Basınımızda, bazı 'parti yazarları', vardır. Bu yazarlar; muhabir düzeyindeyseler, parti binalarından çıkmazlar.
Ne olup bittiğini, biraz da dedikodu katarak, yazarlar. Eğer bu parti yazarları; 'köşe yazarı', düzeyinde iseler, partililerin görüş ve düşüncelerini, bolca dedikodu katarak yazarlar. Bence, her iki tür yazarın yaptıkları, iyi bir şeylerdir. Ama, gerekli 'tenzilatı', yaparsanız.
Korkarım bu gidişle; ben de, 'CHP muhabiri' gibi bir şey olacağım. Zira, bu parti hakkında, 'içerden' ve 'dışardan', öyle saçma-sapan yakıştırmalar yapılıyor ki; istesem de, istemesem de; bir biçimde, 'müdahil' oluyorum.
Örneğin, CHP'nin 1960'ların sonunda; kendini, 'ortanın sonunda' ifade etmesi, o dönemlerde çok tartışılmıştı. Fakat aradan nerdeyse 40 yıl geçtikten sonra, çok daha yanlış ifade ediliyor.
Odönemde; Türkiye'de sosyalizm, özellikle gençler arasında, ciddi bir biçimde, yandaş bulmaya başlamıştı. CHP'nin, 'ortanın solu' sloganını ortaya atmasını; kimileri, sol gelişmeden duyulan endişeye bağladılar. Bu arada, sağ ve tutucu partilere, yeni bir slogan ortaya atma olanağı doğmuştu: 'Ortanın solu, Moskova yolu...'
Ortanın solu sloganının, şiddetli eleştirilere uğramasına karşılık, İsmet İnönü'nün dile getirdiği ve gene çok tartışılan bir görüş duyduk: 'CHP, kurulduğu günden beri ortanın solundadır'.
Evet, İnönü'nün dile getirdiği bu görüş, çok tartışıldı ve eleştirildi, ama doğruydu. Bu görüşün doğruluğunu anlayabilmek için; önce, 'sol'un ne olduğunu, ortaya koymamız gerekir. Zira; 'sağ' ve 'sol' kavramları, öyle saçma biçimlerde tanımlanmaktadır ki, insanın ciddi biçimde kafası karışmaktadır.
'Sol' denildiği zaman; 'toplumsal' anlamdaki solla, 'ekonomik' anlamdaki solu, birbirinden ayırmak gerekir. Toplumsal açıdan, solcu olan bir insan, ekonomik açıdan, sağcı olabileceği gibi; ekonomik açıdan, solcu olan bir insan; toplumsal açıdan, pekala sağcı olabilir. Bunları birbirinden ayırmak gerekir. Fakat önce; toplumsal ve ekonomik açılardan, solcu ve sağcı olmak ne demektir, bunu ortaya koymaya çalışalım.
Toplumsal açıdan, sağcı olmak demek; toplumsal açıdan muhafazakar, yani tutucu olmak demektir. Burada; dinsel duyarlılık olabileceği gibi, gelenek ve göreneğe biraz daha fazla duyarlı olunabilir.
'Biraz daha fazla', deyimini, bilerek kullanıyorum. Zira; solcular, dinsel açıdan, tümüyle duyarsız olmayabilecekleri gibi; gelenek ve görenekler konusunda, duyarlı olabilirler. Sağ ve sol kavramları; aslında, ekonomik olarak ayrışırlar. Bir ülkedeki 'ekonomik düzeni' korumak isteyenler, genellikle 'sağcı'; ekonomik düzeni, geniş kitleler lehine değiştirmek isteyenler, 'solcu', olarak nitelendirilir.
Biraz daha toparlayıcı tanım yapmak istersek; 'Bir ülkedeki ekonomik, toplumsal ve siyasal düzeni, daha geniş kitleler lehine değiştirmek isteyenler solcu; düzeni, değiştirmeden korumak isteyenler, sağcıdır'.
Tabii toplumsal yaşamda, kesin bir ayrım yapmak, kolay değildir ama; burada, genel çizgiler içinde, bir ayrıştırma yapılabilir.
CHP'nin, 1960'ların sonlarında ortaya attığı, 'ortanın solu' anlayışını; bu tanım çerçevesinde değerlendirirsek; İsmet Paşa'nın, 'CHP, kurulduğu günden beri ortanın solundadır', demesini anlayışla karşılamamız gerekir. Bunu anlayabilmek için, yapılması gereken şey; Osmanlı'nın son dönemiyle, Cumhuriyet'in ilk döneminin, mukayesesini yapmaktır.
Osmanlı İmparatorluğu; en azından 1908'den, yani ikinci meşrutiyet'ten beri, 'meşruti bir monarşi' idi. Fakat gene de, bir 'monarşi' idi ve halkın siyasal sisteme 'katılımı', son derece kısıtlı idi. Buna karşılık; Cumhuriyet, çok partili olmasa bile, netice itibariyle bir demokrasi idi ve 'halkın, siyasal sisteme katılımı'; Osmanlı'nın son dönemiyle karşılaştırılmayacak kadar yoğundu.
Aynı biçimde; 'ekonomik paylaşım' ve 'ekonomik fırsat eşitliği', Cumhuriyet döneminde, Osmanlı dönemiyle karşılaştırılması mümkün olmayacak kadar fazlaydı. Tüm bunları hedefleyen ve çok önemli ölçüde başaran CHP'nin; kurulduğu günden beri, 'ortanın solunda' sayılması gerektiği, çok açıktır.
