Dolar

37,9821

Euro

41,1631

Altın

3.767,34

Bist

9.659,48

Dolar

37,9821

Euro

41,1631

Altın

3.767,34

Bist

9.659,48

Dolar

37,9821

Euro

41,1631

Altın

3.767,34

Bist

9.659,48

Hoşgörü üzerine

17 Yıl Önce Güncellendi

2009-04-04 03:07:00

Hoşgörü üzerine
 
Doğrusunu isterseniz; bugün, 29 Mart Yerel Seçimleri üzerine bir şeyler yazmak niyetindeydim. Fakat, aradan nerdeyse bir hafta geçmesine karşın; 'soğukkanlı' analizler için, vakit erken görünüyor.
İnsanlar, hâlâ duygusal yaklaşımlar içinde. Gerek, siyasetçilerin konuşmalarında; gerek, medyada çıkan değerlendirmelerde, bu duygusal yaklaşım, net bir biçimde görünüyor.

Bu koşullar altında; değerlendirmemi, daha ilerde yapmak umuduyla; bugün, bambaşka bir konuya girmek istiyorum: 'Hoşgörü'.

***

Bugün, bu konuya girmek isteyişimin nedeni, geçtiğimiz hafta bir televizyon programında; aklı başında bildiğim bir köşe yazarının, bu konudaki görüşleri oldu.

Uzun yıllardan beri tanıdığım, bu 'muhafazakar' arkadaş; belki de, birlikte yer aldığı diğer konuşmacılara tepki olarak, öyle şeyler dile getirdi ki; doğrusunu isterseniz, çok şaşırdım ve bir anlamda, hiç yakıştıramadım. Fakat galiba sorun; toplumsal bilimlerdeki, ezeli sorunun bir parçası. Tanımlar konusunda, kafalarımız net değil ve çok farklı tanımlar yapılıyor.

Beni rahatsız eden şey, 'hoşgörü' kavramı çerçevesindeki yaklaşım oldu. Biraz yukarda da dile getirdiğim üzere; çok aklı başında bildiğim bu arkadaş, hoşgörüye şiddetle karşı çıkıyordu. 'Ben, hoşgörü falan istemiyorum', diyordu. 'kimse bana karşı, hoşgörülü olmasın. Zira hoşgörünün içinde, bir tür aşağılama var. Sen kim oluyorsun da, bana karşı hoşgörülü oluyorsun...'

Ve devam ediyordu: 'Önemli olan şey, beni hoşgörmen değil; benim düşünceme, hayat tarzıma, saygılı olman; bir empati kurabilmen ve benim farklılıklarıma, katlanabilmen...'

***

Burada, belki de farkında olmadan, 'anahtar sözcüğü' kullanıyordu: 'Katlanmak...'

Eğer hoşgörüyü, doğru tanımlayabilseydi ve kavrama, 'kompleksiz' bir biçimde yaklaşabilseydi; 'ben hoşgörü kavramına karşıyım, sen kim oluyorsun da, beni hoşgörüyorsun', demezdi.

Hoşgörü; bir insanın, kendinden farklı düşünceleri olan; farklı değerler sistemi olan; farklı bir yaşam tarzını benimseyen; farklı inançları olan insanlara karşı, 'sevecen bir tahammül göstermesi', demektir. Yani hoşgörü, 'tahammül etmektir', 'katlanmaktır'...

Fakat öyle, 'lanet olsun...' gibisinden, 'kerhen' bir katlanma değil; 'sevecen', bir katlanma demektir.

Hoşgörü, bir insanın; 'farklı olana karşı', ya da bir diğer deyişle, 'ötekine' karşı, yaklaşımı olduğuna göre; elbette, bunun içinde 'empati' de olacaktır...

***

Yaşamının ve kariyerinin, önemli bir bölümünü, hoşgörüyü egemen kılmak üzerine odaklanmış ve bu uğurda, pek çok eleştiriye göğüs germiş bir insan olarak; hoşgörünün, yanlış tanımlanmasına ve buradan yola çıkarak, yanlış değerlendirmeler yapılmasına, elbette katlanamıyor ve tepki duyuyorum.

Aynı rahatsızlığım; 'uzlaşma' kavramı, çerçevesinde de görülüyor. Kimi arkadaşlar, farklılıkların uzlaşmasını; ciddi biçimlerde, 'ödün vermek' olarak görüyor ve şiddetle eleştiriyor. Hatta, eleştirinin dozuna kaçırarak; uzlaşmayla, 'ihaneti' birbirine karıştıranlar da oluyor. Oysaki uzlaşma, hoşgörünün hem bir sonucu ve hem de, başlangıcıdır. Ne ödün vermekle ilgisi vardır; ne de, ihanet çizgisine düşmekle.

Fakat dilin kemiği yok ki. Eskilerin deyişiyle, 'ağzı olan konuşuyor'...

Üstelik, gene atalarımızın söylediği gibi, 'Dilin kemiği yok...'

***

1990'lı yıllarda; Refah Partisi'nin, milletvekili genel seçimlerinde, yüzde 20'lerin üzerine çıkması ve en büyük parti olmasıyla birlikte; bizim muhafazakar birtakım çevrelerde, 'iktidar sarhoşluğu', başlamıştı. 'Bu oy oranıyla, iktidar falan olunmaz. Kaldı ki; bu kafayla, asla iktidar olamazsınız...' gibisinden uyarılarımız da, bir kulaklarından giriyor, öbür kulaklarından çıkıyordu.

O dönemde; o çevrelerin, çok 'firaklı' bir de sloganları vardı: 'Ben demokrat değil, çok şükür Müslümanım', derlerdi. 'Demokrasi de neymiş...'

Ve sonunda 'askerlerimiz' bir öksürüverince; hepsi, katıksız demokrat kesilmişlerdi.

'Ne oldu, hani siz demokrat falan değildiniz?', gibisinden de bir şeyler sorunca ; mahcup, mahcup gülümserlerdi...

Şimdilerde; galiba, hoşgörüye gereksinimleri olmadığını düşünüyor, ya da sanıyorlar. 'Hoşgörü neymiş?..', diye kostaklanıyorlar.

Bizim 'İslamcıların' akılları da, bir türlü başlarına gelmiyor.

Üstelik, bunca sıkıntı çektikten sonra...

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Haber Ara