Dolar

37,9821

Euro

41,1631

Altın

3.767,34

Bist

9.659,48

Dolar

37,9821

Euro

41,1631

Altın

3.767,34

Bist

9.659,48

Dolar

37,9821

Euro

41,1631

Altın

3.767,34

Bist

9.659,48

İmralı hatası

18 Yıl Önce Güncellendi

2008-10-23 01:30:00

İmralı hatası
Abdullah Öcalan, ABD tarafından paketlenip bize verildiği zaman; sanıyorum, idam edilmeyeceği konusunda bir de garanti almıştı.
 
Kendi ülkesindeki eyaletlerin çoğunda, ölüm cezası vardır ve şakır, şakır uygularlar. Artık; elektrikle sandalye mi olur, zehirli iğne mi olur, zehirli gaz mı olur, bilemeyiz. Fakat dış dünyaya, bambaşka bir imaj vermek isterler. Öcalan'ın yargılanma süreci, çok yanlış yaşandı. Böyle bir davanın, İmralı boşaltılarak yapılmasına, hiç gerek yoktu.

Eli kanlı da olsa 'sıradan' sayılabilecek bir zanlı için, koca bir adanın ve hapishanenin boşaltılması ve 'tahsis edilmesi' (!), bence, anlamsızdı. Fakat kimlerin aklına gelmişse, 'böyle bir adaya alırsak, dışarıyla haberleşmesini engelleriz', diye düşünmüşlerdi ki; dava, İmralı'ya alındı. Aradan geçen zamanda, dışarıyla haberleşmenin, ne denli engellendiğini gördük...

İmralı duruşmaları, çok dürüst bir biçimde gerçekleşti. İzleyebildiğimiz kadarıyla, başarılı bir yargıçlar kurulu kurmuşlardı. Fakat, mahkemeyle ilgili kimi mizansenler, yanlış ve gereksizdi. Örneğin, şehit ailelerinin, (yerel de olsa), devlet destekli gösterileri; Öcalan'ın avukatlarını, taciz etmek vb., hiç kimseye yarar sağlayamazdı. Üstelik bunlar, dünya basının gözleri önünde oluyordu.

Mahkemenin kararı, halkımızı tatmin etmedi. Daha önceleri, defalarca ve defalarca yazdığım gibi; o günlerde, İstanbul dışında nereye gitsem, 'Hocam, Apo'yu asarlar mı?', diye sorulmuyor; 'Hocam, Apo'yu asarlar değil mi?', deniliyordu. ABD'nin, bunun güvencesini aldığına emindim ama, dile getiremiyordum.

Ve nihayet mahkeme sonuçlandı ve bu kez; Öcalan'ın, İmralı'da kalacağı, açıklandı. Gerekçe gene aynıydı, 'Dışarıyla haberleşmenin, engellenmesi...', oysaki, bunun gerçekleşmediği görülmüştü. O zamanlar da, ısrarla yazdım. 'Bizim, F tipi cezaevlerimiz var.

Atın bunlardan birine. Hem, dünyanın gözü önünde olur; hem de, kendine bir ayrıcalık tanındığı düşüncesine kapılmaz', dedim. O dönemi, anımsamak gerek. Öcalan, fevkalade zayıf bir fotoğraf veriyordu. PKK içinde, ciddi bir etkisi yok gibi görünüyordu.

Zaten, PKK'da da, bir panik havası vardı. Fakat biz, zorla adama itibar kazandırdık. Geçen hafta yazdığım bir yazıda da, özellikle vurguladım. Siz, eğer birine; 'sürgündeki kral' muamelesini yaparsanız, bir süre sonra, gerçekten kendini, sürgündeki bir kral olarak görmeye başlar. İşin çok daha kötü yanı; yandaşlarının gözünde, ne denli itibar yitirmiş olursa olsun, bir süre sonra; yandaşları da onu, sürgündeki kral gibi görmeye başlar.

İmralı'da, kaç görevli olduğunu bilmiyorum. Bu konuda, çok farklı rakamlar okudum. Fakat neresinden baksanız; 40'dan, 50'den aşağı olamaz. Bir de, ufak hücumbot dolaştığını okuyoruz ki; burada da, en az 10-12 askerimiz olsa gerek. Peki, bunca külfete değer mi? Hiç sanmıyorum...

Dışarıyla haberleşmesi engellenemediğine göre, bu 'sürgündeki kral' muamelesi, neden sürdürülüyor? Yapılan hatalar, yapıldı. Atalarımızın söylediği gibi; 'zararın, neresinden dönülse kârdır'. Anımsadığım kadarıyla; şimdiye dek İmralı'ya, birkaç kez, özel doktor ve diş hekimi de götürüldü.

Hatta, eğer hafızam beni yanıltmıyorsa; kalp elektrosunu çekmek için, özel bir elektro aleti de taşındı ve kalp elektrosu çekildi. Ergenekon duruşmaları için gözaltında tutulan, en üst düzey zanlılar, gereğinde hastanelere götürülürken; Öcalan'a, özel doktor tahsisi gerçekten anlaşılır gibi değil.

Üstelik; ne Öcalan'a, ne de artık onu 'sürgündeki kral' gibi gören yandaşlarına, yaranamıyorsunuz. Gün geliyor, saç tıraşı bahane edilip, sokaklara dökülüyorlar; gün geliyor, 'zehirlendi' yalanı, bahane edilip gösteriler başlıyor.

Geçtiğimiz hafta, (artık ne demekse), 'kötü muamele' nedeniyle ve bunu protesto etmek için, değişik kentlerimizde gösteriler yapıldı. Birçok yerde, kepenkler de kapatılmış. Ne oluyor, nereye gidiyoruz? Hele, bu 'kepenk kapatma', beni çok sinirlendirdi. Eski günlere mi dönüyoruz? Üstelik, bu gösterilere katılanlardan bazılarının, gönüllü olmadığını ve 'çevre baskısıyla', gösterilere katıldığını biliyorum. Çoğu da çocuk.

Bu yalan makinesini durdurmanın tek yolu, İmralı inadından vazgeçmek ve bir F tipi cezaevine atmaktır. 'Sürgündeki kral' muamelesine, son vermemiz gerekir. Yoksa sıkıntılar sürecek.
 
BUGÜN
 
 
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Haber Ara