Öcalan'la sadece PKK meselesi konuşulmuyor
13 Yıl Önce Güncellendi
2013-01-02 10:05:32
Öcalan ile yapılan görüşme sadece PKK’nın silah bırakmasıyla alakalı bir durum değil, yeniden şekillenen bölgenin dizaynı açısından da önemli. Özellikle de Suriye’de bulunan PYD’nin bundan sonra takınacağı tavır, PKK’nın silah bırakması kadar önemli…PYD’nin üzerindeki PKK etkisi hesaplandığında Öcalan ile yapılan görüşmenin orayı da kapsayacağı ortaya çıkıyor.
Öcalan’la yapılan görüşmelerin zamanlaması açısından bir başka önemli nokta ise Maliki’nin önceki gün açıkladığı Türkiye ve Barzani’nin anlaştığına dair iddia ki bu iddianın alttan alta dillendirilmesi sonrasında Kerkük ve Musul’da patlamaların yoğunlaşmasını unutmamak gerekiyor. Bölgede aslında Türkiye kamuoyu hariç herkes yeni ittifakların sağlandığını yazıyor.
Tekrardan Öcalan ile yapılan görüşmelere dönecek olursak, Öcalan’la daha önce yapılan görüşmelerde özellikle özerklik ve öz savunma güçlerinin durumu çok ciddi sıkıntı yaratmıştı. Daha sonraki süreçlerde ise anadilde eğitim, anadilde savunma ve Öcalan’ın özgürlüğü gibi taleplerin kamuoyu gündemine gelmesi sonrasındaki açlık grevleri ile birlikte haber alınamayan Öcalan’dan kardeşi vasıtasıyla haber alındı ve Öcalan açlık grevlerini bitirerek tekrar sahnede görünür olmaya başladı.
Öcalan kamuoyunun yazdığı gibi hiçbir zaman süreçten kopmadı ve koparılmadı… Dün üzerinde anlaşılamayan çoğu maddenin Türkiye’nin demokratikleşmesinde hayati öneme sahip olduğu artık bugün kesimler tarafından dile getiriliyor ve görülüyor. Burada Öcalan’ın şartlarının iyileştirilmesi kısa vade için konuşuluyor ancak Öcalan’ın özgürlüğü atılacak adımlara bırakılıyor. Eğer Öcalan’ın silahı bıraktırabilirse, Türkiye’de kan ve gözyaşı da durursa, Suriye başta olmak üzere Esed sonrasında Türkiye ile birlikte hareket ederse, Öcalan’ın serbest bırakılması yada bir genel affa Türkiye toplumunun büyük bir kısmının evet diyeceğini zaten AK Parti’ye yakın köşe yazarları yazıyor…
Uzun zamandır PKK’nın Öcalan’sız ne yapabileceğini görmek isteyen devlet avukatlarla Öcalan’ın görüşmesini engelleyerek Kandil’in ne yapmak istediğini anlamaya çalıştı. Bu süreçte sanıldığı gibi ne PKK’da iç çatışma çıktı nede PKK’dan kaçışlar hızlandı. Öcalan’ın PKK üzerindeki etkisi daha çok PKK içerisindeki grupların varlığı ile alakalı olduğu için Öcalan’sız bir PKK’yı şuan örgütte ne kimse dillendirebiliyor nede bunu istiyor. Çünkü Öcalan’ın liderliği etrafında herkes PKK’da bir araya geliyor ve birbirlerine karşı oluşan nefret ve sevinçlerini yine Öcalan üzerinden söylüyor. Nasıl ki CHP için bir Atatürk lazımsa PKK için de her zaman Öcalan’ın liderliği gerekiyor. İster yaşasın ister vefat etsin Öcalan ismi PKK’da dağılmanın üzerindeki en büyük engel. Bu sadece PKK için böyle değil geçmiş dönemde Hüseyin Velioğlu’nun Hizbullah için de anlamı buydu. Bu tip örgütler kendi içlerindeki birlikteliklerini karizmatik lider üzerinden sağlarlar, hatalar ve sevaplar ortaya konur, sevaplar lidere hatalar da komutanlara mal edilir. Birçok örgütte olduğu gibi PKK’da da bu böyledir…
PKK’yı dağdan indirmek için 2009 yılında birçok görüşmeler yapılmış, Irak Kürdistan Federe Yönetimi’nde Özel Kuvvetler çekilmiş ve yerine MİT mensupları konumlandırmıştı. Özellikle Barzani ile yürütülen temaslarda çok ciddi ilerlemeler sağlanmıştı. Bu ilerlemeler şuan en üst seviyesinde ve Maliki’nin Barzani’yi hedefe oturtmasında bu işbirliğinin payı çok büyük. Geçen hafta ziyaret ettiğim Erbil, Duhok, Selahhadin ve başka yerlerde aldığım hava da bunu doğruluyor, bu gidişle Maliki Barzani ve Maliki’yi daha çok hedefe koyacak gibi. Bunu Kürdistan yönetiminin başkanı Mesud Barzani'n Mesud Barzani ile heyet halinde yaptığımız görüşmede de net biçimde gördüm.
