Dolar

37,9821

Euro

41,1631

Altın

3.767,34

Bist

9.659,48

Dolar

37,9821

Euro

41,1631

Altın

3.767,34

Bist

9.659,48

Dolar

37,9821

Euro

41,1631

Altın

3.767,34

Bist

9.659,48

Mustafa Armağan'ın göremediği

17 Yıl Önce Güncellendi

2009-05-23 02:04:00

Mustafa Armağan'ın göremediği
Bu hafta, çok yoğun geçti. Bir şeyler yazmamı gerektiren, çok gelişme yaşandı.

Örneğin; Sayın Cindoruk'un, DP genel başkanı seçilmesi; Sayın Mustafa Armağan dışında, bir başka gazeteci meslektaşımın, ulusal savaşımızla ilgili yazdığı bir yazı; rahmetli Talat Aydemir ve 21 Mayıs'ın anlamı, vs., vs. ve, Türkan Saylan'ın ölümü...

Bunların tümünü, önümüzdeki günlerde kaleme alacağım. Fakat şimdi, Mustafa Armağan'la başlamak istiyorum.

x                                              x                                             x

Bu sütunda, birilerinden söz ederken, genellikle isim kullandığımı bilirsiniz. Çünkü, isim yazdığınız zaman; ismini yazdığınız insan, bir yanıt vermek zorunluluğunu hissediyor. Siz de, elbette bu yanıta yanıt veriyorsunuz... İş, uzayıp gidiyor. Oysaki bu türden 'dalaşmaların', kimseye yararı olmadığını düşünüyorum.

İsim kullanmama konusundaki özenimi; bu kez, bozmak zorunda kalıyorum. Zira Sayın Armağan, geçen hafta yazdığı bir yazıda; hiç gereği yokken ve eskilerin biraz avam tabiriyle, 'durup dururken', adımı öylesine çok geçirmiş ki; Aynı üslup içinde, adını anarak bir yanıt yazmam şart oldu. Kim bilir, belki de bunu istiyordu. Ama bunu istemiş olsa bile, çok mutlu olacağını sanmıyorum.

Yollarımız pek kesişmese de, Mustafa Armağan'ı epey zamandır tanırım. Gazete yazılarını ve bu yazılardan derlediği kitaplarını; kimi zaman tebessümle okusam da; bazen, ilginç şeyler bulurum. Fakat bu türden araştırmacıların, ciddi bir sorunları vardır. Yeni bir şey öğrendikleri zaman, kendilerinden başka kimsenin bilemediğini zannederler. Ve 'özgün' bir düşünceymişçesine, kaleme alırlar.

Aslında, bu türden kalem oynatan, başka yazarlarımız da var. Herkesin bildiği şeyleri, yeniden 'keşfetmiş' ve 'düşünmüş' gibi, kaleme alırlar ve bu 'yeni buluşlarla' dolu kitaplarını, yayınlarlar. Ancak, o çevrelerdeki arkadaşlarının desteğiyle; o 'saçmalıkları', peynir- ekmek gibi satarlar.

Ne diyelim... Değerli arkadaşım, Asaf Savaş Akat'tan galat olarak, atalarımızın dediği gibi; 'üretmek yetmez, satmasını bilmek gerek'. Gene atalarımızın dediği gibi, 'iş bilenin, kılıç kuşananın'...

x                                                      x                                               x

Mustafa Armağan, yakın tarihimizin yazımıyla ilgili kimi sorunlara değiniyor. Bunlardan biri; ilk kurşunun, nerede atıldığı konusundaki farklı anlayış. Benim de dahil olduğum kimi yazarların, Hasan Tahsin'i bir 'kahraman' yaptığımız ve gerçek olmayan iddialarla, 'İlk Kurşun Anıtı'nın yapılmasına neden olduğumuzu, iddia ediyor.

