Dolar

37,9821

Euro

41,1631

Altın

3.767,34

Bist

9.659,48

Dolar

37,9821

Euro

41,1631

Altın

3.767,34

Bist

9.659,48

Dolar

37,9821

Euro

41,1631

Altın

3.767,34

Bist

9.659,48

Şafak bekçileri

18 Yıl Önce Güncellendi

2008-09-20 00:59:00

Şafak bekçileri

1960'lı yıllarda; kent ve büyücek kasabalarda yaşayan Türk halkının, en önde gelen 'yaz eğlencesi', yazlık sinemalar idi.

Şimdilerde, bazı büyük kentlerimizin, pahalı mekanlarında; yazlık sinema alışkanlığı, ihya edilmeye çalışılıyorsa da, aralarında çok ciddi mantık farklılıkları var. Hiç gitmedim ama, anlatıldığına göre; günümüzün lüks ve pahalı yazlık sinemaları, büyük otellerin teraslarında; rahat koltuklar, ya da dev minderlerle, konuklarını ağırlıyormuş.

1960'ların yazlık sinemaları ise; son derece rahatsız tahta iskemlelerle, biraz 'balık istifi' yaşanan, 'bahçeler' idi. Aslında Anadolu'nun birkaç kentinde, apartmanların çatı katında, yazlık sinemaya gitmiştim ama; aslolan, bu sinemaların mahalle aralarında, o zamanlar varlığı hâlâ sürmekte olan, 'arsa' ve 'bahçeler' olması idi.

Zaten bu nedenle, bazen bunlar, 'bahçe sineması' olarak isimlendirilirdi. Bütün kent ve iri kasabalarda rastlanan bahçe sinemaları; komşuları rahatsız etse bile, sürekli değişen filmleri bedava seyretmek karşılığında, bunlara katlanılırdı. Günümüzde, pahalı oteller dışında kimi sayfiye kasabalarında rastlanan yazlık sinemalar, 40- 50 renkli kanalı olan televizyonlarla rekabet edemeyerek, git gide ortadan silindiler.

Bugün, bu konuya girmemin nedeni; 'nostaljik duygularımı' sergilemek, ya da toplumbilimsel bir analiz yapmak değil. Amacım, en az 40 yıl önce; Konya'da, bir yazlık sinemada izlediğim ve 10 yıl kadar önce, televizyonda gene izlerken, 'sinir olduğum'; Halit Refiğ'in, 'Şafak Bekçileri', adlı filmini, birkaç hafta önce, özel bir televizyon kanalında yeniden izlerken düşündüklerimi, sizlerle paylaşmak. Ve AKP'nin, Refah Partisi'nden nasıl ayrıldığını, sergilemek 'Şafak Bekçileri', Eskişehir'de geçen bir filmdi.

O zamanların, önde gelen oyuncularının, önemli bir bölümünün rolü vardı. Anımsadıklarımı, sizlerle paylaşmak istiyorum. İstanbul'da izin yapan genç bir hava subayı, (Göksel Arsoy) ve gene hava subayı olan genç bir arkadaşı, (Ekrem Bora), İstanbul'da genç bir hanımla tanışırlar. Fakat, ayrı dünyaların insanları oldukları için, yolları ayrılır.

Oysaki bu genç kız, Eskişehir'de geniş toprakları olan ve gerçek bir toprak ağası olan, Kudret Ağa'nın kızıdır. Ve bu Kudret Ağa, bölgedeki hava üssüne ve subaylara çok kızmaktadır. Kudret Ağa, çocukların okula gönderilmesine de karşıdır. ve bu nedenle; köylüleri etkilemeye çabalayan, idealist öğretmenden de nefret etmektedir.

Kudret Ağa bu çevre içinde, siyasal olarak ağırlığı olan biriyle, iyi ilişkiler içindedir ve kızını, bu siyasetçinin işsiz güçsüz oğluna vermeyi, planlamaktadır. Filme bir çeşni katmak için, Göksel Arsoy'a âşık olduğu anlaşılan bir hanım subay, (Nilüfer Aydan) ve uzman çavuş, makinist babası, (Ahmet Tarık Tekçe), eklenmiş. Rahmetli dostum Hüseyin Baradan'ın da, iyi bir rolü vardı.

Filmin öyküsünü, fazla uzatmak istemiyorum. Ağa'nın kızıyla Arsoy, karşılaşırlar. İstanbul'daki kıvılcım, Eskişehir'de alevlenir. Fakat Kudret Ağa, kızını bir subaya vermemektedir. Göksel Arsoy, ordudan ayrılmaya karar verir. Ancak istifasını sunacağı gün, durumdan haberi olmayan üs kumandanı, çok tehlikeli bir görev olduğunu ve bunu ancak Arsoy'un yapabileceğini söyleyerek, görev verir. İstifa niyetini hiç dile getirmeyen Arsoy, göreve gider.

Fakat, uçağının düştüğü haberi gelir. Kudret Ağa'nın kızı, artık çiftlikte kalamaz. Nilüfer Aydan'ların evine taşınır. Nişanlısının yoluna kendini adar ve köy öğretmeni olmaya karar verir. 'O'nun yolunda gidecek ve Türkiye'nin aydınlığına, katkıda bulunacaktır. 'O' dediğim, Atatürk. Gerçekten; bu konuşmasını, Atatürk'ün duvara asılı büyük bir posterinin önünde yapmaktadır. Ve o anda yazlık sinemayı dolduran Konyalılardan müthiş bir alkış kopmuştu. Hani bu Konyalılar, 'gerici' ve 'Atatürk düşmanı' idiler?..

Yukarda da söylediğim gibi; bundan on sene kadar önce, bu filmi televizyonda bir kez daha izlemiştim. Hem, idealist öğretmenin kimi konuşmaları kesilmişti; hem de, Kudret Ağa'nın kızının, Atatürk'ün resmi önünde yaptığı duygusal konuşma, çıkartılmıştı. Bu sefer, hiçbir kesinti yapılmamıştı.

İşte AKP ile, Refah arasındaki fark, burada AKP'nin, ne derece 'takiyye' yaptığını bilemem ama, çok daha özgürlükçü görünüyorlar. Merak edenler için söyleyeyim. Arsoy'un uçağı düşmüştür ama, uçaktan atlayabilmiştir. Kendini kurtaran köylüler, yaralarını tedavi etmişler ve ancak haber verebilmişlerdir. Sonunda bir helikopterle gider ve kahramanımızı getirirler. Film, mutlu sonla biter. Darısı, tüm yaşamın başına...

 

Bugün

 

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Haber Ara