Dolar

37,9821

Euro

41,1631

Altın

3.767,34

Bist

9.659,48

Dolar

37,9821

Euro

41,1631

Altın

3.767,34

Bist

9.659,48

Dolar

37,9821

Euro

41,1631

Altın

3.767,34

Bist

9.659,48

Karar gerekçeleri

18 Yıl Önce Güncellendi

2008-10-30 01:06:00

Karar gerekçeleri
Üniversite ve yüksekokullarda başörtüsü yasağını kaldıran, 'Türban kararı'nın iptali ve AKP'nin kapatılma davasında alınan kararların gerekçeleri, açıklandı.
 
Açıklanan gerekçeler; kararların açıklandığı zaman çıkan, değerlendirme ve tartışmalar kadar olmasa da, ciddi tartışma ve eleştirilere neden oldu. Bu arada; Anayasa Mahkemesi'nin, Anayasa'ya göre, 'gerekçe açıklanmadan karar açıklanamaz', maddesini ihlal ettiğini dile getirenler ve anımsatanlar olduysa da, arada kaynadı gitti.

Türban kararının, yani bu konudaki anayasa değişikliğinin iptalinin gerekçesi; bu kararı, TBMM'den birlikte çıkartan MHP ve AKP'lilerin, tepkisine neden oldu. Konuyu, Anayasa Mahkemesi'ne taşıyan CHP ise, doğal olarak karardan memnundu.

AKP'nin kapatılma davasında alınan kararın gerekçesinin değerlendirmesini, sonra yapacağım. Önce, türban kararının iptalinin gerekçesini, değerlendirmek istiyorum. Öncelikler; Cumhuriyetimizin dayandığı, üç temel ilkeyi anımsatmak istiyorum. Bunlar; 'halk egemenliği', 'çağdaşlık' ve 'laiklik' tir. Bu temel ilkeler, hiçbir biçimde değişmez ve değiştirilemez.

Zira bunlar, devletimizin 'kuruluş felsefesi'nin, özetidir. Ve hiçbir devletin kuruluş felsefesi, 'demokratik bir halk olarak', değiştirilemez ve değiştirilmek istenemez. Ne kadar büyük bir çoğunlukla iktidara gelmiş olurlarsa olsunlar, bu kuruluş felsefesine sadık olmak ve bu felsefenin çizmiş olduğu çerçeve içinde, siyaset yapmak zorundadırlar. Kimi siyaset bilimciler ve kamu hukukçuları, devletlerin kuruluş felsefesi olmaz, derlerse de; her devletin, bir kuruluş felsefesi vardır ve hiçbir demokratik çoğunluk, bunu değiştiremez.

Ayrıca anımsatmak isterim ki; demokrasilerde, demokrasiyi yok etme özgürlüğü yoktur. Bizim bazı üst düzey siyasetçilerimizde, yanlış bir 'çoğunluk' ve 'çoğunluk iradesi', anlayışı vardır. Demokratik bir biçimde çoğunluğu kazandıktan sonra; kendilerini, sonsuz özgür sanırlar ve istedikleri her şeyi, yapmak isterler. Bu arada, demokrasinin temel özelliklerinden biri olan, 'çoğunluk karşısında azınlık haklarını', hiç dikkate almak istemezler.

Örneğin; Adnan Menderes'in, bir demokrat parti TBMM grup toplantısında, 'Sizler, isterseniz hilafeti bile geri getirebilirsiniz', sözleri; bu yanlış demokrasi anlayışının bir sonucudur. Menderes'in bu konudaki yanlışlığı, hem kendinin felaketini hazırlamış; hem de; silahlı kuvvetlerimizin, 'kışladan çıkma alışkanlığının', başlangıcı olmuştur.

Refah Partisi ve Necmettin Erbakan Hoca, bu konuda çok özensizdiler. Zaten bu özensizlikleri, iktidarlarının da sonunu hazırladı. Türk Siyasal Yaşamı'nın çizmiş olduğu sınırları, zorlamışlardı. AKP kurulduğu zaman; devletimizin 'kuruluş felsefesini', iyi özümsedikleri görülüyordu.

Bu nedenle, AKP'nin 'dinci' bir parti olmadığını; 'dini duyarlılıkları olan, liberal bir parti' olduğunu, defalarca dile getirdim ve hâlâ aynı düşüncedeyim. Fakat AKP içinde, birtakım 'fanatikler' ve 'aşırılar' olduğu konusunda da, hiçbir kuşku duymuyorum. Ben, Türkiye'nin laik yapısını, çok önemseyen ve kendini, tartışmasız biçimde 'Atatürkçü', sayan bir sosyal bilimciyim.

Laik yapımıza yönelik her türlü tehdide, şiddetle karşı çıkarım. Laikliği, aynı zamanda demokrasimizin de, bir güvencesi olarak görürüm. Anayasa Mahkemesi; 'türban kararı'nı, laikliğe bir tehdit olarak gördüğü için, bu yasayı iptal etmiş. Gerekçesinde de, bunu dile getiriyor. Zaten ileri sürebilecekleri, bir başka gerekçe yoktu. Şimdi, şu temel soruyu sormak istiyorum: 'Bazı kız öğrencilerin, üniversite ve yüksekokullara, başörtüsü ile girmeleri, laik düzenimize bir tehdit oluşturur mu?' Anayasa Mahkemesi; bunu, bir tehdit olarak görüyor... Bence yanlış.

Şimdiye dek, defalarca ve defalarca dile getirdim. Bu ülkede, pek çok üniversitede, bazı kız öğrenciler, derslere başörtüsüyle giriyor. Bırakın taşra üniversitelerini, İstanbul'da bazı devlet üniversitelerinde, başörtüsü serbest. Bunlar, laik düzenimize tehdit oluşturmuyor mu?

Yoksa, farklı yasalara mı tabiler? Bu ülkenin, en üst düzey siyasetçilerinin eşlerinin başörtüsü, laik düzenimize tehdit oluşturmazken; ya da, oluşturmadığı, düşünülürken; bazı üniversite ve yüksekokul öğrencilerinin, okullarına başörtüsü ile girmelerinin, laik düzene tehdit olarak değerlendirilmesini anlamam, mümkün değil. Hele böyle, 'çifte standart' uygulamalarını, çok ayıplıyorum.

AKP'nin kapatılması davasıyla ilgili gerekçeyi, daha sonra değerlendireceğim.
 
BUGÜN
 
 
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Haber Ara