Şu satırları okuyoruz: '... Enver Ziya Karal'ın 1958 tarihli lise 'Tarih kitabında her hangi bir isim belirtilmezken, Toktamış Ateş hocanın 'Türk Devrim Tarihi'nde Hasan Tahsin 'yurtsever' olarak nitelendirilmekte, 'elindeki tabancayla ortaya atılarak birkaç Yunan askeri öldürdükten sonra şehit edildi' yazılıdır'. Mustafa Armağan, bu konuda verdiğim dipnotla, Samim Kocagöz'ün 1963'de Yön dergisinde çıkan bir yazısına, gönderme yaptığımı söylüyor ve şöyle devam ediyor: '...fakat o da ne? Toktamış Hoca'nın elinde tabancasıyla ortalığa atladığını yazdığı Hasan Tahsin'in eline, tabanca yerine BOMBA vermiştir yazar... Burada iki ihtimal çıkıyor karşımıza. Ya Toktamış Hoca dipnotta kaynak olarak gösterdiği yazıyı okumamıştır, ya da o yazıyı kaynak gösterirken, kendisi başka bir kaynaktan 'yararlanmıştır'. İyi ama biz tam da o kaynağı istiyoruz...'

Bu arada; Sayın Armağan, bu işlerle ilgili olarak, 'ağlasak mı gülsek mi?', sorusunu da soruyor.

x                                               x                                             x

Gerçekten, 'ağlasak mı, gülsek mi?'. Benim, dipnot olarak verdiğim yazıyı, belki okumadığımı düşünüyor ama; kendinin, elindeki kitabı okumadığı ve bazı 'bilimsel kalıpları' bilmediği, çok açık.

Evet, cümlem şöyle: 'Yunan kuvvetlerinin karşısına çıkan ilk kişi Hasan Tahsin adında, 'Hukuk-u Beşer' gazetesi sahibi bir yurtsever oldu. Elindeki tabancayla ortaya atılarak, birkaç yunan askerini öldürdükten sonra, şehit edildi'. Ve burada verdiğim dipnot, şöyle: 'Bu konuda bkz. Samim Kocagöz...'

Böyle 'bkz' la verilen dipnot; söz konusu kaynağı, 'birebir' aktarmayan, 'genel olarak bilgi alınabilir', anlamına gelen bir dipnottur. Sanırım Sayın Armağan'ın, bundan haberi yok.

Hasa Tahsin'in elinde tabanca mı, bomba mı olduğu konusunda; ucuz espriler yapacağına, tümünü okumadığını anladığım kitabımın, 95. sayfasında şu satırları görecekti: 'Hasan Tahsin'in kordondaki

Yunan askerlerine tabanca mı sıktığı, ya da bomba mı attığı tartışmalıdır. Ancak tartışılmayacak bir konu, en anlamlı ve kalıcı yazısını, 15 Mayıs'ta kanlarıyla kordon boyuna yazdığıdır...'

Sayın Armağan; hâlâ, bomba mı, tabanca mı, onu düşünsün...

x                                                x                                            x

Mustafa Armağan aynı yazısında, şu satırlara yer veriyor:   '... (Genelkurmay'ın İstiklal Harbimizle ilgili serisinin 4. cildinden aktarıyor) ... Bakın ne yazıyor? Beraber okuyalım: ' Fransızlar İskenderun'a asker çıkarttıktan sonra... Dörtyol'un hemen güneyinde bulunan Karaköse köyüne taarruz ettiler. Buradaki halk... Buraya gelen Fransızlara ateşle karşı koydular. 19 Aralık 1918'de yapılan bu çarpışma, Türk milletinin düşmana karşı ilk ayaklanması ve direnişidir'...'

Sayın Armağan, hiç gereği yokken; 'şirinlikler' yapmaya ve yazmaya uğraşacağına, biraz zorlansa ve elindeki 'Türk Devrim Tarihi' başlıklı kitabımın, 95. sayfasına baksa, bir dizi kaynağa dayanan şu satırlarımı okuyacaktı:  '... İşgal kuvvetlerine karşı ilk silahlı direnme, 19 Aralık 1918'de Güney'de Dörtyol'da başladı. Fransızlar 11 Aralık 1918'de Dörtyol'u işgal etmişler ve bunları Ermeni alayına ait bazı birlikler izlemişlerdi... Bu kuvvetlere karşı silaha sarılmaktan başka yol olmadığını gören halk, ilk kez 19 Aralık 1918'de Karakese köyüne saldırmak isteyen Fransız birliğine ateş açtı...'

x                                            x                                           x

Kimileri, atalarımızın deyişiyle; 'Cin olmadan, adam çarpmaya kalkarlar.' Çok yanlış bir şey bu. Akılları sıra, başkalarıyla 'dalga geçenler'; alay etmek isteyenler; bence, önce aynaya bakmalı ve kendi kusurlarını görmeli.

Yoksa gülünç olurlar.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Haber Ara