Dolar

37,9821

Euro

41,1631

Altın

3.767,34

Bist

9.659,48

Dolar

37,9821

Euro

41,1631

Altın

3.767,34

Bist

9.659,48

Dolar

37,9821

Euro

41,1631

Altın

3.767,34

Bist

9.659,48

Karışık işler

17 Yıl Önce Güncellendi

2009-11-17 04:10:00

Karışık işler
 
Kendini "köşe yazarı" olmak için hazırlamayan fakat "eteğindeki taşları dökmek için" köşe yazarlığını da üstlenen bir akademisyen için işler çok karıştı.

Bu işe sıvanalı 15 yılı geçti. Ama ne tür okura seslendiğimi ve ne tür okura seslenmem gerektiğini hâlâ net bir biçimde belirleyemiyorum.

İşin özü şu ki; bütün amacım insanların mutlu olduğu, aydınlık ve müreffeh bir Türkiye'nin yaradılışına katkıda bulunmak. Bunun için; cumhuriyetin ülkemize getirdiği "aydınlık kurumların" yaşatılması ve geliştirilmesini düşünüyorum. Ancak farklı düşüncelere ve düşünenlere de, belli bir "empati" ile yaklaşmak ve "hoşgörülü olmak" gerektiğini düşünüyorum. Ancak bu iki kavramda bile anlaşmazlıklar ortaya çıkıyor.

Empati; bir insanın kendini karşısındakinin yerine koyması demek. Atalarımızın, "Kendine yapılmasını istemediğin şeyi, başkalarına yapma" deyiminin bir biçimde özetlenmesi. Fakat kimileri "Benim insanlara empati ile yaklaşmam ancak karşımdakinin de benim için aynı duyguyu beslemesiyle mümkün olabilir" diyorlar. Burada söz konusu olan "mütekabiliyet" elbette yaşamın her noktasında gerekir. Hoşgörü ile ilgili olarak daha farklı görüşler var. Fakat bugün bunları ele alacak değilim.

***

Çok farklı biçimlerde isimlendirilen "açılım" ortaya atıldığı andan itibaren, bütün kalbimle destekledim. Fakat bu işin dışarıdan göründüğü kadar kolay olmadığını da defalarca yazdım. Uzatılan elin, ısırılabileceğine dair endişemi de dile getirdim. Bu işten nemalananların yapacakları bilgi kirliliğini de. Muhalefet partilerinin, böyle bir açılımın başarısından doğal olarak mutlu olacaklarını fakat iktidarın bundan yarar sağlayacağının rahatsızlığı içinde olacaklarını ve bu nedenle sahip çıkamayacaklarını özellikle vurguladım.

Şimdi ilginç bir "paslaşma" başladı. Bizdeki kimi muhalifler, "PKK silah bırakmadan barış filan olmaz" diyorlar. Buna karşılık bu kirli savaştan nemalanan ve başka hiçbir marifeti olmayan kimi eli kanlı katiller de sınırın ötesinden sanki bu talebe yanıt veriyorlar. "Biz bu mücadeleye devam ediyoruz" diyorlar. Tam da yurtiçindekilerin aradıkları ortam...

Acaba "silah bırakmak" nasıl oluyor? Silahını dağda bırakıp mı gelmeleri isteniyor yoksa silahları ile gelip sınır kapısında mı teslim etmeleri isteniyor? Yurtiçindekilerin durumu daha da belirsiz. Bunlar sınır kapısına gelemeyeceklerine göre acaba silahlarını nerede bırakacaklar?

Bu savaşı sürdürmek isteyen emekli bir subay, geçenlerde Mehmet Ali Birand'ın Bilgi Üniversitesi'nde yaptığı "32. Gün" programında esti gürledi. Türkiye'nin dağlardaki askeri başarılarından ve çok sayıda sınır ötesi harekat yapıldığından söz etti. Tüm bu "başarılara" ve "harekatlara" karşın sorun ortada duruyorsa acaba başka yollar aramak gerekmez mi? Ayrıca bu emekli subay sürekle olarak "biz..." diyordu. "Biz şöyle yaptık böyle yaptık...", "Biz buna izin vermeyiz..." falan gibi. Orada olup da "biz derken kimleri veya neyi kastediyorsunuz" sorusunu sormayı çok isterdim.Türk siyasal yelpazesinde böyle bir kategori olduğunu sanmıyorum.

***

Sayın Onur Öymen'in TBMM'deki konuşmasında yaptığı "Tunceli benzetmesi" çok talihsiz bir örnek oldu. Almanya'da uzun yıllar çok başarılı bir büyükelçilik kariyerini bildiğimi Onur Öymen'in 1930'lardaki bir uygulamayı günümüze taşımak isteyeceğini hiç sanmıyorum. Fakat böyle bir hata CHP'nin kadrolu (!) karşıtlarına mükemmel bir fırsat verdi. Sonuna kadar istismar ettiler ve istismar etmeyi sürdürecekler gibime geliyor.

Fakat bu (bence) vahim hatanın CHP'nin prestijini ve oy oranını düşüreceğini sanmıyorum. (En azından mevcut siyasal yapı içinde.) Bugün Türkiye'de toplumumuzun bir bölümü günümüz iktidarının Türkiye'de bir "İslam şeriatı düzeni" kurmanın gayreti içinde olduğunu ve bunlar karşısındaki tek siyasal gücün (haklı olarak) CHP olduğunu düşünüyor. Doğrusunu isterseniz mevcut yapılanma içinde bir İslam şeriatına karşı en etkili gücün CHP olduğuna ben de inanırım. Fakat günümüz iktidarının böyle bir gayreti olduğunu düşünmüyorum. Hatta bir "şeriat düzeninin" işlerini çok bozacağına eminim.

Böyle bir şeriat düzeni tehdidine karşı Türkiye laiklerinin asıl güvencesi hiç kuşkusuz Türk Silahlı Kuvvetleri'dir. Fakat laik kesimlerdeki bu güven ordu içindeki kimi "cuntaları" da tetikliyor gibime geliyor. Ve gene görebildiğim kadarıyla günümüz "TSK kumanda heyeti" de bu konularda kararsız bulunuyor ve bunun sonucu birbiriyle çelişen açıklamalar yapıyor.

***

Bundan bir süre öncesine kadar şeriat düzenine karşı olanların güvendikleri sivil kurular "Çankaya", "YÖK", "HSYK", "Anayasa Mahkemesi" gibi 1980 darbesi sonucunda anti demokratik yetkilerle donatılmış kurumlardır. Ve "Bizden yana" diye düşündükleri için yetkilerinin kısıtlanması yönündeki her türlü çabayı engellemeye çabalarlardı. Buna karşılık "Tüm kurumlar değişebilir. İktidar değişir tüm kurumların yapısını değiştirebilir" gibisinden uyarılarımıza kulak asmazlardı.

Şimdi bu kurumlar hızla değişmeye başladı. Ve toplumumuzun bazı kesimlerinde müthiş bir telaş ortaya çıktı. "Nereye gidiyoruz" sorusu dramatik biçimde dile gelmeye başladı...

Bu konulara ileride gene döneceğim. 


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Haber Ara