Dolar

37,9821

Euro

41,1631

Altın

3.767,34

Bist

9.659,48

Dolar

37,9821

Euro

41,1631

Altın

3.767,34

Bist

9.659,48

Dolar

37,9821

Euro

41,1631

Altın

3.767,34

Bist

9.659,48

Silivri'de yitirilen

17 Yıl Önce Güncellendi

2009-10-17 06:32:00

Silivri'de yitirilen
 
Silivri'de yürütülen ve adına yanlış...

Silivri'de yürütülen ve adına yanlış bir biçimde "Ergenekon" denilen dava ile ilgili olarak pek bir şeyler yazmak istemediğimi bilirsiniz. Zira hem hazırlık aşamasındaki kimi uygulamalardan rahatsız olmuştum hem de sürdürülmekte olan bir davayla ilgili olarak bir şeyler yazmanın doğru olmadığını düşünürüm.

 

Hazırlık aşamasındaki kimi uygulamalardan rahatsız olmuştum. Zira suçluluğuna dair pek kanıt bulunmayan ve (en azından bence) suçlu olma olasılıkları düşük kimi isimlerin; bu aşamada neredeyse "suçlu" gibi görülmesi ve gösterilmesinin haksız bir tutum olduğunu düşünüyorum. Elbette yasalar önünde herkes eşittir ve hazırlık soruşturmasını yürütenlerin ellerindeki kanıtlardan bazılarını bilmemiz mümkün değildir. Ancak rahmetli Türkan Saylan hocamıza reva görülen muamelenin içimi çok acıttığını dile getirmek isterim.

O Türkan Saylan ki; "Cumhuriyet mitinginde" kürsüden "ne şeriat ne cunta" diye haykırdığı için daha sonraki mitinglerde konuşması engellenmişti. O Türkan Saylan ki; kendi ideolojik mücadelesini asla silahlı kuvvetler üzerinden değil salt eğitim üzerinden yürütmeye çabalamıştı. Ne işi vardı bir "cunta soruşturmasında?.."

Neyse benim bugün ele almak istediğim konu başka.

 x x x

Zaman zaman dile getirdiğim üzere; Türkiye'de kendini "Atatürkçü" ve "laik" olarak tanımlayan insanların çok büyük bir bölümünün kafasının bir köşesinde; silahlı kuvvetlerin bir "İslam şeriatı düzenine" izin vermeyeceği, eğer böyle bir gelişme olursa ordunun müdahale edeceği düşüncesi vardır. Demokratik bir ülkede rejimin güvencesinin ordu değil halk olması gerektiğini düşünmeme karşın; benim kafamın bir köşesinde de böyle bir yaklaşım vardır. Bu halkımıza olan bir güvensizlik değil; demokrasinin tüm kurum ve kurallarıyla işleyememesinden doğan bir endişedir. Zira demokrasi içinde "demokrasiyi yok etme özgürlüğü" olmamasına karşın yakın tarihte gördüğümüz diktatörlerin çoğu kendilerine iktidar yolunu demokrasinin kuralları içinde açmışlardır. Önce demokratik yollardan (biraz zorlamayla da olsa) iktidara gelmişler ve daha sonra demokrasinin bir lüks olduğunu dile getirerek totaliter yönetimlerini kurmuşlardır. Bunun tipik örnekleri Hitler ve Mussolini'dir.

Her ne kadar Hitler "Kavgam" adlı kitabında; neler yapmak istediğini açık bir biçimde anlatmışsa da; Alman halkı herhalde bunun bir "şaka" olduğunu" (!) düşünmüş ve oylarını esirgememişlerdir. Ve tarihin gördüğü en zalim diktatörlük kurulup inanılmaz şeyler yapıldıktan sonra "Vallahi bizim haberimiz yoktu" gibisinden gülünç mazeretlerin ardına sığınmak istemişler ve "Biz yapmadık Naziler yaptı" gibi açıklamalar yapmışlardı.

 x x x

Sık sık dile getirmekten pek hoşlandığım; Winston Churchill'in bir lafı vardır. "Demokrasi" der "berbat bir rejimdir." Ve devam eder "ancak rejimlerin en az berbat olanıdır." Çok doğru bir deyiş. Gerçekten iş demokrasiyi eleştirmeye kalsa saatlerce konuşabiliriz. Fakat "demokrasinin yerine ne koyalım?"sorusunu sorduğunuz zaman verilebilecek hiçbir sağlıklı yanıt yoktur. Gene Churchill'in vurguladığı gibi "Demokrasinin uygulamalarından çıkan sorunlar gene demokrasinin kurum ve kurallarıyla çözümlenmelidir."

Peki ya o kurallar işlemiyor ve o kurumlar çalıştırılmıyorsa ne yapılacaktır? İşte bu sorunun yanıtı yoktur.

Türkiye'de silahlı kuvvetlere duyulan güvenin ve silahlı kuvvetlerle ilgili beklentilerin; son dönemde ciddi bir buhran geçirdiğini düşünüyorum.

Bunun temel nedeni; ordu içindeki kimi unsurların AK Parti'nin iktidara gelmesiyle birlikte; kimi kesimlerde başlayan "İslam Şeriatı" korkusunu kullanarak kendilerine bir iktidar yolu açmak istemeleridir. Defalarca yazdığım üzere; AK Parti bence şeriatçı bir parti değil "İslami duyarlılıkları yüksek ve liberal olmaya çabalayan" bir partidir. Arkadaşlarım arasında; bu düşüncemden ötürü beni "saf" bulan ve aymazlıkla suçlayanlar oldu. Ancak ben böyle düşünüyorum ve Türkiye'de görünürde bir İslam şeriatı tehlikesi olmadığına inanıyorum.

 

Fakat Silivri'deki duruşmalarda ortaya çıkan kimi hususlar beni cidden endişelendiriyor. Bir şeriat tehdidine karşı güvencemiz olan Silahlı Kuvvetlerimiz; belli bir ölçüde "güvenilirliğini" yitiriyor. Bazı kesimlerde "Bunlar devrimleri değil kendilerini düşünüyorlar" gibisinden tehlikeli düşünceler baş gösteriyor. Hele sahte Atatürkçü 12 Eylül yönetiminin Atatürkçülüğe verdiği zararları gördükten sonra...

Ve ülkemizdeki "İslam şeriatçılarıyla" bir kısmı kendini yıllarca solcu olarak yutturan (veya buna inanan ) "liberallerin" koalisyonu ve garip coşkusu gerçekten rahatsız ediyor.

Bakalım bu işin sonu ne olacak?..

 

 


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Haber Ara