Dolar

37,9821

Euro

41,1631

Altın

3.767,34

Bist

9.659,48

Dolar

37,9821

Euro

41,1631

Altın

3.767,34

Bist

9.659,48

Dolar

37,9821

Euro

41,1631

Altın

3.767,34

Bist

9.659,48

Nasıl bir Atatürk

18 Yıl Önce Güncellendi

2008-11-15 00:39:00

Nasıl bir Atatürk
Bugün; Can Dündar'ın, 'Mustafa'sıyla ilgili olarak, son bir yazı kaleme alıyorum. İleride, başka bağlamlarda, bazı konuları gene ele alabiliriz ama, sanıyorum artık yeter.
 
Bu filmde; beni en çok rahatsız eden konulardan biri, tarihsel olarak, 'atlamaların' yapılması oldu. Meslekten tarihçi olmamakla birlikte, bu konuyla ilgili epey çalışma yaptığımdan olacak, bu türden ucuzluklara, katlanamıyorum. Eğer bir araştırmacı ve sinemacı, tarihsel bir belgesel çekiyorsa; canının istediklerini almak, istemediklerini almamak, lüksüne sahip değildir. Ya da, en azından, ben böyle düşünüyorum.

Tarihsel olarak, beni rahatsız eden çok şey var. Bunlardan birkaçını, sizlerle paylaşmak istiyorum.

26 Ağustos'ta başlayan taarruzumuzun; Afyon'un güneyinden, kuzeye doğru olmasını; Sayın Dündar, 'Yunanlıların, en iyi tahkim ettikleri yer olduğu için', diye açıklıyor. Hiç olacak şey mi bu?..

Hangi akılsız kumandan, böyle 'olmak, ya da olmamak savaşında'; düşmanın, güçlü olduğu noktaya saldırır? Macera filmi mi çeviriyorlar?

Atatürk'ün, ordunun ağırlığını gece yürüyüşleri ile güneye kaydırması ve güneyden kuzeye bir saldırı ile, Yunan ordusunu çember içine alarak imha etmesi, riskli ve cesur bir plandı.

Afyon'daki Yunan siperlerini, İngilizler tahkim etmişlerdi ve cephenin diğer noktaları, ne kadar güçlü idiyse; orası da, o kadar güçlüydü. Fakat Yunanlılar ve İngilizler; beklenen saldırının, Ankara- Eskişehir hattından olacağına inanıyorlardı. Zira, Batı Cephesinde savaşanlar, hep o hatta olmuştu.

 Atatürk'ün planı, cüretkar bir plandı. Zira, Yunan genelkurmayı bu planı fark etseydi; Ankara'ya doğru, bir karşı saldırıya geçerdi ve çok zor durdurulurlardı. Zaten Batı Cephesindeki kimi kumandanlarımız; bu nedenle, planla ilgili endişelerini dile getirmişlerdi. Fakat olaylar; Mustafa Kemal'in beklediği gibi gerçekleşti ve Afyon'un güneyindeki saldırıyı, bir 'oyalama taktiği', zannederek; asıl saldırıyı Eskişehir hattında bekleyen Yunan ordusu, çember içine düştü. Saldırının üçüncü günü, başlarına geleni anlamışlardı ama, artık onlar için çok geçti.


Sayın Dündar, kimi söyleşilerinde, Genelkurmay arşivini kullandığını dile getiriyor. Bu arşivden ne aldığını, bir türlü anlayamadım. Belki, birkaç fotoğraf. Bunların dışında; filmde izlediğimiz her şey, zaten bilinen şeylerdi. Bunları bilmeyen biri, kendi 'keşfetmiş' zannedebilir ama; bunun nedeni, kendi bilgisizliğidir.

Örneğin; Kürt bölgesinde, (o zamanki adıyla Kürdistan), kısmi bir özerklik verilmesi düşünülüyorken; Şeyh Sait isyanı ve bu isyandaki İngiliz parmağı görüldükten sonra, bu proje rafa kaldırılmış ve merkezi bir yapı oluşturulmuştur. Lozan'a giden İsmet Paşa; çok yerde, 'Türk ve Kürt halklarının temsilcisi' olarak görülmüştür. Bunların, bilinmeyen bir tarafı yok ki...

Atatürk'ün Balkan Savaşları'ndaki hizmetleri de; 1. Dünya Savaşı'ndaki konumu da, ihmal edilmiştir. Bu türden atlamalar yapılırken; bazı şeyler, gereğinden fazla abartılmış. Örneğin; kardeşi Ahmet'in cesedinin, (sözde), çakallar tarafından parçalanmasının, ruhunda yarattığı fırtınalar...

Bir plaja çocuk gömüldüğü, nerede görülmüş?.. Mustafa Kemal'in, 'mütareke İstanbul' undaki çalışmalarından, hiç bahis yok. Savaş sırasında mektuplar yazdığı söylenen Bayan Colin, acaba neyin nesi? Nerede, nasıl tanımış? Kaldı ki; Atatürk'ün yaşamında, çok bilinen ve etkili, yabancı hanımlar vardır. Bunlardan, hiç bahis yok. Bir milyon 250 bin liraya alınan Savarona yatını, 'çocuk gibi beklediği' söyleniyor. Bu konuda, çok farklı söylemler var. Elde bulunan tek mumun bitmesi üzerine; 'karanlıkta uyuyamayan', Mustafa Kemal'e, bir gaz lambası bulan emireri, (Ali Çavuş), anlaşılan gaz alacak parayı buluyor ama, mum alacak parayı bulamıyor. Hele isten kararma ve zehirlenme, tam bir komedi...

Atatürk Kastamonu'ya ve İnebolu'ya giderken, mareşal üniformasını giymemişti. Zaten cumhurbaşkanı olduktan sonra, askeri üniformalarına veda eder. Nerden çıktı mareşal üniforması?... Atatürk'ün günlüklerini, genelkurmay yıllardır yayınlıyor. 'Arşivden alınan orijinal belge', lafı, nerden çıktı? Atatürk (Ayıcı) Arif dışında, hiçbir yakın arkadaşını, darağacına göndermemiştir. İzmir suikastı davasında da, 'paşaları affetmemiştir'. Paşalar, zaten 'sanık', değillerdi.

Sayın Dündar'ın Mustafa'sında, eleştirilecek daha çok şey var. Ama yazımın başında da söylediğim gibi; artık sıkıldım. Gerekirse, ilerde aynı konuya tekrar döneriz. Not: bu arada birileri gene buluşmak istiyor ama, elbette yanıt vermeyeceğim. Her zamanki gibi, 'Başka kapıya'...
 
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Haber Ara