Sisi’nin iktidarı, Mursi’nin otoritesi
12 Yıl Önce Güncellendi
2013-08-16 10:24:03
Saatler geçtikçe şehit sayısı artıyor. İhvan-ı Müslimin kaynaklarına dayandırılarak telaffuz edilen son rakam yaklaşık beş bin. Şehit düşenlerin baş ve göğüs bölgelerinden vurulmuş olmaları, keskin nişancıların hedef gözeterek ateş ettiğini kanıtlıyor. Kimi göstericiler ise polis tarafından ateşe verilen çadırlarının içinde yanarak can verdi.
Katliam, yaygın gözaltı ve işkence vakaları biçiminde yürütülen sindirme operasyonunun İhvan’ı yeraltına inmeye ve şiddet yoluna başvurmaya zorlamak gayesi taşıdığı muhakkak. Cezayir’de 1990’larda icra edildiği üzere, maazallah, böyle bir durum darbecilere aradıkları herşeyi – meşruiyet görüntüsü, haklılık, güçlü olduğu sahada mücadele fırsatı vs.- sağlayacaktır.
Şu anki haliyle darbeci yönetimin çoğunluk nezdinde zaten olmayan meşruiyetinin iyice erozyona uğradığı söylenebilir. Nitekim geçici hükümetin başkan yardımcılığını yürüten Muhammed El-Baradey istifa etti. Generallerin gemisiyle daha fazla yol alınamayacağını, bu geminin yakında karaya oturacağını hissetmiş olmalı.
***
Mısır’daki askeri cunta nedense bana Hz. İsa döneminin Ferisiler’ini hatırlatıyor. Michael Foley, Saçmalıklar Çağı adlı kitabında bu Yahudi topluluğunu, Eric Fromm’un “otoriter karakter” çözümlemesine uyarlamıştı.
Hz. İsa’yı (a.s.) Roma İmparatorluğu nezdinde zor bırakacak sorularla meşgul eden bu insanlar, “iktidara iktidar hayrına tapan, gücün önünde yaltaklanan ve yoksulu aşağılayan tiplerdi.” Güç ve iktidara sahip olma arzusu onları sado-mazoşist yapmıştı. Bu yüzden Foley’in deyişiyle “yukarıdakinin kıçını yalayıp aşağıdakinin üstüne işerler”di.
Bu rezil durumları, onlara gerçek bir “otorite” sağlamaz. Zira otorite yüreklerde saygıyı haketmiş kişilere aittir. Hz. İsa otorite sahibidir, yani sözü dinlenir, saygı ve kabul görür, cebir ve şiddete başvurmadan kalplerde bağlılık hissi uyandırır.
Ferisiler, kendilerinden daha zayıf insanları ezerek, otorite olmasa da “iktidar” sahibi olmayı hedeflerler. Otoritenin saygınlığını hiçbir zaman elde edemezler. Yüreklere saygı yerine ancak korku ve dehşet salabilirler. Binbir türlü tuzak ve hileye başvurarak iktidarı ellerinde bulundurduklarını hissettirmeye çalışırlar. Böylesi bir iktidarın peşinde koşmayan insanlardan ise nefret ederler. (s. 41-42)
***
Mısır ordusu Amerika Birleşik Devletleri’nin askeri yardım listesinde İsrail’den sonra ikinci sırayı alageldi. Son dönemlere ait rakamlarla yıllık olarak İsrail yaklaşık iki milyar 800 milyon, Mısır ise bir milyar 300 milyon ABD doları tutarında Amerikan askeri yardımına mazhar olmaktadır. Şu kriz ve ekonomik darboğaz döneminde Mısır ordusu personelinin maaşlarının dahi Amerikan parasıyla ödendiği iddiası yabana atılmamalı.
Katliama karşı nispeten insaflı ve ender tepkilerden birini ortaya koyan USA Today yazarı Isobel Coleman bu yardım konusunu gündeme getirdi. Coleman, yılda 1.3 milyar dolar Amerikan parasının Mısır ordusuna gittiğine dikkat çekerek “Mısır ordusunun uyguladığı şiddet, Amerikan parasıyla ödüllendirilmemeli” diye yazdı.
Amerikan yardımı, modern Mısırlı Ferisiler’in güç hiyerarşisi içinde en onursuz hünerlerini sergileyerek yaltaklandığı yüksek makamın adresini belli ediyor.
***
Hürriyet gazetesi, Ağustos ayı başlarında Washington Post’ta çıkan Sisi röportajından alıntılar yayınlamıştı. Haber, darbeci general Abdulfettah Sisi lehine Türkiye’de halkla ilişkiler çalışması yürütüldüğü izlenimi veriyordu.
Sisi’nin ağzından Müslüman Kardeşler “kendilerini Mısır’a değil İslam’a adamış” olmakla suçlanıyordu (“dincilerle mücadele” Batı’da meşruiyet sağlar, “bak, biz sizin için, sizin rahat uyumanız için bu insanları katlediyoruz!”). Sisi şöyle diyordu: “Tek kan akmadan gelecek seçimleri gerçekleştirmemiz gerekir. İnsanların sevgisi benim için en önemli şeydir…” Sisi’nin bu akıllara ziyan yalanlarını okurken, Muhammed Mursi’nin halk nezdinde sahip olduğu “otorite”yi kıskandığını sezmek mümkündü.
Cengiz Çandar, Mısır cuntasının sergilediği vahşeti “temizlik hareketi” olarak nitelerken çok soğukkanlıydı. Dahası Batı’nın müdahil olmayıp suç ortaklığı yapmasının sorumluluk ve günahını da Türkiye’den yükselen darbe karşıtı seslere yükleyebildi, hiç utanmadan.
Aydınlık gazetesi, katliamı “Silahlı Kalkışmaya Müdahale” başlığıyla verecek kadar cüretkâr ve merhametsiz olabileceğini gösterdi.
Şu halde Sisi cuntasıyla Türkiye’deki sempatizanlarını birleştiren şey Ferisiler benzeri bir sado-mazoşizm olabilir mi?
[email protected]
SON VİDEO HABER
Haber Ara