SP'nin alabileceği, en iyi sonuçlardan biri olacağını ve AKP varken; 'Milli Görüş' anlayışı çerçevesindeki bir partinin, fazla bir başarı şansı olamayacağını, dile getirmiştim. Bu görüşümün nedeni; Türkiye'de, (ne denli dindar ve hatta, sofu olurlarsa olsunlar); halkımızın, bir 'İslam şeriatına', asla sıcak bakmadığı ve Refah Partisi politikalarının, bunu çağrıştırdığı idi.
Şimdi, Refah'ın yerini alan SP'nin, şansı ne olabilir ki?...
Ben bu görüşlerimi dile getirirken, ortada Sayın Erbakan yoktu. İnsanları aldatmanın ve kandırmanın; dinimizce, büyük günah ve toplumsal olarak da, çok ayıp olmasına karşın; 'elden, ayaktan düştü' ve 'çok yaşlı ve rahatsız'; raporlarıyla, cezalarından kurtulan bir siyasetçinin; şimdi, olabildiğince sağlıklı bir biçimde, siyasete 'soyunması', gerçekten ilginç. Çocuklarımıza iyi bir örnek olmayacağından, kuşku duymuyorum.
***
Türkiye'de, bir İslam şeriatı devleti kurulabileceğine inananların çoğunluğu, toplumumuzun laik kesimlerinden gelir. Gerçekten; kendini Atatürkçü, laik ve çağdaş sayan vatandaşlarımız arasında; samimi bir, 'İslam şeriatı düzeni', korkusu vardır. Ben, böyle bir tehlike görmüyorum ve zaten bu nedenle, aralarından bazıları, bana fena halde kızıyor. Benim ve benim gibi insanların varlığını, İslam şeriatı getirmek isteyenlere, güç verdiğini düşünüyorlar herhalde...
Aslında; memleketimizde, 'İslamcı' olarak adlandırabileceğimiz, çok ufak bir azınlık vardır ve bunlar; Refah- Yol iktidarı, daha doğrusu koalisyonu zamanında kendilerini, 'tek başlarına' iktidara gelmiş zannettiler.
Geçenlerde kaleme aldığım bir yazıda da, değinmiştim. O oranda bir oyla, iktidar olunamayacağı gibi; Türkiye'de, memleketimizin kuruluş felsefesine aykırı bir felsefeyi, iktidara getiremezsiniz. Zira Türkiye'nin; dünya üzerindeki, tüm diğer devletlerin olduğu gibi, bir 'kuruluş felsefesi' vardır ve bunu, demokrasi içindeki, 'çoğunluk iradesiyle' bile, değiştiremezsiniz.
Türkiye Cumhuriyeti; halk egemenliğine dayanan, laik ve çağdaş bir devlettir ve bu kuruluş felsefesi, değiştirilemez. Aklı başında hiçbir siyasal hareket, bunu değiştirmeye kalkışmaz. Günümüzdeki tartışma; laiklik tanımındaki, farklılıktan kaynaklanmaktadır.
Refah-Yol zamanında; 'Ben demokrat değilim, demokrasi neymiş? Elhamdülillah ben Müslümanım', diye kalem oynatan, kimi tatlı su pehlivanları; silahlı kuvvetler, 'öksürüverince' (!), birden su katılmamış 'demokrat', olmuşlardı. 'Taksim Meydanı'na cami yapmamızı, kimse engelleyemez...' diye, kostaklanan ve proje yarışmaları açan, kimi 'İslamcılar' tanırım ki; daha sonra, aylarca Taksim'den geçememişlerdi. Fakat bu türden 'münasebetsizlikler', laik kesimin bir bölümündeki, İslam şeriatı korkusunu körüklemişti.
***
AKP'nin seçim başarılarında, (kendi dışlarındaki faktörleri bir tarafa bırakırsak), RP'nin 'Milli görüş'ünü, bırakmaları ve 'dini duyarlılıkları olan, liberal bir parti', olmaya çalışmalarının yattığına inanıyorum. (içlerindeki radikalleri de, elbette unutmuyor ve dikkate alıyorum).
Türkiye'deki, 'İslamcı' kesimin siyasal partisinin, Saadet olduğuna kuşku duyamayız. Fakat Sayın Erbakan sahneden çekilmişken ve sayın Recai Kutan'ın liderliğinde; ancak, 'İslamcı' kesimin oylarını, alabildiler ve almaları beklenen oy oranı da buydu.
Sayın Numan Kurtulmuş, Saadet Partisi'ne bir ivme kazandırdı. Çağdaş görünümlü kimi adaylarla; SP'nin, 'İslamcı' görüntüsünü ve kimliğini, saklamaya çabaladı. Ve bunda, kısmen başarılı da oldu. Zaten AKP'ye kırgın kimi insanlar vardı ki; bunlar, oylarını diğer partiler arasında dağıttılar. Bir kısmı da, sandığa gitmedi. SP'ye buradan da bir miktar oy geldi.
Fakat öyle anlaşılıyor ki; SP'nin kazandığı sınırlı başarı; Necmettin Hoca'nın, yeniden heveslenmesine yol açmış ve biraz, 'ite-kaka' da olsa, kendini meydanlara attı.
Ne diyelim, hayırlısı olsun...
***
Necmettin Hoca'nı yeniden siyasete dönmesi ve SP'nin, 'Milli Görüş' bayrağını yeniden açması; en çok, AKP'nin ve Sayın Erdoğan'ın işine yarar, gibime geliyor. Zira, AKP'nin 'takiyye yaptığı' ve farklı amaçları olduğu, konusundaki iddialar zayıflar.
Peki, bu iş; AKP'ye yarar da, ne olur?
Bana öyle geliyor ki; AKP, bir daha oyların yüzde 40'ını aşan, bir seçim başarısı, kazanamaz. Fakat, 'en büyük parti' özelliğini, birkaç seçim korur. (Tabii, 'büyük' derken, aldığı oy oranını kastediyorum)
Numan Kurtulmuş'un, 'hocasına' karşı çıkacağını, pek düşünmüyorum. Zira, aldığı terbiye, buna izin vermez. Fakat saygın da olsalar; Sayın Kutan, Erbakan gibi, yaşlı siyasetçilerin gölgesinde ne yapabilir, çok merak ediyorum.
2009'un, ekonomik fırtınaları geçtikten sonra; 2010'dan itibaren, Türkiye'yi ilginç siyasal mücadeleler bekliyor.
Bakalım, neler olacak...