Türkiye’nin 10 milyar dolar civarında Kürt Bölgesine yaptığı ihracat ve gelişen ilişkiler her alanda kendisini gösteriyor.Hangi markete gitseniz yüzde seksen beş Türkiye’den giden mallarla dolu. Bir malın kalitesini anlatmak için “Türk malı” ifadesi kullanılıyor ve eski dönemlere oranla çok ciddi iyileşmeler sağlanmış ilişkilerde.Bütün bu gelişmelere bağlı olarak Nisan ayında Kürt Yönetimi uluslar arası bir toplantı düzenleyerek kendi geleceği ile ilgili dünyada saygın isimleri dinleyecek ve bölgenin geleceğini masaya yatıracak. Bu Uluslar arası toplantı Kürt gruplarının katılacağı bir uluslar arası toplantı olmayacak ondan farklı bir toplantı şeklinde gerçekleşecek. Bütün bunları anlatmamdaki sebep Maliki’nin geçen gün söylediği, “Barzani ve Türkiye anlaştı, Irak’ı bölecekler” cümlesiydi...
Öcalan ile başlayan müzakere ne devletin zaferinden nede PKK’nın zaferinden kaynaklanmıyor. Aynı şekilde devletin acizliğinden de PKK'nınkinden de kaynaklı bir durum değil. Öyle ki, 2012 yılında PKK kayıplarının 350 civarında olduğu hesap ediliyor. Bu son on yıl içerisindeki en büyük kayıp yılı olarak bizatihi HPG tarafından siteye konan rakamlarla ortaya konuyor. Türkiye’de bazı kesimlerin iddia ettiği gibi hükümet masaya güçsüz bir şekilde oturmuyor. Hükümetin masaya oturuş tarzı daha çok Moro’daki duruma benziyor. Bir taraftan etkin mücadele yapıyor ama daha sonra tarafların ikisinde bu işin silahla gitmeyeceğine olan inanç, iki kesimi masa tarafına getiriyor.
Bazı kesimler Kolombiya örneğini veriyor, orada Müzakere öncesi FARC lideri Alfonso Cano’nun öldürülmesi sonrasında örgütün masaya getirilmesi de bizimkine çok benziyor. Eminim ki, eğer Kolombiya Hükümeti de FARC liderini sağ yakalayıp getirseydi, onunla müzakere edecekti.
İncelediğim bütün müzakerelerde olmazsa olmaz koşul karşılıklı güvenin sağlanmasıdır ve müzakereler genelde silahın en az patladığı zamanlarda yapılır. Kış ayları bunun için en iyi zamanlardan biridir. Burada belki birileri “yazın yine eylem yaparlar, hükümeti oyalıyorlar” sözünden hareketle süreci doğru okumayabilir. Unutulmamalıdır ki, hem devlet hem de PKK zaten çatışmayı bırakmış değildir. Müzakere devam ederken bu çatılmalarında devam ettiğini görmek gerekiyor.
Kısaca özetleyecek olursak Öcalan, 2009’un son aylarından itibaren Türkiye’de bu meselede askeri vesayetin sona ermeye başladığını operasyonlarla gördü. Özellikle Ergenekon Operasyonu Öcalan’ın AK Parti hakkındaki görüşlerinin de değiştirmesine yol açtı.2007 yılında verilen E Muhtıraya karşı tutum artık Öcalan’ın kafasındaki “Bunlar diğerleri gibi giderler” sözünün erozyona uğramasına yol açtı ve hükümette Öcalan’a bunu net hissetirdi. Bu tip görüşmelerde iki tarafta “zafer” veya “yenilgi” hesabı ile masaya gelirlerse bu işi tıkar. Burada ast olan ne istediğini bilerek masaya oturmaktır. Sanırım geldiğimiz noktada devlet de PKK’da artık nelerin olup nelerin olamayacağını net biçimde görüyor.
Şimdi İmralı’da Öcalan’la başlayacak olan görüşmelerin bana göre bir sonraki adımı iki BDP’li vekil veya siyasetçinin Öcalan’ı ziyareti olacak. Öcalan, Ortadoğu’daki değişimi bütün detaylarıyla anlatacak ve PKK’nın da bu değişimle birlikte bir yola girmesi gerektiğini kamuoyuna açıklayacak. Bunun kış şartlarında tek taraflı bir ateşkes söz konusu olabilir zaten mevsimsel şartlarda bunu beraberinde getiriyor. MİT Öcalan’a “Ortadoğu’da Türkler ve Kürtlerle birlikte yeni bir demokratik devlet oluşumunu beraber yapalım” diyecek ve bunun için PKK’nın silah bırakarak Türkiye ile bölgenin entegrasyonunu sağlamasını isteyecek. Barzani ile değişen dengelerin aynısının Suriye’de de olmasını isteyecek. Her ülkenin toprak bütünlüğü korunarak daha güçlü bir Türkiye’nin Kürtlerle birlikte onlarında hakları garanti altına alınarak sağlanabileceği anlatılacak ve zaten anlatılıyor. Öcalan’ın sürekli olarak Federatif bir yapıdan bahsetmesi, bağımsızlık yerine özerklik talebinde bulunması Türkiye’nin şuan işini kolaylaştırıyor. Burada haklı olarak Kandil bu işe ne der sorusunun cevabını bulmamız gerekiyor ki, bana göre Öcalan’ın kararlarına yok diyemezler, zaten yok derlerse Öcalan’da hükmünü bitirir, PKK’da kendi içerisinde bir bomba atmış olur.
Her süreçte olduğu gibi eğer önümüzdeki süreçlerde de provokati eylemler yapılmaz, bürokratlar yargı kıskacına alınmaz, MİT içerisindeki kirli yapılar, PKK içerisindeki derin yapılar ile iş birliği yapmaz, İsrail, Almanya, İran ve Irak başta olmak üzere bir takım devletler de samimi davranırsa Türkiye bu meseleyi halledebilir. Suriye sonrasında bölgenin yeniden şekillenmesini Kürtlerle birlikte inşa edebilir.
“Bekleyelim görelim, Mevlam neylerse güzel eyler”
SON VİDEO HABER
Haber Ara