Son derece nitelikli kitaplar yayınlıyor ama; medyada ilişkileri, eskisi kadar olmadığı için; pek bir yankı, daha doğrusu ilgi uyandırmıyor. Örneğin, bor madeni hakkında yayınladığı mükemmel çalışma, kimselerin ilgisini çekmedi. Daha sonraları; Efgan Cansen'in, geçtiğimiz yüzyıl Avusturya'sının, siyaset ve kültür politikalarıyla ilgili olarak yayınladığı mükemmel çalışmayı yayınladı. Sanıyorum, çoğu elinde...
Bor madeniyle ilgili kitabı, bu sütunda tanıtmaya çabalamıştım. Bilmiyorum, ne derece etkili oldu. Fakat ben, bu bor meselesine takmış durumdayım. Gerçekten, önümüze çok önemli olanaklar doğabilir. Bugün de, aynı konuya döneceğim ve Dokuz Eylül Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü Müdürü, Sayın Prof. Dr. Cahit Helvacı'nın, bir dergide çıkan söyleşiden bazı bölümleri, sizlerle paylaşacağım. Sayın Helvacı'nın köşeme konukluğu, haberi olmaksızın gerçekleşiyor ama, umarım bağışlarlar.
***
1972 yılından beri, bor üzerinde çalıştığını ifade eden Sayın Helvacı; bor kullanımının, yaşamımızın her noktasında, kaçınılmaz olduğunu vurguluyor ve bunun, hepimizi ilgilendirdiğini dile getiriyor.
Bor yataklarının işletilmesinin, özel kesime açılmasının, sakıncalı olacağını düşünen Helvacı; Eti Bor AŞ'nin, üretim ve pazarlamasının, Türkiye'ye dünya çapında sağladığı avantajların, yitirilebileceğinden endişe ediyor.
'Ortadoğu için petrol neyse Türkiye için de bor odur', diyen Sayın Helvacı, borun kullanım yerlerini ve amaçlarını şöyle anlatıyor:
'Bor ve bor ürünleri kullanımı, günümüzde vazgeçilmez ürünler arasındadır. İstisnasız her gün, her birey bir bor ürünü kullanmadan günü tamamlayamaz. Temizlikten sağlığa, günlük dayanıklı malzemelerden uzay sanayine kadar, geniş bir kullanım sahip bor ve bor ürünleri, günümüzün vazgeçilmez hammaddesidir.
Endüstrinin değişik dallarında kullanılan bor mineralleri ve bor ürünleri; fiberglas, tıp uygulamaları ve eczacılık maddeleri, nükleer reaktörlerde koruyucu olarak, suni gübre yapımı, fotoğrafçılık, cam ve emaye gibi geleneksel kullanım endüstrilerinin de başlıca temel hammaddelerini oluşturmaktadır.
Boraks ve borik asit gibi, birçok birleşik formlarda kullanılan bor çok yönlü ve yararlı bileşikler oluşturmaktadır. Söz konusu bileşiklerin özellikleri; kuvvetli lehimlemede, kaynak işlerinde, sürtünmelerin azaltılmasında ve arıtma işlemlerinde büyük avantajlar sağlamaktadır. Boriks ve borik asitin, bakterileri öldürücü niteliği, su içinde kolay erirliği ve mükemmel su yumuşatıcı özellikleriyle sabunlarda, temizleyicilerde, deterjanlarda, çok çeşitli ilaçların yapımında, tekstil boyamalarında, çeşitli malzemelerin uzun süre korunmasında ve tarım sanayinde çok yaygın kullanım alanlarına sahiptir.
Kimi bor ürünleri, mükemmel ergime maddeleri olmaları nedeniyle; metal arıtma ve çelik üretiminde, atomik reaktörlerde, geç ateşleme sigortalarında, radyo lambalarında ve güneş bataryalarında kullanılır.
Geleceğin potansiyel jet ve roket yakıtları olarak da görülmektedir'.
***
Müthiş bir kullanım alanı, değil mi?..
Bundan 10 yıl kadar önce, Bulgaristan Türklerinden bir maden mühendisi, bir arkadaş vasıtasıyla bana gelmiş ve bor madeninin 'faziletlerini'(!) anlatarak; ilgili bakanla, görüşmesine aracılık etmemi istemişti. Doğrusu, adama güvenemediğim için, bu işi savsaklamıştım. Tanışım olan bakanın, 'Nerden buldun bu üçkağıtçıyı?', demesinden çekinmiştim. Oysaki yukarıda sözünü ettiğim kitaptan da öğrendiğime göre; iş, çok önemliymiş.
Sayın Helvacı'nın ifadesine göre; dünya bor potansiyelinin, neredeyse yüzde 80'i Türkiye'de bulunmaktaymış ve rekabet halinde olduğumuz ülke, ABD imiş. Teknoloji geliştikçe, borun kullanım alanının genişlediği ve öneminin arttığı düşünüldüğü zaman, bu potansiyelin önemi daha iyi anlaşılır.
***
Türkiye, ihraç ettiği borun yüzde 51'ini, Avrupa Birliği üyesi ülkelere satmaktaymış. Ve bu ülkeler, ithal ettikleri borun fiyatını düşürmek için, ilginç bir tutum takınmışlar. Bor ürünlerindeki sodyum perporatın, insanlardaki üremeyi engellediğine dair bir rapor çıkmış ortaya. Oysaki bu sav, doğru değilmiş. Gene bir
meslektaşımızın, Prof. Dr. Bekir Sıtkı Şaylı'nın; bor tesislerinde ve yataklarının bulunduğu bölgelerde çalışan ve yaşayan insanlar üzerinde yaptığı araştırmalar, böyle bir üreme engellemesi yapmadığını, göstermiş. Zaten amaç, yukarıda da değindiğim gibi, fiyat kırmak...
Ağırlıklı olarak, Sayın Cahit Helvacı'nın görüşleriyle oluşturduğum bugünkü yazımı, gene Sayın Helvacı'nın görüşleriyle noktalamak istiyorum: '...2172 sayılı Devletleştirme Yasası'nın uygulanmaya başladığı 1979 yılından bugünde dek, çeşitli bor yataklarında yapılan araştırmalar sonucunda Türkiye'deki bor yataklarının dünyadaki eşsiz konumu ve önemi net bir şekilde ortaya konulmuştur...'
BUGÜN