Dolar

37,9821

Euro

41,1631

Altın

3.767,34

Bist

9.659,48

Dolar

37,9821

Euro

41,1631

Altın

3.767,34

Bist

9.659,48

Dolar

37,9821

Euro

41,1631

Altın

3.767,34

Bist

9.659,48

PKK sorunu

18 Yıl Önce Güncellendi

2008-10-09 13:18:00

PKK sorunu
PKK'nın bir terör örgütü olarak ilk ortaya çıkışı, 1984 yazında olduğuna göre; 24 yıldır, yani yaklaşık çeyrek yüzyıldır, bu bela ile birlikte yaşamaktayız.
 
PKK ve PKK ile mücadele konusunda, binlerce şey yazıldı, binlerce öneri dile getirildi. Aradan geçen zaman içinde, (bence), çok önemli fırsatlar ele geçirildi, fakat yeterince yararlanılamadı. Ve nihayet, bugünkü durumlara geldik. Çok söylenen ve benim de, kimi zaman dile getirdiğim konuları yinelemeden; yeni öneriler geliştirmek, pek mümkün değil. Ancak ne yapılması gerektiğini, ana hatlarıyla toparlamak istersek; belli bir plan içinde, şu noktaları ortaya koyabiliriz.

1) PKK sorununu, bir 'Kürt sorunu' olarak, görmememiz gerekir. Ülkemizin güneydoğusunda yaşayan Kürt kökenli vatandaşlarımızın sayısı; Pendik-Küçükçekmece arasındaki, metropol İstanbul'da yaşayan Kürt kökenli vatandaşlarımızın sayısının, altındadır. İstanbul'da da; zaman, zaman 'sempati gösterileri', oluyorsa da, Güneydoğu Anadolu'daki ortamdan çok daha farklı olduğu açıktır.

O halde sorun, bir Kürt sorunu, olarak adlandırılamaz. Bölgedeki ekonomik koşulların durumu da, tek başına açıklayıcı olmamaktadır.

Zira; ülkemizin kimi bölgelerinde, çok zor ekonomik koşullarda yaşayan başka insanlarımız vardır örneğin; Doğu Karadeniz'in, özellikle dağlık bölgelerinde yaşam, Güneydoğu'dan daha kolay değildir. Fakat oralarda, bu türden hareketler görülmemektedir. Demek ki; bu sorunu, salt 'etnik', ya da 'ekonomik' sorun olarak, göremeyiz. Sorun, tüm olumsuz etkenlerin birleşmesinden kaynaklanmaktadır.

2) Bu sorunla baş etmenin çaresi; şimdiye dek uygulananların, boşa gittiğini görerek, yeni politikalar üretmektir. 'bu sorun, salt askeri önlemlerle çözülemez; meselenin, ekonomik boyutunu çözümlemek gerekir', gibisinden; aklı başında bir lise öğrencisinin bile, dile getireceği boş lafları etmenin, kimseye faydası yoktur. 'Bu sorunun çözümlenmesi gerekir', gibisinden, sözler söyleyip; 'nasıl?', sorusuna yanıt vermeyen, kaz kafalı siyasetçilerden de, bir hayır gelmeyeceği çok açıktır. Peki ne yapmalı?...

Her şeyden önce; PKK ile Kürt vatandaşlarımızı, birbirlerine karıştırmaktan, özenle vazgeçmemiz ve bu konuda, çok dikkatli olmamız gerekir. Günümüz demokratik toplum partisi; bu konuda, çok önemli bir şanstır. Öcalan'ın, bu parti üzerindeki etkisini ve DTP içindeki, PKK sempatizanlarını görmemize karşın; bu parti içinde, (umarım), çoğunluk, PKK'lı değildir ve partiyi, İmralı'dan gelecek direktiflere göre değil, kendi kararlarıyla yönetmek istemektedirler.

Konumları ve durumları gereği, 'PKK düşmanlığı' yapamazlar ama; iyi niyetli olanların, ellerini güçlendirmemiz gerekir. Altınova'ya girmek isteyen DTP heyetinin engellenmesi, gibisinden 'fahiş hatalar', asla yapılmamalıdır. DTP, Türk siyasal yaşamının, bir partisidir ve milyonlarca vatandaşımızın, oyunu almıştır. Bunca insanı PKK'lı saymak; tek kelime ile, 'aymazlıktır'. Zaten eğer PKK bu denli güçlenmezse, çok işimiz var demektir.

3) PKK lideri Öcalan, derhal İmralı'dan çıkartılmalı ve F tipi bir cezaevine konulmalıdır. Yakalandığı ve (büyük yanlışlar yapılmasına karşın), yargılandığı dönemde; 'dibe vurmuş' olan Öcalan, İmralı'da yattıkça, güç kazanmıştır. Eğer siz birine, 'sürgündeki kral' muamelesi yaparsanız; bir süre sonra, kendini sürgündeki kral gibi görmeye başlar. İşin kötüsü, başkaları da, onu kral gibi görürler. Biz bu hatayı, maalesef yaptık.

Bunun gerekçesi, 'dışarıyla haberleşmesini engellemek', idi. Fakat hiçbir biçimde engellenemediğini gördük. Peki o halde, bu 'itibar'(!) neden sürdürülüyor?

4) Her 'şehit haberi', yüreğimi dağlıyor. Yaşımdan başımdan utanmadan, çok gözyaşı döktüm ve korkarım sonu gelmedi. Fakat, (çok büyük saygı duymam karşın), 'şehit aileleri' gibi örgütler oluşturup; yerel desteklerle, gösterilere girişmelerine zemin hazırlamak, çok yanlış. Eğer ortada, farklı da olsa bir savaş varsa, (yıllarca bunun aksini savunmam karşın, maalesef var), bu savaşta şehit vereceğiz.

Hiç kuşkusuz, 'ateş düştüğü yeri yakar' ve şehitlerimizin ailelerinin acısını, tahayyül bile edemeyiz. Fakat bu türden törenler, güvenlik güçlerimizin özgüvenlerini sarsıyor. Son yıllarda, biraz da (yanlış anlaşılma korkusuyla), ürkerek, dile getirdiğim bu konuyu, Sayın Başbakanımızın da bir biçimde ima etmesini, memnuniyetle karşılıyorum.

5) İşin diplomatik ve uluslar arası yönüne, hiç değinmedim. Hem yerim kalmadı, hem de yapılması gerekenler, (umarım), yapılıyor. Bu dertle, bir süre daha birlikte yaşayacağız... Konuya devam edeceğim.
 
 
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Haber Ara