerinde, tarihin önemli İslâmcı simaları sadece isimleriyle anılırlar. Ali Bulaç gibi seçici şekilde sadece tezlerine delil olsun diye bu metinlere müracaat edenler ise, tamamıyla indî genellemelere ulaşırlar. Ama ne hikmetse bir geleneğe, tarihî devamlılığa işaret eden en küçük bir referansa rastlayamazsınız. Çok sık tekrarlanan Said Halim Paşa, Filibeli Ahmet Hilmi gibi isimlerin ne düşündüğünü, ne yazdığını İslâmcılardan öğrenen birine rastladınız mı?
Türkiye İslâmcılığı Seyyid Kutup'un açtığı yolu takip ederek bu tarih dışı körlüğe mahkûm oldu. Seyyid Kutup, Türkiye İslâmcıları tarafından sadece bir şablon olarak kullanıldı. Bu şablonun işe yaradığına ve gerçeklerle yüksek idealler arasındaki açığı kapatmak için kullanıldığına şüphe yok. Ama Türkiye'de galip gelen ve hatta Türkiye'yi bugünlere getiren Bediüzzaman'ın açtığı yoldur. Sadece Nur cemaatini kastetmiyorum. Said Nursi, İslamcıların tarih dışı savrulmalarını engelleyen ve onların ayaklarını yere bastıran bir katalizör olarak hep yanıbaşlarında durmuştur.
"Yoldaki İşaretler" ile Nur Risalelerinin açtığı çığırı mukayese edeceğim.
SON VİDEO HABER
Haber Ara