Suriye için vicdan diplomasisi
14 Yıl Önce Güncellendi
2012-06-01 15:40:54
Şimdiye dek 15 bin kişinin katledildiği, 20 bininin ise kayıp olduğu bir ülkede hala devleti yönetmeye iştahla ve arsızca devam eden Esad'ın askerleri daha birkaç gün önce, Hula'da 25'i çocuk 90'ın (bir rivayete göre 110) üstünde insanı öldürdü...
Suriye konusu hakikaten çok önemli ve bu önemin esbabı, Necip Fazıl'ın Büyük Doğu'sundan yola çıkıp Sezai Karakoç'un Diriliş'ine uğrayarak "Şam'ı, Kudüs'ü, Semerkant'ı, Mekke'yi, Medine'yi, İstanbul ve Konya'yı hudutsuz bir coğrafyanın şehirleri, bir elin parmakları gibi birbirinin kardeşleri saymaktan" mütevellit değil sadece...
Reel-politik de Suriye'nin tüm Ortadoğu'yu birer domino taşı gibi üst üste düşürebilecek bir çatışma potansiyeli barındırdığını söylüyor. Nitekim, uzmanların öngörüsü, Suriye'de Esad'ın azınlık rejiminin devrilmesinin çok zor olduğu; Esad gitse bile Suriye'nin otorite parçalanmasından mütevellit bir iç çatışmaya sürüklenmesi ihtimalinin oldukça yüksek olduğu...
Çünkü, Baas'a ya da bir başka güç odağına sipariş edilecek minicik bir manipülasyonla, birbirinin can düşmanı haline gelme potansiyeli yüksek olan çok etnik yapılı ve çok mezhepli bir yer Suriye...
Hatırlatırım, 1995 yılında 1 milyonun üstünde insanın öldüğü Ruanda'da Hutular'la Tutsiler'in palalarla birbirlerine girişmelerinin sebebi, Belçikalı sözümona bilimadamlarının kafatası ölçümleriyle birbirinden ayrıştırılmalarıydı. Sebep sadece buydu yani...
Suriye dış yaptırımlarla zorlanıyor, Arap Birliği'nden çıkarılıyor. Pek çok ülke yönetimi, Suriyeli diplomatları artık ülkelerinde istemediklerini beyan ediyor ama sonuç değişmiyor; Suriye hala akıl almaz bir zalimliğin büyük sahnesi, kanla kaynıyor. Dış İşleri Bakanı Davutoğlu'nun ifadesiyle orada "bizim çocuklarımız" ölmeye devam ediyor.
"Pekala, Hatay-Dörtyol'da meydana gelen olayların Suriye kaynaklı olması ihtimali bir yana, PKK'lı teröristleri kendi halkına karşı kullanan bir yönetim de sözkonusuysa, Türkiye Suriye konusunda ne yapmalı?" sorusunun cevabı ise öyle kolayca formüle edilebilecek denklemlerden değil. Ancak çözüme naçizane katkı sunmak adına birkaç madde sıralanabilir.
1 – Türkiye'nin Suriye'de katledilen vatandaşlardan sadece Sünni olanlara karşı duyarlı olduğu yolundaki önkabulü çeşitli stratejierle kırması gerekiyor. Diplomasinin soğuk ve pragmatik reel-politiğine en ahlaklı ve en akıllı değillemedir çünkü zulme uğrayanının yanında olmak.
2 – Bu algının pekiştirilmesi, nükleer çalışmaları ve İsrail nedenleri dolayısıyla Batı tarafından giderek daha çok yalnızlaştırılan İran'ın Suriye noktasında Türkiye'ye karşı gardını da düşürecek, "güven" çıtasını aşağı çekecektir. Nitekim Suriye konusunda, İran'ın olmadığı bir çözüm denklemi akamete uğramaya mahkum gibi gözükmektedir.
3 – Eğer Suriye'de bir çözüm isteniyorsa, uluslararası sivil toplum Suriye konusunu hep sıcak, hep gündemde tutmak zorundadır. Gücünün yettiği çıngarı çıkarmak zorundadır.
Tüm bunlardan sonuç alınacağı elbette garanti değildir. Ancak emin olun ki, üstümüze düşeni yapmak noktasında kalplerin mutmain olması bile başlıbaşına bir değerdir.
Yeni Şafak ve Ali Akel
Bu gazetenin varoluşu için ter akıtmış, derdini ve yükünü çekmiş, iyi niyetli ve iyi bir gazeteci olduğuna Allah huzurunda şahitlik edeceğim Ali Akel'in, yazdığı Uludere yazısı yüzünden Yeni Şafak'tan gönderildiğini öğrendiğimden bu yana "Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil" üzüntüsü içindeyim.
O Yeni Şafak ki, 28 Şubat sürecinde andıçlanan onca gazeteciye kapılarını ardına kadar açmış, ağırlığı ve ederi ideolojiyle değil zulme uğramışlıkla tartmıştır. Yeni Şafak, yazarlarına tanıdığı sonsuz özgürlükle tanınır.
Bu olay vesilesiyle, "korku imparatorluğu olduk"çu zevatın şakır şakır dönmeye başlayan değirmen taşlarının lafzını bile etmem. Sadece, Yeni Şafak'ın bilindiği gibi bilinmeye devam etmesini istemeyi ve bu hatadan dönülmesi gerektiğini söylemeyi borç ve görev addettim. Bu borcu ifa ettim...
SON VİDEO HABER
Haber Ara