Dolar

37,9821

Euro

41,1631

Altın

3.767,34

Bist

9.659,48

Dolar

37,9821

Euro

41,1631

Altın

3.767,34

Bist

9.659,48

Dolar

37,9821

Euro

41,1631

Altın

3.767,34

Bist

9.659,48

Günümüzün Atatürkçüsü

18 Yıl Önce Güncellendi

2009-01-22 00:29:00

Günümüzün Atatürkçüsü
Yukarıdaki başlık, yani 'Günümüzün Atatürkçüsü'; 1996 yılında, Ümit Yayıncılık tarafından yayınlanan bir kitabımın başlığıyla aynı. (Ümit Yayıncılık'ın, ömrünü noktalamasının, çok üzücü bir şey olduğunu düşünüyorum. Sevgili Ümit Gürtuna, tüm özverisine karşın, yayınevini yaşatamadı.)
 

 O günlerde de; 'dili olan', aklına geldiği gibi, Atatürkçülük konusunda 'fetva veriyordu.' Bu tutum, yani herkesin kendince farklı bir Atatürkçülüğe sahip olması ve kendinden başka biçimde düşünenlerin, Atatürkçü olmadığını dile getirmesi, eski bir alışkanlık olsa gerek. Yoksa, Nadir Nadi gibi, yaşamını bu yola adamış bir yazarın; 'Ben Atatürkçü Değilim' başlığıyla kitap yayınlanmasını nasıl izah edebiliriz?

1996'da yayınlanan kitabın 'önsöz'ünde, değindiğim konular, günümüzde de, neredeyse 'bire bir' geçerli. Bu bakımdan o günlerde yazdıklarımın bir bölümünü bugüne taşımaya karar verdim. Kitabın önsözü şöyle başlıyor: 'Atatürk, 'Ben manevi miras olarak; hiçbir ayet, hiçbir doğma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum' diyen bir devlet adamı idi.

'Benim Türk milleti için yapmak istediklerim ve başarmaya çalıştıklarım ortadadır. Benden sonra, beni benimsemek isteyenler; bu temel eksen üzerinde, akıl ve ilmin rehberliğini kabul ederlerse, manevi mirasçılarım olurlar.' Daha sonra 'önsöz'e şöyle devam ediyorum:

...Atatürkçü Düşünce Derneği'nin bir şubesinin yöneticileri, hakkımda yazdıkları bir yazıyı, şuna buna göndererek, tam bir 'kışkırtmacı' ve 'muhbir vatandaş' kisvesine büründüler.

 Hak ettikleri yanıtı elbette verdim ama çok önemsediğim ve gelişmesine kendimce çok katkıda bulunmaya çalıştığım, başta (o yıllardaki TA), genel başkanları olmak üzere; tanıdığım tüm yöneticilerine, büyük sevgi ve saygı duyduğum bu derneğin, genel merkezinin bu konudaki suskunluğunu çok yadırgadım.

En azından, bir bildiri ile görüşlerini açıklayabilirdi. Bu duygu ve düşüncelerimi, kendilerine aktardığımda; 'sen yaz yayınlayalım' dediler. Bu kitaba adını veren, 'Günümüzün Atatürkçüsü', yazısı böyle doğdu ve 'Atatürkçü Düşünce' dergisinin, Nisan 1996 tarihli 24. sayısında yayınlandı.' Bundan on yıl önce, ADD böyle bir dernekti ve yöneticileri, böyle insanlardı. Bir de, bugünkü durumuna bakın. Neredeyse, İşçi Partisi'nin yan kuruluşu oldu...

Günümüzün Atatürkçüsü' başlıklı yazımda da (özetle) şunları söylüyordum: Toplumumuzu, bir ur gibi sarmış bulunan kavram kargaşası, Atatürkçülük konusunda da kendini gösteriyor. Herkes, kendine bir Atatürk ve Atatürkçülük tanımını yapıyor; bu tanımlar çerçevesinde, başkalarını suçluyor ve eleştiriyor.

Çok ilginç bir nokta olarak, bunu yapanların önemli bir bölümü; yaptıkları işin doğruluğuna, samimiyetle inanıyor. Bence, bunun iki nedeni var. Birinci neden; Mustafa Kemal'in, 'çok yönlü' kişiliğiyle ilgili.

Gerçekten Mustafa Kemal, 'rasyonel' (akılcı) ve 'pragmatik' bir devlet adamı olarak; farklı zemin ve zamanlarda, farklı tutumlar sergilemiştir. Değişen koşullara, rasyonel bir biçimde ayak uydurmuş ve en akılcı politikaları üretmiştir. .......... ...İkinci neden; bence, biraz daha önemlidir. Buna göre, kendini içtenlikle Atatürkçü olarak tanımlayan kimileri; Atatürk'ün, 1920'li, 1930'lu yıllardaki uygulamalarını, günümüze taşıyabileceklerini sanmaktadırlar.

Oysa bu mümkün değildir. Günümüzün koşullarıyla, 1920'lerin, 1930'ların koşulları böylesine farklıyken, birbirlerine benzeseler bile, belli sorunlara aynı önlemleri alamazsınız. .......... 1990'ların Türkiye'sinde; 1920'lerde (belki biraz da baskıcı olan), 'Tek Parti Yönetimi' doğru ve haklı bir yönetimdi.

Yüzyıllarca ihmal edilmiş ve cahil bırakılmış bir halk; 'kul zihniyetinden vatandaş zihniyetine' taşınmaya çalışılıyordu. Bin bir hurafe ve kör inançla uyutulmuş bulunan bir halkı, çağdaş dünyanın 'değerleriyle' eğitmek istiyorlardı. .......... ...günümüzün Atatürkçüsü, katıksız ve samimi bir demokrat olmak ve demokrasi içinde duyulabilecek, kimi 'çatlak seslere' de tahammül etmesini öğrenmek durumundadır.

Zira, 'baskıcı yöntemlerle' hiçbir yere varmamız mümkün değildir. ...Mustafa Kemal, halkına yabancı, ceberut bir yönetici değil; halkına güvenen, halkını tanıyan ve içinden geldiği halkın, duygu ve düşüncelerine yabancı olmayan, sevgi dolu kocaman yüreğiyle bir halk önderi idi. O zor günlerde bile, halkın onayını almadan, tek adım atmamıştı.

ADD'nin resmi yayın organında, bundan on yıl önce böyle şeyler yazıyordu. Bugün ADD, kendinin de gerisine düştü...

BUGÜN

 

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Haber Ara