Bu davada yargılanmakta olanlar ve yargılanmayı bekleyenlerin amacı, (bence), 'Bir darbe ortamı hazırlamaktı'. Bu amacı, bir terör örgütü adıyla bağdaştıramıyorum.
Bu konudaki görüşlerimi, bir kez daha dile getirmeden önce; bazı kavramlara, netlik kazandırmam gerekiyor. 'Darbe yapmak', 'darbe girişiminde bulunmak' ve 'darbe ortamı hazırlamak' ay, ayrı şeylerdir. Ergenekon davası edeniyle yargılananlar ve suçlananların, bir darbe yapacak 'olanak', 'güç' ve 'kabiliyetleri', yok gibi görünüyor. Yapmaya çalıştıkları şey, yukarda da değindiğim gibi, bir darbe ortamı hazırlamaktı.
Fakat burada; eskiden, 'hayati' dediğimiz, yaşamsal bir sorun vardır.
Böyle bir ortam hazırlandıktan sonra, eğer bir darbe gerçekleşir ve bekledikleri gibi bir siyasal iktidar oluşursa; bu ortamı hazırlamaya uğraşanların, durum ve konumları, ne olacaktır? Bu konuda, nasıl bir beklenti içindedirler?
***
Biraz aşağıda da, aynı konuya değineceğim. Bugün Türkiye'de, azımsanmayacak oranda insanlar, bir İslam şeriatı düzeni endişesi içindedirler. Bir darbe ortamı hazırlama gayreti içinde olanlar, eğer böyle bir endişe içindeyseler ve kendi 'ikbal' ve 'iktidar'ları peşinde olmaksızın; salt inançlarından ötürü, böyle bir gayrete düşmüşlerse, farklı bir biçimde değerlendirilebilirler. Fakat eğer toplumun belli kesimlerindeki korkuları istismar ederek, kendilerine bir ikbal arıyorlarsa, affedilir bir tarafları yoktur.
***
Toplumumuzun bir kesiminde; gerçekten, bir İslam şeriatı korkusu vardır. Laik ve çağdaş demokrasimizin, karanlık yüzlü bir İslam şeriatı düzenine dönüştürülebileceğinden, çekinirler. Aslında bu korku, 'birileri' tarafından, tahrik de edilir ama; sanıyorum, fazla tahrik edilmesine, gereksinimleri de yoktur.
Tahrik eden 'birileri' de, ikiye ayrılır. Bir kısmı, aynı korkuyu duyan ve yaşayan insanlardır ki; bu korkuyu duymayanların, kör ve sağır olduğunu düşünürler. Bir kısmı da; bu korkunun, çok ciddi bir zemini olmadığını düşünseler bile, halkta böyle bir korkunun varlığını, kendileri için yararlı görürler.
Hangi türden olurlarsa olsunlar; bu 'tahrikçilerin', ileri sürebilecekleri, oldukça nesnel argümanlar da vardır. Halkının çoğunluğunun Müslüman olduğu, 50 küsur devlet içinde; laik bir demokrasiyi sürdürebilen tek ülkenin, Türkiye olduğunu ileri sürerek; bu devletlerin çoğundaki, 'şeriat düzenlerinin', karanlık yüzlerini sergilerler. Doğrusu Afganistan'da kadın olmak, her Türk kadının kabusu olur.
İran'da, Şah zamanındaki rejimin, nasıl kolayca tepetaklak gittiğini anlatarak, yüreklere korku salarlar. Fakat Şah dönemi İran'ındaki baskıyı, ekonomik dengesizliğe ve İran'ın petrol zenginliğinin, komprador bir burjuvaziyle, nasıl yağmalandığını anlatmazlar.
***
Aslında, 'Şeriat düzeni' diye bir düzen yoktur. Şeriat düzeni olduğu iddiasındaki kimi ülkelerdeki düzen; şu, ya da bu biçimde, iktidarda olan, ya da iktidarı ele geçiren kişilerin, kafalarında uydurdukları bir düzendir. Zaten, böyle bir düzen olsa, İslam şeriatı ile yönetildiklerini iddia eden devletlerde, aynı düzenler olurdu. Oysaki, çok farklı uygulamalar görüyoruz. Suudi Arabistan'la, İran'ın; Libya ile, Afganistan'ın, benzer tarafları yoktur. Fakat lafta, hepsi şeriat düzenidir. İslamiyet; İran'a farklı, Libya'ya farklı bir şeriat mı emretmektedir?..
Zaten, İslamiyet'in temel kaynaklarında; Müslüman bir toplumun, siyasal olarak nasıl yönetilmesi gerektiğine dair, tek satır yoktur.
Peki bu durumda, 'şeriat düzeni' düşüncesi, nereden gelmektedir?
***
Türkiye'de, kendi kafalarındaki İslamiyet'e uygun bir düzen kurmak isteyen ve buna, 'şeriat düzeni', adını veren bir azınlık olduğunu, inkar edemeyiz. Zaten, bunu inkar etmemizin de gereği yok. Bence, bu insanların oranı, yüzde 2'yi 3'ü geçmez. Fakat sıklıkla dile getirdiğim üzere; toplumumuzda, bu oranın çok üzerindeki oranda insanlar, böyle bir şeriat düzeninin endişesi içindeler. Bu insanların, rahatlatılması gerekir. Ve daha önceleri de kaleme aldığım üzere; AKP iktidarı, bu konuda, yeterince çaba sarfetmedi. Hatta tam tersine, AKP içindeki özgürlükçü ve demokrat çoğunluk sesini duyuramazken; abartılmış İslami duyarlılıkları olan azınlık, çok yüksek sesle konuşuyor.
Ve bu durum, ürküntü veriyor ve Ergenekon gibi örgütlenmelere, zemin hazırlıyor.
***
Demokrasiye sahip çıkmak isteyenlerin, çok dikkatli olmaları gereken günler yaşıyoruz...