Dolar

37,9821

Euro

41,1631

Altın

3.767,34

Bist

9.659,48

Dolar

37,9821

Euro

41,1631

Altın

3.767,34

Bist

9.659,48

Dolar

37,9821

Euro

41,1631

Altın

3.767,34

Bist

9.659,48

Mukayese...

17 Yıl Önce Güncellendi

2009-06-04 14:12:00

Mukayese...
Fatih'te; Akdeniz Caddesi'nde, bir peynircim vardır. Aslında; peynir dışında, her türlü bakkaliye satan bir markettir ama benim için, peynir aldığım bir bakkaldır.
 

Sanıyorum, Tosyalı birkaç kardeş ve kuzen; sabahın köründe açtıkları dükkânlarında, gecenin yarısına kadar ekmeklerinin peşinde koşuşturur, çalışır, didinirler.

Geçenlerde, gene uğramıştım. Ne zaman oraya gitsem, komşu dükkandan da gelirler ve 'Ne olacak bu memleketin hali?..' muhabbeti başlar. Tabii bu arada, başta 'kriz' ve 'PKK' olmak üzere, diğer konu ve sorunlar da dile gelir. Evet, geçenlerde gene uğradığımda; Özbekistan'da, on küsur yıldır ticaret yapan, yani orada yaşayan, bir vatandaşımızla tanıştım. Biraz işi gereği, biraz da konumu gereği; dünyayı bilen ve iyi izleyen bir arkadaştı.

Recep Tayyip Erdoğan'ın, 'Kürt konusuna yaklaşımı' hakkında ne düşündüğümü sordu. Dilimin döndüğünce, düşüncelerimi anlattım ve barışa ulaşabilmek için, yapılması gereken fedakârlıkları özellikle vurguladım. Anladığım kadarıyla; görüşlerimden ötürü, pek de mutlu olmadı. Fakat, saygılı bir biçimde dinledi ve kendi görüşlerini dile getirdi.

Daha sonra söz, ekonomik duruma geldi. Krizin etkisinin, kendilerini çok sarstığını söyleyerek; bu krizin ne zaman sona ereceğini, daha doğrusu, bu konudaki düşüncemi sordu. Daha önce, sizlerle paylaşmış mıydım, anımsamıyorum ama; 2001 krizinde, bir arkadaşımın işyerinde yaşadıklarını anlattım ve 'krizi uzatan, biraz da bu krizden yararlananlar oluyor' dedim.

Bu benim samimi kanaatim...

***

2001yılıydı. Ülkemizde; bugün olduğu gibi, bir kriz yaşanıyor ve bu kriz, (maalesef) kimilerince kullanılıyordu. Yeni yayınlanan bir kitabımla ilgili olarak konuşmak ve biraz da, 'kaynatmak' (!) için, çok değerli arkadaşım, rahmetli Dr. Turan Bozkurt'un, Altın Kitaplar'daki bürosuna gitmiştim.

Havadan sudan konuşur ve dertleşirken; 'doktora' bir telefon geldi.

Önce, nezaketle başlayan konuşma, gitgide bir tartışmaya döndü. Ve yaşamımda gördüğüm, en nazik ve en terbiyeli insanların başında gelen rahmetli doktor; sonunda, bağırmaya başladı.

'Kardeşim' diyordu, 'Sana gönderdiğim kitap ve sözlüklerin tümünü, üç ay önce, peşin parayla satmadın mı? Yenilerini istemedin mi? Elimizde kalmadığı için, gönderemedik. Ve sen, üç aydır benim paramı kullanıyorsun. Artık senetlerinin süresi doldu, neden ödemiyorsun? Krizle, ne alakan var?..'

Arayan, Edirneli bir kitapçı idi ve krizi bahane ederek, borcunu ödemek istemiyordu.

Krizin diğer yönleri de (bence) abartılıyordu.

***

Biz, toplumsal bilimcilerin laboratuvarı, bizzat toplumdur. Biz, toplumdaki 'değişimi' zaman ve mekan boyutları içinde gözler, saptar, değerlendirir ve bu değerlendirmeler sonucunda; olayların gidişatı hakkında, bir fikir sahibi oluruz. Eğer zaman içindeki değişimi, doğru 'teşhis edemezsek' çok yanlış sonuçlara ulaşırız.

Bizim öğrenci olduğumuz dönemde; Türkiye'de, fert başına düşen ulusal gelir payı, 300-350 Amerikan Doları idi. O zamanlar; gelişmişliğin ölçüsü, 5000 dolardı. Hocalarımız, Türkiye'nin fert başına ulusal gelir payının, 5000 dolara yükselmesi durumunda, az gelişmişlik 'sarmalından' kurtulacağımızı söylerlerdi.

Fert başına 5000 dolara, çoktan yükseldik. Şimdilerde; fert başına, 10 bin doların üzerindeyiz. Ama sorunlarımız hala bir dağ gibi duruyor.

Asistanlığımda ilk maaşım, 521 lira idi. O zamanlar; bir Amerikan Doları, 9 lira olduğuna göre; benim ilk maaşım, 60 doların altındaydı.

Daha sonraları; doktoramı verip, bir derece aldıktan sonraki aylığım, bin lira olmuştu ama; o zaman, dolar devalüe edilmiş ve 15 lira olmuştu. Yani, benim maaşım, gene 60 dolar civarındaydı...

Bugün; Türkiye'nin, devlet üniversitelerinde, araştırma görevlilerinin maaşları, 900-1000 dolar arasında değişiyor. Fakat gene, (haklı olarak), şikâyetçiler ve gene, paraları yetmiyor.

Ancak, standartlar değişti. 1960'lı yıllarda; İktisat Fakültesi'nde, hiçbir asistanın arabası yoktu. Arabası olan hocalar da, tek tüktü. Bugün, neredeyse arabası olmayan kalmadı.

***

Türkiye'de bizler; çok da uzak olmayan bir geçmişte, yüzde yüzlük faiz oranlarıyla yaşardık. Bazen gecelik faizler; binlere, on binlere fırlardı. Bugün, yüzde 14-15'lik faizler yüksek bulunmuyor mu, şaşırıp kalıyorum...

Yüzde 50'nin altına düşmeyen enflasyonları yaşayan toplumumuz, yüzde 10 enflasyonu yüksek bulmuyor mu, 'Pes...' diyorum.

Ülkemizdeki ilköğretim okulları ve bunların, öğretmen ve öğrencilerinin sayısı; aynı biçimde, ortaöğretim ve meslek öğrenimi sayıları; üniversite ve yüksek okulların durumu, beşer yıllık paketler biçiminde karşılaştırılsa; insan, hayretler içinde kalır.

Aynı şey, karayollarımız için; aynı şey, turistik yatak için; aynı şey, ihracat için yapılabilir. Soğukkanlı mukayeseler yaptığımız zaman; tüm sorun ve olumsuzluklara karşın; her dönem, daha ileriye gittiğimiz görülür.

x x x                             

Bu konuda; ne AKP ne de bir başka siyasal parti, tek başına başarılı sayılamaz. Başarılı olan, Türkiye ve Türk insanıdır.

Moral bozmanın hiç gereği yok...

Bugün

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Haber Ara