Ve ortaöğretim öğrencilerinin bile bildiği bir gerçek; "modern demokrasinin" bu üç gücün, birbirini denetlemesiyle yürütülebilmesidir. "Birbirini denetlemesi" derken; hiçbirinin diğerinin üstünde yer almaması da söz konusu edilmektedir. Bunun başka yolu da yoktur.
Demokraside, yasa yapma yetkisi ve tekeli, halkın oylarıyla belirlenen yasama meclisinde, yani parlamentodadır. Yürütme gücü, yani hükümet; ağırlıklı olarak, yasama meclisi üyeleri tarafından ve gene çoğu kez, yasama üyelerinden belirlenerek seçilir. Yargı ise bu iki güçten bağımsızdır ve yasama meclisinin belirlediği yasalar çerçevesinde adalet dağıtır.
X x x
Demokrasilerde, farklı yönetim biçimleri vardır. Yasama meclisinin belirlenmesi için yapılan seçimlerde, çok farklı teknikler ve yöntemler uygulanabilir. Yürütme gücünün belirlenmesinde de farklı uygulamalar vardır. Kimi demokratik ülkelerde; yürütme üyeleri, salt parlamento üyelerinden seçilir. Kimi ülkelerde; hükümetlere, dışarıdan üye de alınır. Yargıçların ve savcıların atanması ve denetlenmesinde de farklı yaklaşımlar olabilir.
Özellikle, yasama meclisinin seçiminde uygulanan "seçim teknikleri"; ülkeden ülkeye büyük farlılıklar gösterir. Kimi ülkelerde; "dar bölge çoğunluk" tekniği uygulanır. Her seçim bölgesinden bir milletvekili seçilir. Kimi ülkelerde; geniş bölge çoğunluk sistemi uygulanır. Bölgelerden seçilecek temsilci sayısı, bölgelerin nüfusuna göre belirlenir. Kimi zaman; "nispi temsil sistemi" gündeme gelir. Geniş böl gede uygulanan nispi temsilde sorun, "artıkların" değerlendirilmesi konusunda çıkar. Bu değerlendirme konusunda, farklı yöntemler vardır.
Bugün niyetim, bunlar üzerinde durmak değil. Zaten bu konuları, bu köşede, defalarca ele aldım. Bugün niyetim; demokratik sistemin işleyebilmesi açısından "Devlet Başkanı"nın konumu ve seçimi olacak. Aslında; bu konuyu da defalarca ele aldım ama son zamanlarda kimi meslektaşlarım devlet başkanını halkın seçmesini daha "demokratik" bulan yazılar yayınlayınca; aynı konuya dönmenin şart olduğunu anladım.
X x x
Bir demokraside, devlet başkanının işlevi ve görevi; yasamayla yürütme arasında, "arabulucu" olmak ve sistemin dengesini sağlamaktır. Elbette, "ülke bütünlüğünü" temsil etmek de devlet başkanının ya da bizim siyasal literatürümüzde genellikle kullanıldığı üzere "cumhurbaşkanının" temel görevleri arasındadır.
Modern demokrasinin beşiği olan Avrupa ülkelerinde; bu "işlev" önceleri "monarklara" kalmıştı. Dünyanın gidişatını iyi okuyabilen "kral" ya da "kraliçeler"; halkın seçtiği temsilcilerle "inatlaşma" yerine; onlarla "uyum sağlamayı" yeğlemişler ve bir denge unsuru olarak; varlıklarını günümüze kadar sürdürebilmişlerdir. Günümüz Avrupa demokrasilerinin çoğunda; devlet başkanı konumunda olan, kral ve kraliçelerin varlığı, yani görüntüsel monarşiler böyle açıklanabilir.
Bir yanda; halkın seçtiği parlamentolar ve bu parlamentoların belirlediği hükümetler ve öte yanda; bu parlamentolarla, hükümetler arasında denge sağlayan; sorumsuz devlet başkanları ya da kimi ülkelerde "monarklar..."
Bu demokrasi anlayışının ilk istisnası; devlet başkanını "seçimle gelen bir kral" konumuna sokan ABD oldu. Daha sonra; ABD modelini benimseyen, kimi Latin Amerika ülkeleri ABD'yi izledi.
x x x
ABD'de uygulanan demokrasi modeline göre; çok geniş yetkilerle donatılmış bulunan devlet başkanı, halk tarafından seçilir ve hem devletin başkanı hem de yürütmenin başkanıdır. ABD'de, bizim anladığımız biçimiyle, "bakanlar kurulu" yoktur. Bizdeki bakanlara tekabül eden "sekreterler" vardır. Örneğin; dışişleri sekreteri, maliye sekreteri vb. Bu sekreterler, doğrudan başkan tarafından atanır ve kaderleri, başkanın iki dudağının arasındadır.
Türkiye'de pek bilinmez ama federal bir devlet olan ABD'de; federe devletler, bazı bakımlardan son derece geniş yetkilidirler. Bazen; ABD Başkanı, federe devlet başkanlarına (guvernör) diş geçiremez.
Hele; ülkenin, farklı coğrafi bölgelerinden gelmişlerse...
De Gaulle zamanında; Fransa'da, "yarı başkanlık rejimi" denilen bir yönetim biçimi uygulanmaya başlandı. Bu yöntemde; halk tarafından seçilen bir yasama meclisi ve bunun belirlediği bir hükümet olmasına karşın; gene halk tarafından seçilen bir "cumhurbaşkanı" vardır.
ABD Başkanı kadar olmasa da; Fransa'da, başkanın çok geniş yetkileri söz konusudur. Bunların başında; devlet başkanının, yasama meclisini kolayca kapatarak, seçimleri yenileyebilmesi gelir.
Bu alanlarda; okumaya ve kalem oynatmaya başladığım günden itibaren, başkanlık ve yarı başkanlık rejimlerine karşı çıktım ve demokrasiye aykırı buldum. Zira; ister başkanlık ister yarı başkanlık rejimi olsun; geniş yetkilerle donatılmış bir devlet başkanının, "diktatörlüğe" kolaycı kayabileceğini düşünürüm. Hele bizim gibi "duygusal" ülkelerde...
Atalarımız, "şeyh uçmaz, müritleri uçurur" demişler. Gerçekten bu yöntemler "siyasal şeyhler" yaratır.
Demokrasi bunun neresinde?..
Bugün