Dolar

37,9821

Euro

41,1631

Altın

3.767,34

Bist

9.659,48

Dolar

37,9821

Euro

41,1631

Altın

3.767,34

Bist

9.659,48

Dolar

37,9821

Euro

41,1631

Altın

3.767,34

Bist

9.659,48

Bayram gelmiş neyime...

18 Yıl Önce Güncellendi

2008-10-11 00:47:00

Bayram gelmiş neyime...
Adamakıllı gecikmeli de olsa, geçtiğimiz şeker bayramının düşündürdüğü bazı şeyleri, bugün kaleme almak ve sizlerle paylaşmak istiyorum.
 

Bunların başında gelen şey, bayramlarda bayram edemeyenler ve bayramı, çalışarak geçirmek zorunda olanlar. Bir de, çalışması olmasa bile, bayram edemeyenler var ki; onlara, hiç değinmek istemiyorum.

Çok genç yaşlarımdan beri, bayramlarda bayram edemeyen ve çalışmak zorunda olanlara, üzülürdüm. Örneğin: Otobüs ve araba sürücüleri, belli gıda malzemeleri satan esnaf, gazeteciler vs., vs. Herkes kendince bir bayram hazırlığı yaparken; bunların dertleri, işleri olurdu. Küçük yaşlarda; bunların, çoluk-çocukları için de üzülürdüm. 'Bir arada bayram yapamıyorlar', derdim.

Fakat zaman geçtikçe; asıl üzülmem gereken, başka şeyler olduğunu öğrendim ve anladım. Üstelik bunların sorunu, çok daha derinde idi. Bu da, bayramlarda bayram yapamayan çocuklardı... Zaten bu konuda bir şeyler yazmaya karar vermemin nedeni, geçtiğimiz bayramın birinci günü; bir gazetede okuduğum, resimli bir haber oldu. Yaşıtlarının bayram yaptığı bir ortamda; çöplüklerden kağıt toplayarak, yaşamlarını sürdürmeye çabalayan iki kardeşin hikayesi, beni eski üzüntülerime; bayramda, bayram yapamayanlara götürdü.

Bayram, herkes için başka bir anlam içeriyor. Kimilerine göre bayram; bir, 'tatil vesilesi'. Memleketimizde, özellikle kentlerde yaşayanlar, bir 'ikinci ev', merakındalar. Bu ikinci evler, genellikle sahil köy ve kasabalarında oluyorsa da; kimi zaman, sahilde pek de ilgisi olamayan yerlerden alınabiliyor. Ve çoğu kez maksat, kentin kalabalığından kurtulmak oluyor. Bayram geldiği anda; (son bayramda olduğu gibi), başına ve sonuna biraz ekleme yaparak, uzunca bir tatil elde edildiğinde 'ver elini ikinci ev'... Bu ikinci evlerin önemlice bir bölümü, konfordan uzak oluyor.

Hele kış aylarında; ısıtma, ciddi bir sorun oluyor. Günlerce, battaniye altında titreyerek uyuyan arkadaşlarım oldu. Fakat maksat, kentten kaçmak olduktan sonra, her türlü zahmet çekiliyor. İnsanların bu biçimde ikinci evlerine gitmeleri, sadece kentten kaçarak buralara sığınanları değil; bir de, gittikleri yerleşim birimlerindeki esnafın, yüzünü güldürüyor.

Hiç hesapta olmayan bir zamanda, üç-beş günlüğüne de olsa, işler açılıyor ve üç-beş kuruş daha fazla kazanılıyor. Türkiye'deki ikinci ev sayısı konusunda, çok farklı görüşler var. Ben bunların, çok fazla olmadığını düşünür ve iddia ederdim. Fakat son zamanlarda, görüşümü değiştirdim. Milyonlarca ikinci ev var ve insanlar, buralara gidiyorlar.

Bayramları, bir 'tatil' olarak görüp değerlendirmek isteyenlerin, bir başka seçenekleri, oteller. Bu oteller, yaz turizmi bölgesinde olabilecekleri gibi, termal otelleri ve ormanlık bölgedeki oteller olabiliyor. Bayram tatilini fırsat bilip, otellere gidenlerin, en büyük dezavantajları, ikiye-üçe katlanan fiyatlar. Tesislerin sahiplerine ve yöneticilerine sorarsanız, bahane hazır. 'Ekstradan adam tuttuk ağabey. Ne yapalım?' Kim bilir, belki de haklıdırlar...

Zaten, bayramları bayram gibi yaşamayıp, bir tür tatil gibi değerlendirmek isteyenlere, meheldir. Doğrusu, hiç üzülmüyorum.

Toplumumuzun her kesiminde görülen; hatta, kimi tehlikeler de içeren 'ikilik'; dini bayramlarda, çok net bir biçimde görülüyor. Tabii ben, İstanbul'da gezdiklerimi söylüyorum ama, kentlerin varlıklı semtleri, bayramlarda bir anlamda boşalıyor. Buna karşılık, varoşlar; bayramı, daha bayrama benzer bir biçimde, yaşıyorlar. Mezarlıklar, gene ziyaretçilerle doluyor.

İnsanlarımız, gene en temiz biçimlerde giyinip, 'ziyaretçilere', gidiyorlar. Varoşlara giden otobüs ve minibüslerde, insanlar üst üste gidiyorlar. Kent içinde trafik, imrenilecek kadar tenha. Bu bayram; bu söylediklerimi, Topkapı'nın içinde ve dışında, net bir biçimde gözledim. Fındıkzade, Şehremini kısmen boşken; Topkapı'nın dışı, insan kaynıyordu. Üstelik, bayramları bayram gibi yaşayamayanların çoğunun, o semtlerden olmalarına karşın...

Bu konudaki tek tesellim; bayramı, bayram gibi yaşayamayanların da, bu bayramların sevincini, bir biçimde paylaşmaları Bu da, az şey değil...

BUGÜN

 

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Haber Ara