Bu köşede daha önce de yazdığım gibi; cumhuriyet tanımlaması çok kolay bir kavramdır. Cumhuriyet "monarşi olmayan tüm rejimlerin ortak adı"dır. Yani demokrasi ve cumhuriyet asla aynı şey değildir.
Demokrasiyi; "insanların kendilerini ilgilendiren ve ilgilendirebilecek olan tüm kararlara katılımı" olarak tanımladığımıza göre bana sorarsanız; her demokrasiye cumhuriyet olmak yakışır; her cumhuriyete de demokrasi olmak yakışır. Ama gerçek yaşamda çok farklı şeyler görüyoruz.
Avrupa'nın köklü demokrasilerine baktığımız zaman; bunlardan çoğunun cumhuriyet değil "monarşi" olduğunu görüyoruz. Her ne kadar tahtta bulunan kral ya da kraliçelerin; yetkileri çok budanmışsa da ve ödentileri halkın seçtiği temsilcilerle belirleniyorsa da; sonuç olarak rejimler monarşidir. İngiltere, İsveç, Norveç, Danimarka, Belçika, Hollanda vb. bu arada saymak gerek.
X x x
Bugün Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunun 86. yıldönümü. Bu cumhuriyete bağlı olanlar ve sevgi duyanlara kutlu olsun.
Aslında; 2 Kasım 1922'de saltanat ve hilafet birbirinden ayrıldıktan ve saltanata son verildikten sonra; Türkiye'de "fiilen" bir cumhuriyet yönetimi kurulmuştu.
"Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti" adı verilen hükümetin yönettiği Türkiye örneği çok az görülen bir idari yapıya sahipti. Ve bu gidişin bir cumhuriyetle son bulması mukadderdi. Ancak daha zaman vardı.
Aslında bana kalırsa; Mustafa Kemal rejimin ne isim alacağını kafasında belirlemişti. Bunun izlerini gençlik yıllarındaki konuşma ve anılarda buluyoruz. Fakat "cumhuriyet" sözcüğü; en yakın arkadaşlarının bazılarında bile bir ürküntü yaratıyordu.
Bu arada yeri gelmişken; "demokrasi" ve "cumhuriyet" sözcüklerinin kökenlerini de ele almak istiyorum.
Demokrasi eski Yunanca'dan kaynaklanan bir sözcüktür. Eski Yunancada; "demos" halk demektir."Kratos" sözcüğü de yönetim anlamına gelir. Bu durumda "demos-kratos"; "halkın yönetimi" olmaktadır. (Artık nasıl ve ne kadar halkın yönetimi ise...)
Cumhuriyet sözcüğü ise Latince'den gelir. Eski Roma İmparatorluğu döneminde; "Res-publica" kavramından gelir. "Publica" halka ait demektir. "Res" ise anlamı güçlendirir. Bu durumda "res-publica"; "halka ait" demektir yani "demokrasi" halkın yönetimi; "cumhuriyet" halka ait...
Bizdeki cumhuriyet sözcüğü; Osmanlıca'dan gelen Arapça kökenli bir sözcüktür ve "res-bublica"nın tam tercümesidir. "Cumhur" halk; "-iyet" aidiyet anlamına geldiğine göre; "cumhuriyet" aynen Latincesi'ndeki gibi "halka ait" demektir.
x x x
Günümüzün cumhuriyetlerine baktığımız zaman; bunlar arasında uzlaşmaz çelişkiler görüyoruz. Örneğin; İran da bir cumhuriyet; Çin de bir cumhuriyet; Saddam'ın Irak'ı da bir cumhuriyetti. Türkiye de bir cumhuriyet. Bunları nasıl uzlaştıracağız?..
Demek ki; bir cumhuriyetten söz ederken sadece "cumhuriyet" demek yetmiyor. "Nasıl bir cumhuriyet..." olduğunun da dile getirilmesi gerekiyor. Örneğin İran bir "İslam cumhuriyeti." İslam şeriatı ile yönetildiğini iddia ediyor. (Artık nasıl bir siyasal İslam şeriatı varsa...) Çin sosyalist bir devlet. (Artık bu nasıl bir sosyalizm ise...)
Türkiye nasıl bir cumhuriyet acaba? Türkiye; "3 ayak" üzerinde duran bir cumhuriyettir. Bunlar; "halk egemenliği", "laiklik" ve "çağdaşlık"tır. Yani Türkiye Cumhuriyeti "halk egemenliğine dayanan laik ve çağdaş bir cumhuriyettir."
Günümüzde Türkiye'de tartışılan kavramlar arasında cumhuriyet pek yok. Hemen hiç kimse cumhuriyete karşı olduğunu dile getiremiyor.
Fakat nasıl bir cumhuriyete karşı değiller? "Efendim ben İran tipi bir İslam cumhuriyetini istiyorum" derlerse; adını koysalar da koymasalar da; günümüz Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı ve belki de "düşman" olmaktadırlar.
Bu durumda; "Türkiye'de hiç kimse cumhuriyete karşı değil" ifadesi; gerçeği yansıtmamaktadır.
X x x
Son dönemde; PKK terörüyle ilgili olarak gerçekleştirilmeye çabalanan "açılım" tartışmaları içinde; "86 yıllık cumhuriyet" kavramı çok dile getirilmeye başlandı ve başından sonuna kadar eleştirel bir tavır sergileniyor.
Osmanlı zamanında; halkımız ve elbette bu arada Kürt kökenli tebaa çok mu mutluydu? Kendi kendilerini mi yönetiyorlardı? Neden sadece cumhuriyet dönemi eleştiriliyor?
Son dönemlerde gördüğüm acı bir tablo var. Türkiye'deki sahte ve sözde liberaller ile eski solcular; cumhuriyet düşmanı unsurlarla işbirliği içindeler ve müthiş "coşkulular."
Aslında bindikleri dalı kesiyorlar ama farkında değiller...
Bugün