Güncel tartışmalara girmekten hiç hoşlanmıyorum. Zira; olaylar, yeterince ?olgunlaşmadan? ve ?netleşmeden? yapılan değerlendirmeler, çoğu kez yanlış çıkabiliyor.
Ancak, bazen öyle bir noktaya geliyorsunuz ki; olayın dışında kalmayı, ne denli isterseniz isteyin, olayın içine çekiliyorsunuz. Bu kez de, gecikmiş oluyorsunuz. Ancak; gecikmeli olmak, hiç görüş bildirmemek daha iyi. Kendini, ?aydın? olarak nitelendiren ve ?aydın sorumluluğu?, içinde olduğundan bahisle ve ?vicdan sahibi? insanlar olarak, ?1915'te yaşanan felaketten? dolayı, (kimden olduğu belli olmayan bir biçimde), özür dileyen, bir grup vatandaş; ortalığı, iyiden iyiye karıştırdı.
Bir demokraside, çok farklı düşünceler olabileceğinden ve bunların, özgürce dile getirilebileceğinden, kuşku duyamayız. Ancak; bu özür dileme bildirisini, sadece düşünce özgürlüğü açısından değerlendirmemiz, doğru olmaz. Zira; ?mevhumu muhalifi?, yani kavrama tersinden yaklaşmamızı, dikkate alırsak; iş, bambaşka boyutlara gidebilmektedir. Zaten, tartışmayı ortaya çıkartan da, budur.
Bu bildiriyi hazırlayan insanları, iyi tanıyorum. Bir kısmı arkadaşım; bir kısmı da, arkadaşım olmamalarına rağmen, sürekli izlediğim ve takdir ettiğim insanlar. Ve bu insanların, iyi niyetinden kuşku duymak istediğim gibi; asla, ?vatan haini? vb. biçimlerde nitelendirilmelerinin, doğru olacağını düşünmüyorum.
Fakat, bence hata yaptılar ve böyle bir bildirinin, ne gibi tartışmalara yol açabileceğini, düşünemediler. Her şeyden önce; bu bildiri, ?bir felaket? olarak isimlendirdikleri, ?tehcir? ve devamında yaşananların; bir ?soykırım?, sayılıp sayılamayacağı tartışmasını, gündeme getirdi.
Bence de, 1915'te yaşananlar, gerçekten felakettir ama; asla ?soykırım?, ya da ?genosid?, değildir. Zaten, 1948'de ortaya atılan ve Birleşmiş Milletler üyesi ülkeler tarafından kabul edilen, ?soykırım? kavramı da, çok tartışmalı bir kavramdır. Neyin soykırım sayılacağı ve neyin soykırım sayılmayacağı, belli de değildir. Eğer ABD'nin milyonlarca Kızılderili'yi ortadan kaldırmaları, ya da Fransa'nın yüz binlerce Cezayirliyi katletmeleri, soykırım sayılmıyorsa; ben burada, tamamen emperyalist amaçlarla ortaya atılan bir kavram olduğuna inanırım.
Bu bildirinin sakıncalarını, birkaç alt başlık altında toparlayabiliriz:
1) Bir grup insanın; bu felaketten dolayı, (kimden olduğu belli olmasa bile), özür dilemesi; ?ben özür dilemiyorum?, diyen grupları ortaya çıkarmıştır ve ?faşizan rüzgarlara?, neden olacaktır. Bunun yanı sıra; ?bildiriciler?, bir felaketten söz etseler bile; iş, soykırım tartışmalarına dayanacaktır. Bir açıkoturumda, birlikte konuştuğumuz bildiricilerden biri; ?Ermeni diasporası, şaşkına döndü; hamur gibi yumuşadı?, gibisinden hayaller görüyor ama; Ermeni diasporasının yumuşayacağına, asla ihtimal vermiyorum.
Zira, Ermeni diasporasının sorunu; dünyanın, değişik yörelerine dağılmış bulunan, genç Ermeni'lerin, ?Ermeni kimliğini? yitirmelerinden dolayı duydukları endişedir. Gerçekten; örneğin Fransa'da doğan, eğitimini alan, bir Fransız'la evlenen ve Fransa'da iş bularak çalışan bir Ermeni genci; artık, kendini Ermeni değil, Fransız olarak görmektedir. Hatta çoğu kez, Ermenice bile bilmemektedir.
İşte yaşlı Ermeniler, bu kimlik ve kültür erozyonundan ötürü, çok rahatsız olmaktadırlar ve bir ?soykırım? yalanıyla ve ?acılar üzerinden?; Ermeni kimliğini, canlı tutmaya çabalamaktadırlar. Bu nedenle, böyle bir özür bildirisinin, Ermeni diasporasını yumuşatacağını beklemek, yanlıştır.
2 ) Bu bildiriye imza atanların; kendilerini, (artık ne demekse), ?aydın? olarak nitelendirmeleri; bu bildiriye imza atmayanları, ?aydın olmamakla?, itham düşüncesini de, akla getirmektedir. aynı biçimde, bu davranışı, ?vicdanlı? bir davranış, olarak nitelendirmektedirler ki; gene, ?mevhumu muhalifinden? hareket edersek, bu bildiriyi imzalamayanlar ve imzalanmasını doğru bulmayanlar, ?vicdansız? olmaktadır.
