Devletin, gereksinimi olan vatandaşlarına yardım etmesi, İkinci Dünya Savaşı sonrasında başlayan bir uygulamadır.
Fakat bunun ilk örnekleri, ABD büyük buhranı sonrasında; 1930'ların ABD'sinde görülmüş ve Keynesgil bir anlayış çerçevesinde; devlet, istihdam yaratıcı yardımlara, öncelik vermiştir. Aslında, bu işlerin başlangıcı; 4 Kasım 1848 tarihli, Fransız Anayasası'dır. 1848 Nisan seçimlerinde; aradıklarını bulamayan işçiler, sokağa dökülmüşlerdi.
Fakat işçilerin, birkaç hafta süren hükümdarlığı, şiddetle bastırıldı ve 28 Haziran 1848'de, bu ayaklanma noktalandı. Fakat işçi hareketinin, kanlı bir biçimde bastırılmasına karşın; 4 Kasım 1848 Anayasası'na, ilk kez 'sosyal devlet', kavramı girdi.
İlk aşamadaki anlayış; devletin, yurttaşına yardımcı olmasıydı. Daha sonraki dönemlerde; sosyal devletin temel görevinin, tam istihdamın sağlanması olduğu, noktasına gelindi. HHH 1924 Anayasası'nda; sosyal devlet kavramı geçmemesine karşın, o günlerin fukara Türkiye Cumhuriyeti, elbette vatandaşının yaşamını kolaylaştırmak için, elinden geleni yapıyordu. Cumhuriyetin, özellikle 'sağlık politikaları', son derece başarılıydı. Sıtma, verem, trahom, frengi gibi hastalıkların, hızla kökü kazındı. Aynı başarının kültür, eğitim, ulaştırma, tarım vb. gibi, tüm alanlarda sağlandığı konusunda, hiç kuşku yoktur. Kızılay ve. Çocuk Esirgeme Kurumu vb. gibi kurumlar ve bunların örgütleriyle, halka yardımcı olunmaya çabalandığı da, çok açıktır. Fakat Anayasamıza, 'sosyal devlet' kavramının girmesi için, 1960 Kurucu Meclisi'ni beklemek gerekti.
Kurucu Meclis'te, çok tartışmalar sonrasında; Türkiye Cumhuriyeti'nin, laik ve çağdaş bir devlet olmasının yanı sıra; halk egemenliğine dayanan, bir 'sosyal hukuk devleti' olması, ilkesi, anayasa metnine girdi. (1982 Anayasası, 1961 Anayasası'nı ortadan kaldırdı ama; ilginç bir biçimde, 'sosyal devlet' kavramını, içerdi).
***
Sahte ve sözde Atatürkçülerin 12 Eylül yönetimi gelene dek; il özel idareleri kanalıyla, düşkünlere yardım yapılıyordu. Fakat bu yardımlar, çok kısıtlıydı. 12 Eylül'cü Özal Yönetimi, 'Fakir Fukara Fonu', (Fak-Fuk-Fon), adıyla yeni bir örgütlenmeye gitti ve tüm yardım kurumlarını, bu fona bağladı. Ve ağırlıklı olarak, kaymakamlar ve muhtarlar eliyle, bu yardım kanalları yaşama geçirildi. Fazla bir denetimi olduğu, söylenemez. ANAP, 'fak fuk fonunu', çok kullandı. Fakat eğer başarılı olamazsanız; sizi, böyle fonlar da kurtarmaz. Nitekim ANAP, elindeki tüm güce rağmen, miadını doldurdu ve Türk siyasal yaşamından, (neredeyse tümüyle) silindi. Gözleyebildiğim kadarıyla, DYP-RP koalisyonu zamanında; bu fonu, pek kullanamadılar. Zira, birbirlerini denetlemekten, fon kaynaklarını kullanmayı unuttular. Zaten artık fon da, (yapısı pek değişmese bile), isim değiştirecek ve kısmen unutulacaktır.
***
AKP'nin 'yardımları' (!); hiç kuşkusuz, 'devlet kesesinden' çıkmaktadır. Ama acaba, yapılması, ne anlama gelmektedir? İlk sorulması gereken, şudur; acaba AKP'liler, bu yardımları dağıtırken; sadece, kendilerine yakın olanları mı gözetmektedirler, yoksa ihtiyacı olan herkese, (partisine ve siyasal tercihine bakılmaksızın), bu yardım yapılmakta mıdır? Bence AKP'liler bu yardımı, öncelikle, kendi 'yandaşlarına', yapmaktadır. Ama göstermelik de olsa, kendilerinden olmayanlara da, yardım etmektedirler. Şimdi, ikinci soruyu sormamız gerek: Acaba, AKP'nin seçim başarılarında, dağıtılan bu yardımların payı nedir? Acaba, muhalefet partilerinin iddia ettikleri gibi; halkımız, bir 'sadaka ekonomisine' alıştırılmış ve AKP'ye bu nedenle mi oy vermektedir? Doğrusunu isterseniz; bu tür, kömür ve yiyecek yardımlarının, AKP'ye yarar sağladığına, kuşku duyamayız. Ancak bunun, tek başına, seçim başarısı getireceğini düşünmek, yanlış olur. Zaten, eğer AKP'liler bu yardımları, kendi yandaşlarına dağıtıyorlarsa, AKP'lilerin dışındakilerin desteğini sağlayamazlar. İnsanların, kendi yandaşlarına propaganda yapmaları, akıllı bir siyasal taktik değildir. AKP'nin, bu konuda, yeterince kurnaz olduğunu sanıyorum.
***
Peki, AKP dışındaki partilerin, bu yardımları suçlamaları, kendileri açısından doğru mudur? Pek sanmıyorum. Eğer salt kendi yandaşlarına, bu yardımları akıtıyorlarsa, buna engel olmanın yollarını aramaları gerekir. Fakat özellikle sosyal demokrat partilerin, bu yardımları (doğru dağıtıldığı takdirde), eleştirmesi değil, yetersiz bulması ve artırılmasını talep etmesi gerekir. Sosyal devlet bunu gerektirir.
Bugün