Dolar

37,9821

Euro

41,1631

Altın

3.767,34

Bist

9.659,48

Dolar

37,9821

Euro

41,1631

Altın

3.767,34

Bist

9.659,48

Dolar

37,9821

Euro

41,1631

Altın

3.767,34

Bist

9.659,48

Erivan?a gitmek...

18 Yıl Önce Güncellendi

2008-09-02 01:44:00

Erivan?a gitmek...

Ermenistan Cumhurbaşkanı Sarkisyan'ın, Cumhurbaşkanımız Sayın Abdullah Gül'ü; 6 Eylül Cumartesi günü Erivan'da oynanacak olan, Türkiye- Ermenistan futbol maçına davet etmesi ve maçı birlikte seyretmelerini önermesini; kendi adıma, olumlu bir teklif olarak değerlendiriyorum.

Bu satırların kaleme alındığı güne kadar, Sayın Gül'ün bu konudaki kararı açıklanmamıştı. Fakat, olumlu bir yaklaşım içinde olduğunun izleri vardı.

?Ermeni sorunu? gibi, ciddi ve bize çok sıkıntı veren bir konuyu; bir gazete yazısı çerçevesinde ele almak, belki de, doğru bir yaklaşım değil.

Fakat çok konuşulan ve üzerinde spekülasyon yapılan bir konunun, kamuoyu tarafından doğru bilinmesinde yarar var.

Zira, bizim kuşak; özellikle, 1970'li ve 80'li yıllardaki Ermeni terörü ve bu terörün ardındaki örgüt Asala'yı kolay kolay unutamıyor.

Fakat Asala'nın sahneden çekildiği, 1984 yazıyla; hemen aynı aylarda ortaya çıkan PKK'nın arasında, bir bağlantı kurabilirsek; bu terörün, Ermeni terörü mü, bir başka noktadan kaynaklanan terör mü olduğu konusu, insanın kafasını karıştırıyor.

Bugünkü yazımda, Ermeni sorununun başlangıcına da gideceğim. Fakat o noktaya gitmeden önce, altını çizmek isterim ki; eğer Türkiye içinde yaşadığımız coğrafyada, dik durmak ve etkili olmak istiyorsa; bu türden sorunlarını çözmek ya da en azından bu konudaki iyi niyetini göstermek zorundadır.

Hiçbir düşmanlık, sonsuza kadar sürmemelidir.

Hele ?güçlü olanın? düşmanlıkları korumak istemesi, hiç yakışmaz. Osmanlı İmparatorluğu'nda Ermeni sorunu, ulusçuluk anlayışının bir sonucu olarak ortaya çıktı. Avrupa ulusları ve devletlerini, 19. yüzyılın başlarından itibaren kasıp- kavurmaya başlayan ulusçuluk; imparatorluğun, Avrupa topraklarındaki Rumeli ve balkan uluslarını, yüzyılın ortalarında etkisi altına almıştı.

Yüzyılın son çeyreğinde; ?teba-i sadıka? yani sadık teba olarak isimlendirilen Ermeniler de, aynı duygunun etkisi altına girdiler. Aynı ideoloji; 20. yüzyılın başlarında, Araplar arasında yaygınlaşacak ve 1. Dünya Savaşı'ndaki ihanetin nedeni olacaktır. Tabii bu arada; İngiltere, Rusya vb. gibi ülkelerin tebriklerini de unutmamak gerek. Bu dönemde yurtdışında, Ermeni komitelerin kurulmaya başladığını görüyoruz.

İlk kurulan komite, 1887 Ağustos'unda Cenevre'de kurulan, Hınçak komitesi oldu. Başta İstanbul olmak üzere; değişik merkezlerde şubeler kuran bu komite, bağımsız bir Ermenistan'ın hayali peşindeydi. Pek çok ayaklanmanın ardında bunlar vardı.

Genelde, sosyalizmi benimsemişlerdi. 1890'da kurulan başta Paris olmak üzere, değişik Avrupa merkezlerinde örgütlenen ?Taşnaksutyun? (Ermeni İhtilalci Dernekleri Birliği), ulusçu ve ihtilalci idi. Bu komitelerden önce; doğu vilayetlerinde, yerel dernekler kurulmuştu.

Örneğin;Van İttihat Ve Halas Cemiyeti (1872), Erzurum Silahlılar Birliği (1880) vb. gibi.

Ermeniler, Osmanlı İmparatorluğu'nda, ayrıcalıklı bir durumdaydılar. 21 bakan çıkarmışlardı. 1887 Mebusan Meclisi'nde 9, 1908'de 11 ve 1914 meclisinde, 12 milletvekili çıkarmışlardı. 20 bin Ermeni, kamu görevlisi olarak emekli olmuştu.

Fakat özellikle 1. Dünya Savaşı'nda; doğu vilayetlerindeki ermeni çetecilerin, Rus ordusuna yardımları, katlanılamaz bir noktaya gelince; bu bölgedeki Ermenileri, Kuzey Irak'ta kurulacak kamplara nakletme kararı verildi.

?Hicret ettirme? (tehcir) denen bu kararın, bir ?soykırım? olduğunu söylemek, mümkün değildir. Fakat günümüzde pek çok devlet; farklı nedenlerle, bunun bir soykırım olduğunu iddia etmektedir.

Bizim, böyle bir şeyin inanılacağına asla ihtimal vermediğimiz için, bu konuyu ihmal etmemiz; soykırım iddiasını ileri sürenlerin, meydanı boş bulmalarına neden olmuştur.

Bu konuda bizi eleştirenler; ABD'nin, 2. Dünya Savaşı'na girdiği gün, en ufak bir olaya katılmamış olan ve katılmaları da mümkün olmayan, Japon asıllı Amerikan vatandaşlarını toparlayıp, kamplara almalarını düşünmek değerlendirmek zorundadırlar.

On binlerce Japon kökenli Amerikalı, yıllarca çadır ve barakalarda yaşadıktan 30 yıl sonra, birer özür mektubu ve gülünç birer çek almışlardı...

İşin tarihine fazla daldım ve asıl konumu ihmal ettim. Fakat, bunlarında bilinmesi gerekiyor. Bugün Türkiye; eğer Ortadoğu ve Balkanlar'da olduğu gibi, Kafkasya'da da etkili olmak istiyorsa, Kafkasya'da barışın sağlanması için, mümkün olan her şeyi yapmalıdır.

Ermenistan'la olan, (ya da olmayan), ilişkilerimizdeki temel sorun, Ermenistan'ın olumsuz tavrı ve gerçekten dostumuz olan Azerbaycan'ın endişelerinin ortadan kaldırılmasıdır. Şimdilerde Ermenistan'ın, ?dışlanma? ve ?yalnızlık? endişeleriyle; politika değiştirmeye çalıştığını görüyoruz.

Kafkaslardaki barışın, Azerbaycan'a katkıda bulunacağına da kuşku duyulmaması gerekir. Sanırım; Azeri dostlarımız da, bunu anlamış durumdalar. Son olarak, şunu söylemek isterim ki; Ermeni ?diasporası? yla, Ermenistan'ı, farklı değerlendirmemiz gerekir.

Hele, Türkiyeli Ermenilerin, bu kavgalarla hiçbir ilgisi yoktur...

 

 

Bugün

 

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Haber Ara