3 ) Ermenistan'la ilişkilerimizin, düzelmeye başladığı ve Türkiye'nin, Ermeni meselesi konusunda, ?olumlu ve pozitif? bir havaya girdiği düşünülürse; bu bildirinin, zamansız olduğunu da görürüz. İşler, iyiye doğru giderken; böyle tartışmalara zemin olacak bir bildirinin, amacı ne olabilir?
Kaldı ki; Osmanlı, Rumeli ve Balkanlar'ı boşaltırken, yollarda perişan olan ve yaşamını yitiren milyonlara insanımız için, bizden kim özür dileyecek?..
Bir demokraside, çok farklı düşünceler olabileceğinden ve bunların, özgürce dile getirilebileceğinden, kuşku duyamayız. Ancak; bu özür dileme bildirisini, sadece düşünce özgürlüğü açısından değerlendirmemiz, doğru olmaz. Zira; ?mevhumu muhalifi?, yani kavrama tersinden yaklaşmamızı, dikkate alırsak; iş, bambaşka boyutlara gidebilmektedir. Zaten, tartışmayı ortaya çıkartan da, budur.
Bu bildiriyi hazırlayan insanları, iyi tanıyorum. Bir kısmı arkadaşım; bir kısmı da, arkadaşım olmamalarına rağmen, sürekli izlediğim ve takdir ettiğim insanlar. Ve bu insanların, iyi niyetinden kuşku duymak istediğim gibi; asla, ?vatan haini? vb. biçimlerde nitelendirilmelerinin, doğru olacağını düşünmüyorum.
Fakat, bence hata yaptılar ve böyle bir bildirinin, ne gibi tartışmalara yol açabileceğini, düşünemediler. Her şeyden önce; bu bildiri, ?bir felaket? olarak isimlendirdikleri, ?tehcir? ve devamında yaşananların; bir ?soykırım?, sayılıp sayılamayacağı tartışmasını, gündeme getirdi.
Bence de, 1915'te yaşananlar, gerçekten felakettir ama; asla ?soykırım?, ya da ?genosid?, değildir. Zaten, 1948'de ortaya atılan ve Birleşmiş Milletler üyesi ülkeler tarafından kabul edilen, ?soykırım? kavramı da, çok tartışmalı bir kavramdır. Neyin soykırım sayılacağı ve neyin soykırım sayılmayacağı, belli de değildir. Eğer ABD'nin milyonlarca Kızılderili'yi ortadan kaldırmaları, ya da Fransa'nın yüz binlerce Cezayirliyi katletmeleri, soykırım sayılmıyorsa; ben burada, tamamen emperyalist amaçlarla ortaya atılan bir kavram olduğuna inanırım.
Bu bildirinin sakıncalarını, birkaç alt başlık altında toparlayabiliriz:
1) Bir grup insanın; bu felaketten dolayı, (kimden olduğu belli olmasa bile), özür dilemesi; ?ben özür dilemiyorum?, diyen grupları ortaya çıkarmıştır ve ?faşizan rüzgarlara?, neden olacaktır. Bunun yanı sıra; ?bildiriciler?, bir felaketten söz etseler bile; iş, soykırım tartışmalarına dayanacaktır. Bir açıkoturumda, birlikte konuştuğumuz bildiricilerden biri; ?Ermeni diasporası, şaşkına döndü; hamur gibi yumuşadı?, gibisinden hayaller görüyor ama; Ermeni diasporasının yumuşayacağına, asla ihtimal vermiyorum.
Zira, Ermeni diasporasının sorunu; dünyanın, değişik yörelerine dağılmış bulunan, genç Ermeni'lerin, ?Ermeni kimliğini? yitirmelerinden dolayı duydukları endişedir. Gerçekten; örneğin Fransa'da doğan, eğitimini alan, bir Fransız'la evlenen ve Fransa'da iş bularak çalışan bir Ermeni genci; artık, kendini Ermeni değil, Fransız olarak görmektedir. Hatta çoğu kez, Ermenice bile bilmemektedir.
İşte yaşlı Ermeniler, bu kimlik ve kültür erozyonundan ötürü, çok rahatsız olmaktadırlar ve bir ?soykırım? yalanıyla ve ?acılar üzerinden?; Ermeni kimliğini, canlı tutmaya çabalamaktadırlar. Bu nedenle, böyle bir özür bildirisinin, Ermeni diasporasını yumuşatacağını beklemek, yanlıştır.
2 ) Bu bildiriye imza atanların; kendilerini, (artık ne demekse), ?aydın? olarak nitelendirmeleri; bu bildiriye imza atmayanları, ?aydın olmamakla?, itham düşüncesini de, akla getirmektedir. aynı biçimde, bu davranışı, ?vicdanlı? bir davranış, olarak nitelendirmektedirler ki; gene, ?mevhumu muhalifinden? hareket edersek, bu bildiriyi imzalamayanlar ve imzalanmasını doğru bulmayanlar, ?vicdansız? olmaktadır.
3 ) Ermenistan'la ilişkilerimizin, düzelmeye başladığı ve Türkiye'nin, Ermeni meselesi konusunda, ?olumlu ve pozitif? bir havaya girdiği düşünülürse; bu bildirinin, zamansız olduğunu da görürüz. İşler, iyiye doğru giderken; böyle tartışmalara zemin olacak bir bildirinin, amacı ne olabilir?
Kaldı ki; Osmanlı, Rumeli ve Balkanlar'ı boşaltırken, yollarda perişan olan ve yaşamını yitiren milyonlara insanımız için, bizden kim özür dileyecek?..
BUGÜN