Öncelikle şunu belirtmek isterim ki; siyasette boşluk olmaz. Herhangi bir noktada; bir boşluk ortaya çıkar gibi olduğu anda o muhtemel boşluk hızla doldurulur. Zira siyaset boşluk "kaldırmaz."
Olsa olsa belirli noktalarda; yani siyasal yelpazenin belirli noktalarında yetersiz örgütlenmeler vardır ve bu yetersizliği gören "kimileri" o noktalarda boşluk olduğunu dile getirerek, o noktaları ele geçirmek isterler...
XXX
Türk siyasal yaşamındaki yelpazeye ve Türk siyasal yaşamındaki partilere baktığımız zaman; ilginç olgular görüyoruz. Bunları ana hatlarıyla ele almak istiyorum.
Merkez sağda boşluk olduğundan bahisle orayı ele geçirmeye sıvanmış çok sayıda siyasal parti var. Bunlar arasında Demokrat Parti ve ANAP en göze çarpanları. Ancak bana sorarsanız merkez sağda boşluk falan yok. En azından şimdilik AK Parti burayı "parsellemiş" görünüyor.
AK Parti'nin "merkez sağ bir parti olmaya çabaladığını" sezemeyen kimi yazarlar ve akademisyenler, AK Parti'yi "dinci bir parti" olarak değerlendirip; merkez sağ için başka örgütlenmelerin peşine düşüyorlar.
Türkiye'de; "dinci" diyebileceğimiz partiler de vardır. Örneğin Saadet Partisi bunun ilginç bir örneğidir. Ancak yanlış anlaşılmamak için şu kadarını söyleyeyim ki; bir demokrasi içinde belirli bir çerçevenin dışına çıkmamak koşuluyla "dinci partiler" de olabilir, olabilmelidir. Fakat bu dinci parti; eğer demokrasiyi ortadan kaldırarak bir "İslam şeriatı" düzeni kurmak ister, bunun hazırlıklarına girişirse hiçbir demokrasinin buna izin vermeyeceği açıktır. Kaldı ki; aslında "şeriat düzeni" diye bir düzen de yoktur. Zira İslamiyet'in temel kaynaklarının hiçbirinde halkı Müslüman bir toplumun nasıl yönetileceğine dair tek bir satır yoktur.
Günümüzde; devletin yönetimini şu ya da bu biçimde ele geçiren bir grup "dinci"nin; kendi İslamiyet anlayışlarını "şeriat düzeni" olarak dile getirmelerinden başka bir şey yoktur. Günümüzde; İslam şeriatı ile yönetildiğini iddia eden farklı ülkelerin uygulamalarına baktığımız zaman, aralarında hiçbir benzerliğin olmadığını ve hepsinin Müslümanlığı kendi anlayışları çerçevesinde yaşadıklarını görürüz. Afganistan, Suudi Arabistan ve Libya'ya bakmak ve mukayese etmek yeter...
XXX
Türk siyasal yaşamında; "sol"da bir boşluk olduğunu iddia edenler, ister "dinci" ister "merkez sağ" ve isterse "sağ" olsun AK Parti İktidarına karşı etkin bir muhalefet yapılamadığından bahisle bu boşluğu doldurma amacındadırlar.
Özellikle; son günlerde Sayın Rahşan Ecevit ve Sayın Mustafa Sarıgül'ün partileşme çabaları bu anlayış üzerine kuruludur. Zaten bugün; bu konuyu ele almamın nedenlerinin önde geleni son günlerdeki bu çabalardır.
Gerçekten; geçenlerde bir televizyon kanalından arayarak Sayın Ecevit ve Sayın Sarıgül'ün girişimlerini değerlendirmemi istediler.
Ne derece hoşlarına gitti bilemem ama aklımın erdiğince değerlendirmeye çabaladım. Bugün; bu görüşlerimi sizlerle de paylaşmak istiyorum.
Ben CHP'den umudunu kesenlerden değilim. 12 Eylül yönetiminin insafsız baskıları ve rahmetli Bülent Ecevit'in tüm "dışlamalarına" karşılık, CHP hâlâ ayaktadır ve (bence); AK Parti karşısındaki en güçlü iktidar alternatifidir. Zira CHP bu cumhuriyeti kuran partidir ve kökleri halkın en uzak noktalarına kadar uzanan bir siyasal örgütlenmedir. Bugün; CHP'nin Sivas'ın
doğusunda pek sesinin duyulmamasına aldanmayın. Yarın; o bölgelerde de CHP'nin sesini duyabiliriz.
Bu görüşlerim bir yana; CHP'nin kötü yönetildiği konusunda kuşku duymuyorum. Fakat bu yönetimin bir biçimde sonlandırılacağını düşünüyorum.
XXX
Rahşan Ecevit'in yeni bir siyasal parti kurmak istemesini; saygıyla fakat şaşkınlıkla karşılıyorum. Eğer CHP'nin bir "sinerji" yaratabilmek umuduyla; kimi DSP'lilere kapısını açması olmasa; DSP de "siyasal mevtalar" arasına katılmış olacaktı. Bu son çabaların bu kaderi değiştirebileceğini sanmıyorum.
Mustafa Sarıgül ise başarılı bir siyasetçi. Çalışkan ve kendini sevdirmesini biliyor. Fakat duygusal ve heyecanlı. Bilgi Üniversitesi'nin kuruluş yıllarında; Kuştepe'de bizleri çok bunaltmıştı. Eğer yargıdan güç alamasak tatsız şeyler olabilirdi.
Aradan yıllar geçti. Şimdi soğukkanlı bir değerlendirme yaptığım zaman, etrafına iyi isimler toplayabilirse başarı şansının olabileceğini düşünüyorum. Kurultay hataları yaptığı ilk "çıkışında"; yanında Hasan Bey dışında kimseler yoktu. Şimdi çok sayıda isimleri görüyorum. İktidar alternatifi olmasa bile; TBMM'ye girer gibime geliyor.
"Milliyetçi sağ"da çok daha fazla parti "boşluk" arıyor. Fakat BBP dahil hiçbirine şans vermiyorum. MHP burada boşluk bırakmıyor.
Bunu bir başka yazımda ele alacağım.