Dolar

37,9821

Euro

41,1631

Altın

3.767,34

Bist

9.659,48

Dolar

37,9821

Euro

41,1631

Altın

3.767,34

Bist

9.659,48

Dolar

37,9821

Euro

41,1631

Altın

3.767,34

Bist

9.659,48

CHP Kurultayı'nın düşündürdükleri

16 Yıl Önce Güncellendi

2010-05-27 08:00:00

CHP Kurultayı'nın düşündürdükleri
 
CHP'nin kurultayı artık epeyce geride kaldı. Siyasette 4-5 gün epey uzun bir süre sayılır.

Zaten "bir bilen" ne derdi bir zamanlar: "Siyasette 4-5 saat bile uzun bir süredir..."

Evet CHP Kurultayı epey geride kaldı. Fakat o kurultayın bende çağrıştırdıklarının bir bölümünü sizlerle paylaşmadım. Bugün o paylaşamadıklarımdan bazılarını ele almak istiyorum.

Sayın Rahşan Ecevit'in kurultaya katılması ve hiç hak etmediği kadar saygı görmesini hayretle izledim. Rahmetli eşi Bülent Ecevit'in anısı üzerinden saygı ve sevgi gördüğünden şüphe etmiyorum ama acaba rahmetli Ecevit bir CHP Kurultayı'nda saygı görmeyi hak ediyor muydu? Hiç zannetmiyorum...

Rahmetli Ecevit böyle bir saygı ve sevgi görmeyi asla hak etmiyordu. Zira 12 Eylül yarı faşist darbesinden sonra "sol"u perişan eden gelişmelerin (cunta dışında) birinci dereceden sorumlusu; maalesef Bülent Ecevit idi. İsterseniz burada "CHP'yi perişan eden gelişmeler" cümlesini de kullanabilirsiniz...

x x x

İnsan hafızasının böylesine unutkan olması; beni zaman zaman çıldırtıyor. Evet geçmişte; ben de rahmetli Bülent Ecevit'i yere göğe sığdıramayan yazılar yazdım; Türkiye Solu'nun Bülent Ecevit'e minnet duyması gerektiğini vurguladım. Ve bu yazıların tümünün altına bugün de imzamı atarım. Fakat 12 Eylül sonrasındaki katı tutumunu affetmem mümkün değil.

Bülent Ecevit'in; meydanları ve seçim sandıklarını alt üst eden çıkışına kadar; Türkiye'de "solcuyum" demek neredeyse "suçluyum" demekle eşanlamlıydı. Her ne kadar; 1961 Anayasası'nın özgürlükçü yaklaşımları içinde solcu olmak; yasal olarak suç olmaktan çıkmış idiyse de halkımızın gözünde solcu olmak; "komünist" olmak demekti ve eğer siz komünistseniz; ne Allah tanırdınız, ne peygamber tanırdınız, ne millet tanırdınız, ne milliyet tanırdınız...

Halkımızın algılaması böyleydi.

Ancak Bülent Ecevit meydanlara çıktıktan sonra halkımızın bu konudaki algısı değişebildi. "Toprak işleyenin, su kullananın" vb. sloganlarla halkımız tanışmaya başladı. Ve Türk solu yüzde 42'lere ulaşan bir seçim sonucuna ulaşabileceği gibi; halkımızdaki mesnetsiz "sol korkusu" da azalmaya başladı.

Fakat aynı Bülent Ecevit; 1980 sonrasında evine kapandı ve CHP ile CHP'lilere sırt döndü. Rivayet olunur ki: CHP içindeki hiziplerden bıkan Ecevit eğer 12 Eylül olmasa ve partilerin kapılarına kilit vurulmasa bile; CHP'den ayrılıp kendi yolunu yeniden çizecekmiş. Tabii bunun ne derece doğru olduğunu bilemeyiz.

Fakat bildiğimiz bir şey var ki; rahmetli Ecevit 12 Eylül sonrasında partisinin sorumlularıyla görüşmekten ve CHP'ye sahip çıkmaktan şiddetle kaçındı. CHP Genel Sekreteri Mustafa Üstündağ Ecevit'in kapısına neredeyse çadır kurdu ama araya koyduğu duvarı yıkması mümkün olmadı.

Rahmetli Türkeş (Allah ömür versin) Necmettin Erbakan, Süleyman Demirel partilerine ve partililerine sahip çıkarken; CHP VE CHP'liler darmadağın oldular. Değişik örgütler çıktı. Kısmen eski CHP'yi toparlamış gibi görünen SODEP engellenirken; Necdet Calp'in Halkçı Parti'si bu mirasa sahip çıkmaya çabaladı. (Daha sonra bu partiler birleşip SHP-Sosyal Demokrat Halkçı Parti'yi oluşturacaklardır.) Ve gene bu arada rahmetli Aydın Güven Gürkan'ı saygıyla anmak boynumun borcudur...

Ecevit bu kavgalara hiç girmedi. DSP'yi (Demokratik Sol Parti) oluşturdu ve kendi yolunu kendi çizmeye çabaladı. İleride bu partinin de hikâyesi yazılacaktır ama şu kadarını söyleyeyim ki tam bir "lider" partisiydi. Neyse tüm bunlar bir yana; temel dürtüsü hep CHP "düşmanlığı" oldu. Öcalan'ın "paketlenip tesliminden" sonra bunun primini toplarken de "Şu CHP'yi barajın altına gömün" diyebildi...

Şimdi Sayın Rahşan Ecevit gelmiş CHP Kurultayı'na saygı görmek istiyor ve insanlarımızın unutkanlığından yararlanıp hiç hak etmediği saygıyı görüyor.

Çok yazık...

x x x

Kurultaya katılan bir başka renkli isim Sayın Kamer Genç idi. Bence Kamer Genç'in oradaki varlığı sonuna kadar saygıyı ve sevgiyi hak ediyordu. Zira Bülent Ecevit'in tam aksine CHP'ye ihanet etmemiş; CHP'nin eski yönetimi (artık ne kadar eski idiyse) Sayın Genç'e ihanet etmiş ve hiç hak etmediği bir biçimde siyasal yaşamını sonlandırmak istemişlerdi.

Sayın Genç TBMM Başkanvekili iken; Bilgi Üniversitesi'nin bir sorunu nedeniyle kendisini ziyaret etmiştik. Odasında Tuncelili bazı köy muhtarları vardı. Kırk yıllık ahbap gibi hepsiyle tek tek kucaklaşmıştık. Ve bunun verdiği rahatlık nedeniyle "Sayın Genç şu anda Tansu Hanım'ın partisinde olmayı içinize nasıl sindiriyorsunuz" sorusunu sormuştum.

Hiç gocunmadan anlatmıştı. Nasıl adaylığının önünü kestiklerini ve "Beni Tunceli yerine başka bir yerden mi aday göstereceksiniz" sorusunu sorduğunda da "Hayır seni hiçbir yerden aday göstermeyeceğiz" dediklerini söylemişti.

"Bağımsız olamaz mıydınız" soruma da; "Bağımsız aday olsam seçilirdim ama gücüm olmazdı" yanıtını vermişti.

CHP'nin Sayın Kamer Genç'e borcu olduğunu düşünüyorum ve zaman içinde bunu ödeyecek fırsatlar doğacağını umut ediyorum. Siyasetçi çok ama iyisi kolay yetişmiyor...

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Haber Ara