Dolar

37,9821

Euro

41,1631

Altın

3.767,34

Bist

9.659,48

Dolar

37,9821

Euro

41,1631

Altın

3.767,34

Bist

9.659,48

Dolar

37,9821

Euro

41,1631

Altın

3.767,34

Bist

9.659,48

Mavi Marmara'nın düşündürdükleri

16 Yıl Önce Güncellendi

2010-06-08 08:35:00

Mavi Marmara'nın düşündürdükleri
 
Mavi Marmara gemisi ve Gazze'ye insani yardım konusu gündemimizi öylesine işgal etti ki bu konuya tekrar tekrar dönmemek mümkün olmuyor.

Fakat öyle hassas bir konu haline döndü ki; her yazdığınızı, her söylediğinizi öncelikle açıklamak zorunda kalıyorsunuz. Zira çok farklı anlamlara çekilebiliyor.

Bu konudaki görüşlerimi yeniden dile getirmeden önce şunun özenle altını çizmek isterim. Günümüz İsrail'ine karşı en ufak evet özenle altını çizerek söylüyorum en ufak bir sempatim yok. Kuruluş dönemi İsrail'ine karşı (pek dile getirmesem de) belirli bir sempatim vardı. Bölgede yaşayan zavallı Filistin halkına karşı giriştikleri vahşetten nefret etmeme karşın; kendilerine bir vatan ve devlet oluşturmak uğruna gösterdikleri gayretlere sıcak bakıyordum. Kaldı ki; savaş sonrası "Batı medyasının" da ciddi etkisi altında idik. Hollywood filmleri de bir ölçüde beynimizi yıkamıştı.

Fakat bu sempatim ya da kısmi sempatim 1967 Savaşı'na kadar sürdü. O zamana kadar sakladıkları ya da benim anlayamadığım genişleme hırsları, bu savaş sonrasında gün ışığına çıktı. Suriye'den aldıkları Golan Tepeleri, Ürdün'den aldıkları Batı Şeria ve Kudüs, nihayet Mısır'dan aldıkları Gazze'yi boşaltmama konusundaki kararlılıklarını görünce bu adamların 'Büyük İsrail' hayalleri galiba devam ediyor dedim ve bizim topraklarımızda da (en azından uzun dönemde ve ideal düzeyde) gözleri olduğuna inandım. Hele 1918'de Kudüs'ü alan İngiliz generalinin "Haçlı Seferleri şimdi sona erdi" dediğini okuduğumu anımsadığım zaman...

Biz aslında biraz fazla iyi niyetli bir toplumuz. ("Salak" dememek için "iyi niyetli" dedim.) Dünya haritalarını değişmez bir biçimde çizildiğine ve Birleşmiş Milletler'in belirttiği üzere bu sınırların değişimine izin verilmeyeceğine inanırız. Doğrusu çevredeki bazı bölgelere imrenerek baksam bile asla bir toprak genişlemesini hayal etmem. Zaten Kıbrıs konusunu ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin durumunu bir türlü soğukkanlı bir biçimde değerlendiremem de buradan kaynaklanır. Başka topraklarda asla gözüm olmadığı gibi başkalarının da topraklarımızda ciddi bir talepleri olmadığını düşünürüm. Fakat kimi fanatik Yunanlılar'ın "Bir gün İstanbul'u geri alacağız" hayaliyle; göğüslerinde Ayasofya Muskası taşımalarını, bazı fanatik Ermeniler'in Ağrı Dağı'na hâlâ Ararat demelerini gülerek karşılarım. Fakat bunların "Endülüs yüzyıllarca Müslümanlar'ın elinde kaldıktan sonra geri aldık, aynı şey Kudüs için geçerli. Neden ileride bu toprakları da almayalım" gibisinden "saçmalamalarını" okuyunca ve dinleyince canım sıkılmıyor değil...

Mavi Marmara'yla yola çıktık bambaşka yerlere dümen kırdık. Artık konumuza dönelim.

***

Evet günümüz İsrail'ine en ufak bir sempati duymadığım gibi uyguladığı vahşet politikalarına da nefretle yaklaşıyorum. Arkalarına dünya Yahudiliğinin parası ve bunun yarattığı propagandayı alarak kendilerini "dokunulmaz" zanneden fakat zaman içinde bunun aşınacağını düşünmeyen insanlar bunlar. Özellikle son yıllarda uyguladıkları ve korkudan kaynaklanan aşırı vahşetleri, umuyorum bunların sonunu yakınlaştırıyor.

Buna karşılık İHH "İnsan Hakları ve Hürriyetleri Derneğimiz" çok başarılı bir sivil toplum örgütü. Bir sivil toplum örgütünün başarısının ölçüsü örgüt genişliği, kaynak üretme yeteneği ve inandırıcılığından kaynaklanır. Tabii bu arada savunduğu değerlerin haklılığı ve doğruluğu da çok önemlidir ama zaten bu haklılık ve doğruluk olmasına ne kaynak üretebilirsiniz ne de geniş bir tabana ulaşabilirsiniz.

Evet İHH her bakımdan çok başarılı bir sivil toplum örgütü olarak karşımıza çıkıyor. Fakat geçtiğimiz hafta yurtdışından birtakım başka sivil toplum örgütleriyle yapmaya çalıştığı eylem ne derece doğruydu acaba. İşte bunun tartışılacak bazı noktaları var. Öncelikle şunun altını çizmek isterim ki burada amacın insani yardım olduğunu söyleyerek kendimizi kandırmanın hiç alemi yok. Zaten bütün dünya biliyor ki buradaki amaç Gazze'deki haksız ve insanlık dışı ambargonun kırılmasıydı ve bu amaç doğrudan doğruya siyasi bir amaçtı. Bence bu amaç da (siyasi olmasına karşın) haklı bir amaçtı ve sonuna kadar arkasında olmamız gerekir.

Ancak bana öyle geliyor ki Gazze'deki ambargoyu kırmanın yolu denizden teknelerle gitmek değil Mısır üzerine baskı yapmak ve güney kapısını açtırmaya zorlamaktı. Eğer siz bu konuda Mısır'ı ikna edemiyorsanız İsrail'i nasıl ikna edecektiniz?

Mavi Marmara'da neler yaşandığını pek bilemiyoruz. Bir muhabir helikopterle inen askerlerin önce ateş açmadıklarını söyledi ve kimileri de buna yapıştı. O can pazarında insanların yaşadıklarını doğru anımsamaları mümkün mü? Daha birkaç ay önce Gazze'yi "çoluk-çocuk demeden" fosfor bombalarıyla perişan eden İsrail'in bu türden bir siyasal manevraya ve gövde gösterisine izin vermeyeceği ve ateş açacağı kesindi. Yitirdiklerimiz için Allah'ın rahmetini dinlemekten başka yapabileceğimiz bir şey yok. 

***

Hamas'a gelince...

Günümüz İsrail'ine duyduğum nefret kadar olmasa bile hiçbir sempatim yok. Ancak Gazze halkının iradesiyle işbaşına gelmişlerse saygı duymak zorundayız.

Hepsi bu.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Haber Ara