Sayın cumhurbaşkanımız, farklı görüş ve telkinleri harmanlayarak; sonunda, futbol maçı bahanesiyle, Ermenistan'a gitmeye karar verdi. Hayırlısı olsun.
Hafta başındaki yazımda; Abdullah Gül'ün Ermenistan'a gitmesinin uygun olacağını, biraz tereddütlü biçimde, dile getirmiştim. Biraz tereddütlü idim; zira, gerçekten bu ziyaret, bir takım olumsuz gösterilere neden olabilir. Fakat bu türden olumsuz gösterilerin, ?Türkiye'yi küçük düşüreceğinden? değil; bu türden gösteriler nedeniyle, ?Türkiye Ermenistan ilişkilerinin, onulmaz yaralar alabileceğinden?, endişe ediyordum. Fakat Ermeni hükümeti ve cumhurbaşkanı, davetinde ısrar ettiğine göre; bu saatten sonra sorumluluk, (eskisinden daha yoğun bir biçimde), onların olur.
Türkiye'de kimi çevrelerin dış politikada; ?en iyi çözüm, çözümsüzlüktür?, ilkesine sarıldıklarını görürüz. Bu işin ayrıntılarına ve eleştirisine girişmeyeceğim. Fakat Sayın Gül'ün, Ermenistan'a gitmesine karşı çıkanların yaklaşımı, maalesef bu çerçevede değerlendirilmelidir. Bunu dile getiremedikleri için, bin bir bahane ileri sürmektedirler.
Bunlardan en önde geleni, Azerbaycan'la olan ilişkilerimizdir. Bence bu bahane, en haklı bahanedir. Ancak Azeri kardeşlerimizin de, Kafkaslarla bir ?istikrar? arayışında olduklarından eminin. Fakat, Ermenistan işgali altında olan topraklarını, kurtarmaları koşuluyla. Bu konuya ilerde gene döneceğim.
Bir diğer bahane; biraz da, konuyu iyi bilmekten gelen ve Ermenistan'ın, Türkiye'den toprak talebi olduğunu ispat etmek için, ?Ermenistan Gümrü ve Kars anlaşmalarını tanımıyor?, biçiminde dile getirilen görüştür. Gümrü Andlaşması, çoktan ?Kadük olmuştur?. Yani, ortadan kalkmış ve onun yerine, Moskova ve Kars Antlaşmaları gelmiştir. Zaten eğer biz, Gümrü Antlaşması'nda ısrar edersek; başta Iğdır olmak üzere, bazı topraklarımızı, Ermenistan'a terk etmemiz gerekir.
Fakat Ermenistan, Kars antlaşması'nı imzalamamaktadır. İşte bunu bahane edenler; ?Ermenistan'ın, Türkiye'den toprak talebi var?, demekte ve Sovyetler Birliği'nin dağılması üzerine kurulan Ermenistan'ın, 23 Ağustos 1990 tarihli bağımsızlık bildirisini de gündeme getirerek, bu düşüncelerini güçlendirmektedirler.
Bu bağımsızlık bildirisine göre Ermenistan; neresi olduğu tam belli olmamakla birlikte, ?Doğu Anadolu'yu?,?Batı Ermenistan? olarak tanımlamakta ve bunu gören kimi araştırmacılarımız da, ?Ermenistan'ın bizden toprak talebi var?, demektedir.
Oysaki, Ermenistan bu bağımsızlık bildirisinde, Türkiye'den toprak talep etmediği gibi; gerek Birleşmiş Milletler'e üyelik için yaptığı başvuruda, gerek Avrupa Konseyi ve Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) üyeliklerinde, Türkiye ile olan sınırlarını kabul ettiğini, defaatle dile getirmiştir.(bence; Ermenistan'ın, kimi topraklarımızda ?gözü vardır? ama; doğrusu, dile getirdiği bir ?talebi?, söz konusu değildir).
Bizde Ermenistan'la ilişki kurulmasına karşı olanlar olduğu gibi; Ermenistan'da Türkiye ile iyi ilişki kurulmasını, bir tür ihanet gibi görenler vardır. Bunların en önde gelenleri, eski
?Taşnaksutyun? örgütünün, günümüz Ermenistan'ındaki uzantısı olan Taşnaklar ve son seçimlerde yüzde 7 civarında oy olan, aşırı milliyetçi Taşnak Partisi'dir. Zaten bizim Dışişleri Bakanlığı'nı da tereddüde sevk eden ve endişe ettiren, Taşnakların, yapabilecekleri taşkınlık idi.
Fakat bu konulardaki asıl sorun, Ermenistan dışında yaşayan Ermenilerin, yani ?Ermeni Diasporası?nın, duygusal tepkileri ve ortadan kalkmayan kinleridir.
Ermeni Diasporası'nın temel derdi; ?Ermeni kimliğinin?, yitirilmekte olması ve bunun sıkıntısıdır. Gerçekten; Rusya Federasyonu, Fransa, ABD başta olmak üzere, Ermenistan dışında yaşayan Ermenilerin yaşlıları; bu eski ulusun, dilinin ve kültürünün, yok olması korkusu içindedir.
Örneğin; Fransa'da doğan, orada okula giden, meslek sahibi olan ve yaşayan Ermeni genci; kendini Ermeni değil, Fransız olarak görmekte ve yaşlı Ermeniler, çılgına dönmekteler. (Bir süre önce televizyonda, bu konuyu işleyen, bir Fransız filmi görmüştüm. Belki ileride sizlerle de paylaşırım ).
Ermeni Diasporası, kimlik kaybını engellemek için çeşitli çareler aramaktadır. Bunlar arasında en önde geleni, yüzyıllık düşmanlığı (biraz da yalanla) canlı tutmak olarak görülüyor. Bu arada Ermenistan'da kendi aralarında olimpiyatlar da düzenleniyor ama; duyduğum kadarıyla katılım gitgide azalıyormuş.
Türkiye Ermeni'lerinin, bu işlerle hiçbir ilgisi yoktur. Türkiye, onların da vatanıdır. Devletimizle, bir kısmı çok haklı olan), kimi sorunları varsa da; bu ülkenin ?misafiri? değil, eşit vatandaşlar olarak, birinci dereceden ?sahibidirler?.
Bu vesile ile; eşi öldükten sonra, buralara sığmayan ve Fransa'ya, çocuklarının yanına giden ve fakat bir süre sonra, yurduna geri dönen; usta terzi ve usta hikayeci, rahmetli dostum Kirkor Ceylan'ı, özlemle anıyorum. ?Oralarda rahat edemedim be hoca?, demişti. ?İnsanın yurdu gibisi yok??
Nur içinde yatsın.
Bugün