Dolar

37,9821

Euro

41,1631

Altın

3.767,34

Bist

9.659,48

Dolar

37,9821

Euro

41,1631

Altın

3.767,34

Bist

9.659,48

Dolar

37,9821

Euro

41,1631

Altın

3.767,34

Bist

9.659,48

Tarihi değiştirmek

17 Yıl Önce Güncellendi

2009-10-31 08:43:00

Tarihi değiştirmek
 
Yazımın başlığını "Tarihi değiştirmek" olarak koydum ama tarihi değiştirmek kimsenin haddi değildir.
Burada benim kastettiğim; tarihte yaşananları anlatırken değiştirme çabalarıdır.

Bu çabalar; kimi zaman iyi niyetlidir ve bilgisizlikten kaynaklanan hatalar yapılır. Kimi zaman da; işin doğrusunu bilmekle birlikte; değişik nedenlerle farklı anlatılmak istenir. Aslında; ister iyi niyetle olsun ister kötü niyetle olsun; bu türden değişiklik yapmak istemek doğrudan doğruya halkı aldatma çabasıdır.

Bugün; bu saptırma çabasının son günlerde gördüğüm ilginç bir örneği üzerinde durmak istiyorum.

x x x

 Bu türden eleştirilerimde isim vermediğimi bilirsiniz. Zira hem bir tartışmaya yol açmak istemem; hem de amacım birilerini küçük düşürmek değil.

Son günlerde elime geçen ve yakın tarihimizle ilgili yazıların yer aldığı bir kitapta; doğru yazılar yer almakla birlikte Osmanlı padişahlarıyla ilgili bir yazı; beni hem şaşırttı hem de güldürdü.

Çok sayıda kitaba ismini verdiği belirtilen yazarın görüşleri; gerçekten tartışılmaya değer. Ve işin daha da ilginç bir yanı; konu "resmi tarihi" (!) eleştirmeye dayandırılıyor.

Yazımda kitapta yer alan hususlara değinmeden önce; şu "resmi tarih" konusuna bir kez daha dönmek istiyorum. Son günlerde; işi alaya döktüm. "Tarihin bazı bölümleri resmi gazetede mi yayınlanmış" sorusunu soruyorum. Ne demek resmi tarih? Günümüzün çok eksikli demokrasisinde bile; her türlü tarihsel yorum ve değerlendirme yapılırken tarihin resmisi mi olur?

Eğer ortaöğretimde okutulan tarihten söz ediyorlarsa; ilk ve ortaöğretimde; tarih dergisinin farklı amaçları vardır. Her ülke; çocuklarına "yurt sevgisi" ve "ülkesiyle gurur" aşılamaya çalışır. Bu yaklaşımın istisnası yoktur. Bu yaklaşımı; "resmi tarih" diye adlandırıp alaya almanın ya da dayanaksız bir biçimde eleştirmeye çabalamanın hiçbir anlamı yoktur.

x x x

Bugün ele aldığım söz konusu yazıda; önce "Osmanlı padişahları diktatör müydü" sorusu soruluyor. Aslında burada "elmalarla armutlar toplanıyor." Tarihin o evrelerinde diktatörlükten söz edilmesi mümkün değildir. Olsa olsa yetkilerinin dereceleri açısından değerlendirilebilirler ki; zaten yazarımız da o noktaya geliyor ve şunları yazıyor: "...Osmanlı padişahları hiçbir zaman 'mutlak' olduklarını kabul etmemişler ettirmeye de çalışmamışlardır. Aksine ulemaya tabi olmuşlar, büyük hesap gününü her zaman göz önünde bulundurmuşlar, bunu bir an olsun unutma korkusuyla Talebe-i ulumdan bir gruba 'Mağrur olma padişahım senden büyük Allah var' diye bağırtmışlardır."

Yazıda bazı uydurma örnekler de veriliyor ki; bunlardan birini yazımın sonuna ekleyeceğim. Sonuç olarak "Osmanlı'nın bir töre devleti olduğu ve ' Kanun-u Kadim'in yani törenin herkesi bağladığı ileri sürülüyor. (Tabi kanun-u kadim töre değil genelde eski yasalardır ama Osmanlı padişahlarının durumu daha esnektir.)

Yazarımıza göre; Osmanlı Devleti "insan, hayvan ve bitkiye yönelik hizmetler veren büyük bir hayır kurumuna dönüşmüştür. Padişahlar bu hayır kurumunun garsonlarıdır."

Padişahların yönetimini "insan merkezli bir demokratik yapıya" benzeten yazarımız padişahların "Şeyhül İslamları görevden alma yetkisi yoktur ama Şeyhül İslamlar padişahları azletme yetkisine sahiptirler" demektedir.

x x x

Yazarımızın bu görüşlerine karşı; konunun tartışılmaz büyük uzmanı Prof. Dr. Ömer Lütfi Barkan "Osmanlı İmparatorluğu'nda Din ve Sekülarizmin İnkişafı" başlıklı makalesinde şunları yazmaktadır:

Bir şeyhülislama fetvası için gönderilen konuya yazdığı yanıt: "Devletçe teb'a üzerinde vaki olan tasarruflar amme menfaatini muta zammın ise şer'an da sahih ve muteberdir."

Prof. Barkan; aynı makalede Osmanlı padişahlarını yasa koymakta kuramsal ve pratik olarak serbest bulmakta; çıkarılan yasaların şeyhülislam kapısına gönderilerek oranın da onayı alındıktan sonra yürürlüğe girdiği konusunda geleneksel bir ilke olmadığına işaret etmektedir.

Gene aynı makalede; Prof. Barkan yasa koymanın padişah için ne derecede kişisel bir hak olduğunu göstermek için bir kanıt daha vermektedir ki; o da yasaların padişah yaşadığı sürece uygulanabildiği eğer ölürse yerine geçen padişahın bunları onaylamak ya da değiştirilmiş yeni yasalar koymak hususunda tamamen serbest olmasıdır.

X x x

Söz konusu kitapta bir de ilginç örnek var. Buna göre Kâğıthane'deki mesire yerlerine su getirmek isteyen padişah (Kanuni Sultan Süleyman); bu işe Nikola isimli mimarı tayin eder ve işi sıkı tutmasını, acele etmesini ister.

Fakat bir süre sonra; aynı yere gidince işlerin ilerlemediğini görür ve Nikola'yı görmek ister. Oysaki sadrazam Nikola'yı hapse attırmıştır. Padişah buna çok kızar "Buyruğum nasıl çiğnenir" der.

Sadrazam "Devleti yönetme yetkisi benimdir. Eğer karışacaksanız istifa ediyorum" der...

Okuyun da inanmayın. Osmanlı'nın büyüklüğünü anlatmak başka şey; bu türden işler uydurmak bambaşka bir şeydir...


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Haber Ara