Önümde duran fotoğrafına bakıyorum. Batman’da bir çayhanede çekilmiş. Cumhurla oturmuş sohbet ediyor. O gülen yüzü cumhura güven telkin ediyor. Karşısında oturan yaşlıca Kürt vatandaşımız kendisine Türkçe ve Kürtçe türküler söylüyor. Gül, son derece memnun. “Bütün çaylar benden!” diyor muhabbeti koyulaştırmak adına.
Abdullah Gül, bu yüzden devletin cumhura açılan yüzüdür. Cumhur Gül’e dokunarak devletin kendisine ait olduğunu hissediyor artık. Cumhuriyet’in kendisine ait olduğu duygusuna kapılıyor.
O yaşlı Kürt vatandaşımız Gül’ün karşısında güvenle ve mutlulukla kendi anadilinde türkülerini söylüyor.
Dün anadilini yasaklayan ve kendi varlığını kabul eden bir devlet vardı karşısında. Bugün ise varlığını kabul eden ve anadilini özgürce kullanmasına izin veren bir devlet var. Ve o devletin Gül gibi bir Cumhurbaşkanı.
Cumhurbaşkanı Gül’e kendi anadilinde hoşgeldin diyor.
Mardin’de ve Batman’da Gül Türkçe, Kürtçe, Arapça ve Süryanice lisanıyla karşılanıyor. Dört dilin anlamlı bir biçimde buluştuğu Mardin’de Gül, herkesi “onurlu vatandaşlık” ekseninde buluşturan, farklılıkları zenginlik olarak değerlendiren yeni bir anlayışla selamlıyor.
Batman’da konuşan Gül, demokrasi eksikliklerine değiniyor, büyük bir özgüvenle. Eksiksiz/kamil bir demokrasi içinde bütün sorunların çözülebileceğini hatırlatıyor önemle.
“Demokratik açılım süreci”ni başlatan “Güzel şeyler olacak!” yaklaşımı Gül’e aitti. “Tarihi fırsatı kaçırmayalım!” diye herkese sağduyulu davranma çağrısında bulunan da bizatihi kendisiydi. O fırsat hala önümüzde duruyor.
Gül iyimser olduğu için değil bence, sorunun doğru bir bakış açısıyla nasıl çözülebileceğine işaret etmek istemişti asıl.
O da şu: Terör hiçbir sorunun çaresi olamaz. Farklılıkları inkar siyaseti bütünlüğe zarar verir. Eksiksiz bir demokrasi içinde bütün sorunlar çözülebilir. Herkesin sadece demokrasi standartlarını yükseltecek bir mücadele bilincinde ortaklaşması gerekir. Bu mücadelenin yöntemi de demokratik ve barışçıl olmak zorundadır.
Benim Cumhurbaşkanı Gül’ün demokratik birlikçi çözüm anlayışından çıkarsadığım hep bu oldu. Bu anlayış ortaklaştırılabilirse ancak kalıcı bir çözüme kapı aralanabilir. Aksi takdirde kaybetmeye devam ederiz.
Gül, Mardin’de dört dilde karşılandı. Eminim ki bu görüntü en fazla Gül’ü mutlu etmiştir.
Çünkü Gül herkesin başkanıdır.
Biliyorum ki Gül, cumhurdan hiç kimsenin kendini ne farklı olan dininden, ırkından, dilinden, mezhebinden dolayı ayrı görmediği ve ayrımcılığa uğramadığı bir demokratik Türkiye için mücadele veriyor. Ve böyle bir Türkiye’nin siyasal bir mimariye kavuşması için herkesimin katkı sunması gerektiğine inanıyor.
Bu yüzden Gül sorunların kırıp dökmeden özgürce tartışılmasından yana. Batman’da konuşan Gül’ün şu sözleri herkesin kulağına küpe olmalı: “Terörün dışında fikirlerimizi, isteklerimizi medeni şekilde konuşabiliriz ve bu çerçevede ihtiyaçlarını giderebiliriz.” Çözüm için arayışlarını sürdüren BDP bu yaklaşıma herkesten çok dikkat etmeli. Demokratik legal siyasete PKK’nın şiddetinin gölgesi düşürülmezse çözüm hiç kimsenin tahmin edemeyeceği kadar erken bir tarihte gerçekleşebilir. Seçim sonrasında, “Tüm özgürlükler için yeni Anayasa” sözü veren Başbakan’ın yaklaşımı da gözden uzak tutulmamalı. Gül’ün Cumhuriyet bayramı arifesinde yaptığı bu gezi her bakımdan anlamlı. Batman’da BDP’li Belediyeye yaptığı ziyaretin anlamı da doğru okunmalı.
Siyasi çözümün önünü tıkayacak her türlü yöntemden herkesin uzak durması gerektiği bir dönemde Gül’ün, “Kimimiz Kürt olabiliriz, kimimiz Türk olabiliriz, kimimiz farklı olabiliriz, ama hepimiz kardeşiz, hepimiz bu ülkenin şerefli vatandaşlarıyız” sözleriyle çerçevelenen demokrasi anlayışı gözden ırak tutulmamalıdır diyorum. Hür ve eşit vatandaşları olan demokratik bir Cumhuriyet’in inşası için barışçıl bir mücadele vermek dururken başka yöntemlere tevessül etmenin yanlışlığını birlikte görmeliyiz artık diyorum. Evet, ben de buradan “Biji Serokomar Gül” diyorum.
“Yaşasın Cumhurbaşkanı Gül!