Dolar

37,9821

Euro

41,1631

Altın

3.767,34

Bist

9.659,48

Dolar

37,9821

Euro

41,1631

Altın

3.767,34

Bist

9.659,48

Dolar

37,9821

Euro

41,1631

Altın

3.767,34

Bist

9.659,48

Lozan Barış Konferansı

17 Yıl Önce Güncellendi

2009-08-11 02:59:00

Lozan Barış Konferansı

15 Ekim 1922'de yürürlüğe giren Mudanya Mütarekesi görüşmeleri sırasında; TBMM Hükümeti, İsviçre'nin Lozan kentinde toplanması teklif edilen barış konferansı görüşmelerine katılmayı kabul etmişti.
Bu anlaşma 24 Temmuz 1923 tarihinde imzalandığına göre; 86 yıldan beri yürürlüktedir ve 1. Dünya Savaşı sonrasında imzalanan anlaşmaların, tümünün yürürlükten kalkmış olmasına karşın Lozan Antlaşması günümüzde de yürürlüktedir.

Lozan Antlaşması'nın yürürlükte kalabilmesinin nedeni; bu antlaşmanın "haklı" ve "akılcı" olmasıdır.

Gerçekten; Lozan Antlaşması "haklı" bir antlaşmadır. İsmet Paşa, Lozan'da; Türkiye'nin hakkı olandan fazlasını istememiş hatta (daha sonra düzeltilmek üzere) Türkiye'nin hakkı olan kimi konularda ödün vermiştir. Bu konuya sonra değineceğim.

Lozan Antlaşması "akılcı" bir antlaşmadır. İsmet Paşa (elbette Mustafa Kemal'in direktifleriyle) hiçbir zorlamaya girişmemiştir.

"Gözünü karartarak" alamayacağı şeyleri masaya sürmemiştir.

x x x

Mustafa Kemal'le Enver Paşa arasındaki davranış farkını göstermek için; ilginç bir varsayım dile getirilir. "Eğer" denir "1922'de Enver Paşa iktidarda olsaydı; İzmir'in kurtuluşundan sonra Trakya'ya yönelir ve Selanik'e kadar gitmek isterdi. Ama eğer başarılı olmazsa kazandıklarını da yitirirdi..."

Gerçekten; İzmir kurtarıldıktan sonra Çanakkale'de Türk ve İngiliz kuvvetleri karşı karşıya gelmiş ve Türk-İngiliz çatışmalarının yeniden başlayacağı endişesi ortaya çıkmıştı. Fakat Mustafa Kemal bu çatışmaya meydan vermemişti. Ancak Doğu Trakya'da yani bugünkü Trakya topraklarımızda ne olacağı belli değildi.

Yunan kuvvetleri Temmuz 1920'de; Meriç nehrini aşarak Doğu Trakya'ya girmiş ve Çatalca'ya kadar bölgeyi işgal etmişti. Anadolu'yu apar topar terk etmek zorunda kaldıktan sonra; Doğu Trakya'yı ciddi bir biçimde tahkim etmişler ve muhtemel bir Türk saldırısına karşı mümkün olabilecek önlemleri almışlardı.

Mustafa Kemal; Batı Cephesi'ndeki kuvvetlerimizle bu direnci kırabilir ve önce Doğu Trakya topraklarını; sonra da Selanik'e kadar Batı Trakya topraklarını alabilir miydi?

Bence Batı Cephesi'ndeki ordumuzun Doğu Trakya'yı alması ve Yunan ordusunu Meriç'in batısına sürmesi fazla zor olmazdı. Batı Trakya'da; Dedeağaç, Gümülcine, Kavala gibi kentler kolayca alınabilirdi.

Selanik'i de alabilirdik. Fakat ne kadar kalabilirdik? Acaba Selanik'i bize bırakırlar mıydı? Hiç sanmıyorum. Herhalde Mustafa Kemal de aynı düşüncede idiydi ki; gençlik hayallerinin o efsunlu kentini almak için kılını bile kıpırdatmadı.

Zira "durmasını bilen" bir liderdi.

x x x

Öncelikle; hep dile getirdiğim bir düşüncemi altını çizerek belirteyim. Lozan müzakereleri ve bunların sonunda imzalanan Lozan Antlaşması kimilerinin dile getirdiği üzere bir "hezimet" değil; hele o günün koşulları düşünüldüğü zaman "büyük bir zaferdir." Fakat Lozan; kimi arkadaşlarımızın iddia ettikleri üzere; "masadan her istediklerimizi çatır çatır aldığımız" bir anlaşma da değildir.

Zaten o günlerin emperyalist güçleri ve Türkiye'nin olanakları düşünüldüğü zaman; bunun mümkün olmadığı da görülür. İsmet Paşa sırası geldikçe ciddi ödünler vermiş; fakat iş Türkiye'nin ekonomik esaretine gelince "buraya kadar" diyerek toplantıları terk etmiş ve Ankara'ya dönmüştür.

Daha sonra; İtalya'nın araya girmesiyle toplantılar kaldığı yerden yeniden başlayacak ve anlaşma sağlanabilecektir.

Görüşmeler çok zor koşullar altında sürdürülmüş ve İsmet Paşa çok zorlu müzakereler yapmak zorunda kalmıştır.

x x x

Şimdi işin başına dönersek; İngiltere, Lozan'da toplanacak barış görüşmeleri için Ankara TBMM Hükümeti'ni davet ederken; bunun yanı sıra İstanbul Hükümeti'ni de davet etmişti. Tabii buradaki amacı belliydi.

Masada, iki farklı Türk delegasyonu bulunduracak ve sırasında bunları birbirine düşürecekti.

Fakat İngiltere'nin bu "oyunu"; Mustafa Kemal'e aradığı fırsatı vermiş, 1 Kasım 1922'de TBMM'de verilen bir önerge ile saltanat ve hilafet birbirinden ayrılmış ve saltanata son verilmişti. Böylece İstanbul hükümeti fiilen ortadan kalkmış oluyordu.

Toplantılar öncesinde bir başka önemli sorun; delegelerin kim olacağıydı. Müzakereler dışişleri bakanları düzeyinde yapılacaktı.

TBMM hükümetindeki Dışişleri Bakanı Yusuf Kemal (Tengirşenk) bey değerli bir diplomattı. Fakat Mustafa Kemal'in müzakere masasında görmek istediği bir dışişleri bakanı değildi. Mustafa Kemal diplomatik kuralları pek önemsemeyen ve "tuttuğunu koparacak" bir dışişleri bakanı istiyordu.

Durumu anlayan Yusuf Kemal Bey istifa etti. Bu istifa Mustafa Kemal'in çok yakın arkadaşı Rauf (Orbay) Bey'i umutlandırmıştı. Zira Mondros Mütarekesi öncesinde yapılan müzakerelerde; İngiliz temsilcisi Amiral Calthoph'un kendisini kandırdığını düşünüyor ve bu kez rövanş almak istiyordu. Fakat Mustafa Kemal, Rauf Bey'i değil; Mudanya müzakereleri sırasında çok çetin bir pazarlıkçı olduğunu gösteren İsmet Paşa'yı tercih ediyordu.

Mustafa Kemal'in bu tercihi Rauf Bey'i çok rahatsız edecek ve bu iki arkadaşın arasına "kara kedi" girecektir.

Lozan'da yaşananlar, bir sonraki yazımda ele alınacak...

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Haber Ara