Bugünün CHP'sinin, 'yerini' belirlemek ise, çok daha zor olmaktadır. Zira; parti içinde, çok farklı beklentiler olabileceği gibi; üst yönetimle, taban arasında da, ciddi anlayış ve beklenti farkları vardır. Ve uzun dönemde, hangi anlayışın egemen olacağı anlaşılamamaktadır. Umalım ki, hem CHP ve hem de Türkiye için, hayırlısı neyse, o olsun...
Korkarım bu gidişle; ben de, 'CHP muhabiri' gibi bir şey olacağım. Zira, bu parti hakkında, 'içerden' ve 'dışardan', öyle saçma-sapan yakıştırmalar yapılıyor ki; istesem de, istemesem de; bir biçimde, 'müdahil' oluyorum.
Örneğin, CHP'nin 1960'ların sonunda; kendini, 'ortanın sonunda' ifade etmesi, o dönemlerde çok tartışılmıştı. Fakat aradan nerdeyse 40 yıl geçtikten sonra, çok daha yanlış ifade ediliyor.
Odönemde; Türkiye'de sosyalizm, özellikle gençler arasında, ciddi bir biçimde, yandaş bulmaya başlamıştı. CHP'nin, 'ortanın solu' sloganını ortaya atmasını; kimileri, sol gelişmeden duyulan endişeye bağladılar. Bu arada, sağ ve tutucu partilere, yeni bir slogan ortaya atma olanağı doğmuştu: 'Ortanın solu, Moskova yolu...'
Ortanın solu sloganının, şiddetli eleştirilere uğramasına karşılık, İsmet İnönü'nün dile getirdiği ve gene çok tartışılan bir görüş duyduk: 'CHP, kurulduğu günden beri ortanın solundadır'.
Evet, İnönü'nün dile getirdiği bu görüş, çok tartışıldı ve eleştirildi, ama doğruydu. Bu görüşün doğruluğunu anlayabilmek için; önce, 'sol'un ne olduğunu, ortaya koymamız gerekir. Zira; 'sağ' ve 'sol' kavramları, öyle saçma biçimlerde tanımlanmaktadır ki, insanın ciddi biçimde kafası karışmaktadır.
'Sol' denildiği zaman; 'toplumsal' anlamdaki solla, 'ekonomik' anlamdaki solu, birbirinden ayırmak gerekir. Toplumsal açıdan, solcu olan bir insan, ekonomik açıdan, sağcı olabileceği gibi; ekonomik açıdan, solcu olan bir insan; toplumsal açıdan, pekala sağcı olabilir. Bunları birbirinden ayırmak gerekir. Fakat önce; toplumsal ve ekonomik açılardan, solcu ve sağcı olmak ne demektir, bunu ortaya koymaya çalışalım.
Toplumsal açıdan, sağcı olmak demek; toplumsal açıdan muhafazakar, yani tutucu olmak demektir. Burada; dinsel duyarlılık olabileceği gibi, gelenek ve göreneğe biraz daha fazla duyarlı olunabilir.
'Biraz daha fazla', deyimini, bilerek kullanıyorum. Zira; solcular, dinsel açıdan, tümüyle duyarsız olmayabilecekleri gibi; gelenek ve görenekler konusunda, duyarlı olabilirler. Sağ ve sol kavramları; aslında, ekonomik olarak ayrışırlar. Bir ülkedeki 'ekonomik düzeni' korumak isteyenler, genellikle 'sağcı'; ekonomik düzeni, geniş kitleler lehine değiştirmek isteyenler, 'solcu', olarak nitelendirilir.
Biraz daha toparlayıcı tanım yapmak istersek; 'Bir ülkedeki ekonomik, toplumsal ve siyasal düzeni, daha geniş kitleler lehine değiştirmek isteyenler solcu; düzeni, değiştirmeden korumak isteyenler, sağcıdır'.
Tabii toplumsal yaşamda, kesin bir ayrım yapmak, kolay değildir ama; burada, genel çizgiler içinde, bir ayrıştırma yapılabilir.
CHP'nin, 1960'ların sonlarında ortaya attığı, 'ortanın solu' anlayışını; bu tanım çerçevesinde değerlendirirsek; İsmet Paşa'nın, 'CHP, kurulduğu günden beri ortanın solundadır', demesini anlayışla karşılamamız gerekir. Bunu anlayabilmek için, yapılması gereken şey; Osmanlı'nın son dönemiyle, Cumhuriyet'in ilk döneminin, mukayesesini yapmaktır.
Osmanlı İmparatorluğu; en azından 1908'den, yani ikinci meşrutiyet'ten beri, 'meşruti bir monarşi' idi. Fakat gene de, bir 'monarşi' idi ve halkın siyasal sisteme 'katılımı', son derece kısıtlı idi. Buna karşılık; Cumhuriyet, çok partili olmasa bile, netice itibariyle bir demokrasi idi ve 'halkın, siyasal sisteme katılımı'; Osmanlı'nın son dönemiyle karşılaştırılmayacak kadar yoğundu.
Aynı biçimde; 'ekonomik paylaşım' ve 'ekonomik fırsat eşitliği', Cumhuriyet döneminde, Osmanlı dönemiyle karşılaştırılması mümkün olmayacak kadar fazlaydı. Tüm bunları hedefleyen ve çok önemli ölçüde başaran CHP'nin; kurulduğu günden beri, 'ortanın solunda' sayılması gerektiği, çok açıktır.
Bugünün CHP'sinin, 'yerini' belirlemek ise, çok daha zor olmaktadır. Zira; parti içinde, çok farklı beklentiler olabileceği gibi; üst yönetimle, taban arasında da, ciddi anlayış ve beklenti farkları vardır. Ve uzun dönemde, hangi anlayışın egemen olacağı anlaşılamamaktadır. Umalım ki, hem CHP ve hem de Türkiye için, hayırlısı neyse, o olsun...
BUGÜN