Dolar

37,9821

Euro

41,1631

Altın

3.767,34

Bist

9.659,48

Dolar

37,9821

Euro

41,1631

Altın

3.767,34

Bist

9.659,48

Dolar

37,9821

Euro

41,1631

Altın

3.767,34

Bist

9.659,48

Spor ve siyaset

17 Yıl Önce Güncellendi

2009-10-22 08:51:00

Spor ve siyaset
 
"Sporla siyaseti karıştırmamak gerek" diyen; çok "akl-ı evvel" vardır.

Oysaki benim yaşadığım süre içinde; kimi zaman çok olumlu olsa bile sporla siyasetin iç içe olmadığı dönem yoktur. Bu konuda ilk aklıma gelen; 1970'li yıllarda ABDÇin Halk Cumhuriyeti arasındaki buzları eriten "pingpong diplomasisi" oluyor.

2. Dünya Savaşı sonrasında; Çin'de bir iç savaş çıkmıştı. Bir yanda eski bir sosyalist olan fakat rotasını tümüyle değiştiren ve ABD destekli Çan Kai Şek orduları; öte yanda Mao Tse Tung yönetiminde sosyalist ordu. Sonunda; ağır bir yenilgi alan Çan Kai Şek, Çin'in karşısındaki Formoza adasına geçti ve kendine sadık unsurlarla orada bir devlet kurdu. Bir tarafta o zamanların 8-900 milyonluk Çin Halk Cumhuriyeti; öte yanda onun yirmide biri kadar Formoza. Ve ABD "Çin" olarak Formoza'yı (Taipeh) tanıdı ve Çin Halk Cumhuriyeti'ni "Çin" olarak kabul etmedi ve tanımadı.

Tabii ABD'nin "derdi" başkaydı. Savaş sonrasında; SAN Fransisko'da kuruluşu yapılan Birleşmiş Milletler'in yürütme yetkisine sahip gibi görünen "Güvenlik Konseyi"ne; beş ülkenin "daimi üye" olarak katılması karara bağlanmıştı. Aynı zamanda "veto" yetkisi olan bu 5 üye; ABD, Sovyetler Birliği, Fransa, İngiltere ve Çin idi. ABD, Çin Halk Cumhuriyeti'ni tanımayarak; BM Güvenlik Konseyi'ne Formoza'nin daimi üye olarak katılmasını sağlıyordu. Ve ABD ile birlikte tüm "yandaşı ülkeler" (Türkiye dahil) Çin Halk Cumhuriyeti'ni tanımıyordu.

Bu mantıksız durum; ABD'nin Uzakdoğu politikasını "gözden geçirmesine" kadar sürdü. Vietnam'da tam bir batağa saplanan ve on binlerce evladını yitiren ABD; soğuk savaşta kendine bir avantaj sağlamış gibi görünen Sovyetler Birliği karşısında; Çin'e yakın olmanın avantaj sağlayacağını düşünerek; Çin'e bir "açılım" yapmak istedi. Ve bu açılımı "ping-pong" (masa tenisi) takımını Çin'e göndermekle yaptı. O zamana dek; bir canavar olarak gösterilen Mao birden Noel Baba'ya dönüştü.

O dönemde ABD'deydim. Böylesine bir dönüşe şaşırıp kalmış ve özellikle "ulusal" adı verilen ve ülke çapında yayın yapan televizyon kanallarının; devlet politikalarıyla nasıl bir uyum içinde olduklarını hayretle gözlemiştim. ABC (American Brodcasting Corporation) NBC (National Brodcasting Corporation) ve CBS (Colombia Brodcasting System) gibi büyük kanallar; iki gün içinde ağız ve görüntü değiştirivermişlerdi. Ve sonunda; Formoza Güvenlik Konseyi'nden çıkartılmış ve Çin Halk Cumhuriyeti BM Güvenlik Konseyi'nde hak ettiği yeri almıştı.

Benim anımsadığım dönemler; doğal olarak "soğuk savaş" dönemleriydi. Bu dönemde (o zamanki deyişle) "doğu" ve "batı" bloklarının en ciddi savaş alanı spor sahaları idi. Sovyetler Birliği'nin çökmesi ve Doğu Bloku'nun dağılmasından sonra; spor müsabakaları ulusların rekabetine dönüştü ama; o dönemde "blokların rekabeti" görüntüsünde idiler. Özellikle yaz olimpiyatları; bu bloklar arası rekabetin en yoğun yaşandığı alanlar idi. O dönemde; sosyalist devletler için uluslararası spor alanları tam birer propaganda arenası idiler. Hoş Batı bloku ülkeleri de onlardan pek geri kalmazlardı. Özellikle sözde amatör sayılan atletizm alanında; kıran kırana mücadele ederlerdi. Bu arada Demokratik Almanya Cumhuriyeti (Doğu Almanya) diğer alanlarda pek gösteremediği başarıyı; spor alanlarında fazlasıyla gösterirdi. Yani "sporla siyaseti birbirine karıştırmayalım" diyen iyi niyetli kalemlere pek aldanmamak gerekir.

Tüm bunları yazmamın nedeni son Ermenistan "açılımı" nedeniyle ortaya çıkan ya da çıkartılan buhran. Özellikle Ermenistan'la yapılan futbol maçı öncesinde yaşanan şeyleri anlayabilmem gerçekten mümkün değil. Öncelikle şunu belirtmek isterim ki; Ermenistan'la ve dünyanın dört bir yanındaki Ermeniler'le olan sorunların çözümünü içtenlikle istiyorum.

Fakat özellikle Ermenistan dışındaki Ermeniler'in; böyle bir barışa yatkın olduklarını zannetmiyorum. Zira bu insanlar yani "Ermeni diasporası" olarak anımsanan bu insanlar; bulundukları ülkelerde "Ermeni kimliklerinin" eridiğini ve bundan uzaklaştıklarını düşünüyorlar ve tek çare olarak hayali bir "soykırıma" sarılıyorlar. Aslında yanlış anlaşılmak da istemem. 1915 "tehciriyle" çok büyük acılar yaşanmış. Fakat bu bir soykırım değil ve acı çeken tek unsur Osmanlı Ermenileri değil. Osmanlı'nın Türk- Müslüman tebası; Rumeli ve Balkanlar'ı terk ederken hiç kuşkunuz olmasın Osmanlı Ermenileri'nden daha az ıstırap çekmişlerdi. Zor dönemlerdi onlar; insanlık adına utanç verici dönemlerdi. En iyisi bir kan davasına dönüştürmemek...

Geçenlerde; bir ders sonrasında bir öğrencim "Hocam bir şey sorabilir miyim?" dedi. Elbette sorabileceğini söyleyince "Azerbaycan bu denli zenginken ve nüfusu Ermenistan'a oranla bu denli büyükken; Karabağ'da işgal altındaki bölgeleri neden askeri bir harekâtla çözmüyor?" dedi. Yanıtı kolaydı. "Çünkü" dedim "oralardaki işgal ordusu daha ziyade Ruslar." Zira Kafkas sorunları; Rusya'nın birinci dereceden sorunları. İşler bu düzeyde görülürken; Ermenistan'la yapılacak futbol maçına Azerbaycan bayrağı sokulmasına izin verilmemesi ilginç tepkilere yol açtı. Birileri; spora siyaset sokulmamasına çok kızdı... Olacak şey değil...


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Haber Ara