'Merkez'den uzaklaştırma', dedim ama; işin doğrusu, yapılan şey; AKP'nin, kendini 'merkez partisi olarak görmesine', son verme operasyonuydu. Bu konuda AKP, dini duyarlılıklara ağırlık verse bile, merkeze tutunmaktan başka çaresi, yok gibi görünüyor. Zira, Saadet Partisi'nin 'alanına' girmeye çabalarsa; şu anki gücünden, çok kaybeder. Bu nedenle, yukarıda da değindiğim gibi; dini duyarlılıklara ağırlık verecek, fakat merkezden uzaklaşmamaya çabalayacaktır.
Şu anda, Sayın Hüsamettin Cindoruk'un bayraktarlığını yürütmekte olduğu proje; acaba, AKP'yi 'merkez'den uzaklaştırır mı, ya da uzaklaştırabilir mi? Bunu, zaman içinde göreceğiz. Bunu, zaman içinde göreceğiz fakat benim şimdiden tahminim; bundan sonraki dönemde, Cindoruk; 'laiklik' ve 'çağdaşlık', üzerinden bir siyaset izleyecek. Eğer Sayın Cindoruk'un nefesi yetmez ve bayrağı, bir başkasına devrederse, aynı politikanın devam edeceğini düşünüyorum.
Peki bu durumda, 'laiklik' konusundaki duyarlılıklarını; 'sosyal demokrat', görüşlerinin önüne geçiren ve kimi zaman, 'ulusalcı'; kimi zaman 'merkez', kimi zaman da 'hem ulusalcı ve hem merkez', bir parti olarak değerlendiren CHP'nin, konumu ne olacaktır ?
Ben bugünkü yazımda; daha ziyade, CHP üzerinde durmak istiyorum.
x x x
Türkiye'de klasikleşen bir yaklaşım vardır. Bu yaklaşıma göre; halkımızın 30-35'i, CHP'nin de içinde bulunduğu, 'laik ve çağdaş'lığı ön plana çıkartan, partilere oy verir. Buna karşılık; yüzde 35-40'lik bir oran muhafazakar (tutucu) partileri destekler. Yüzde 30 civarında da, 'kararsız' oy vardır. Bu karasız oylar, genellikle, 'istikrar' vaat eden, sağ partilere gider. Ama Bülent Ecevit gibi liderler, 'inandırıcı' olabilirlerse; kararsız oyların, epey bir bölümünü alabilirler. Tek başlarına iktidar olamazlar ama, bir koalisyon kurucusu olurlar.
Türkiyede'de; CHP'yi bir anlamda bitiren şey, 12 Eylül yönteminin, bilinçli ve insafsız politikası ve rahmetli Ecevit'in de, bu dönemdeki hatalarıdır. Tabii CHP'nin 'bitmesi', anlamına gelmektedir. Gerçekten, bu sütunda defalarca ve defalarca dile getirdiğim üzere; 12 Eylül yönetimi, bütün hışmıyla, 'sol'un ve CHP'nin üzerine gitmiştir. Türk Silahlı Kuvvetleri'nin, o zamanki, (ve muhtemelen bugünkü) yapısını bilen biri için; 12 Eylül'ün bu tutumunu açıklamak, oldukça güçtür. Fakat ortada, bir gerçek vardır ve bu da, 12 Eylül'ün bedelinin CHP tarafından ödenmiş olmasıdır.
12 Eylül öncesinde; Ankara'nın doğusunda, birtakım marjinal parti ve grupların ötesinde, en güçlü siyasal örgütlenme, CHP idi. Bugün, akıl almaz bir biçimde; kimi kentlerimizde oy oranı, yüzde 2'lere 3'lere düşen CHP; 12 Eylül öncesinde bölgenin en güçlü partisiydi. Fakat 12 Eylül yönetimi CHP'nin üzerine öyle bir hışımla geldi ki, ne örgüt kaldı, ne de potansiyeli olan genç liderler. Bunlar, yani potansiyeli olan genç liderler, elbette politika yapmayı sürdürdüler ama; bambaşka örgütler içinde ve bambaşka hedefler peşinde...
x x x
12 Eylül cuntasının; bir kararla kapattığı CHP'nin, yeniden Türk siyasal yaşamı içinde yer alması, uzun bir süre gerektirdi. Aynı biçimde kapatılan Adalet Partisi'ne, Süleyman Demirel; Milli Selamet Partisi'ne, Necmettin Erbakan ve Milliyetçi Hareket Partisi'ne Alparslan Türkeş 'sahip çıkarken'; Bülent Ecevit kapatılan CHP'ye ve bunun tabanına, sahip çıkmadı. Rivayet olunur ki; eğer 12 Eylül olmasa da, Bülent Ecevit, CHP ile yollarını ayıracakmış...
Bu rivayetin, ne denli doğru olduğunu bilemeyiz. Ama Bülent Ecevit, CHP tabanından koptu ve daha sonra, dernekçilik vb.biçimlerde siyaset yaparak, yasakları sona erince de, DSP içinde yer aldı.
CHP tabanı; SODEP, Halkçı Parti gibi, iki örgüte bölünmüştü. Halkçı Parti, başbakanlık müsteşarı Necdet Calp tarafından, SODEP'in önünü kesmek için kurulmuş ve SODEP seçimlere sokulmayınca, ciddi biçimde oy toplamıştı.
Daha sonra, bu iki parti birleşerek, günümüz SHP'sini oluşturdular. (Bu aşamada, Aydın Güven Gürkan'ın özverisini, anımsatmak isterim). Ve gene bu arada, eski partilere, kapılarını açma fırsatı doğdu ve SHP'yi bir türlü ele geçiremeyen Deniz Baykal, CHP'yi yeniden örgütledi.
x x x
2000'in son yılları, çok zor geçti. İnanılmaz yolsuzluklar ve 2001 ekonomik buhranı; 'milli görüş' gömleğinden sıyrılmış bir AKP'yi, iktidara iktidara taşıdı. Bir dizi 'hata', AKP'nin 2007'de, iktidarını pekiştirdi. Ve bu dönemde CHP kendini ortaya koyamadı.
Günümüzde; CHP'nin, 'sol niteliğini' yitirdiğine dair, güçlü bir propoganda var. Gerçekten yıllardır izlenen politikalar sonucunda; CHP tabanında, bir 'İslam şeriatı düzeni', öylesine korku yarattı ki; 'laikliği', 'sol'un önüne aldılar. Bu arada, 'Sosyalist Enternasyonal'in yaptığı, abuk-sabuk değerlendirmeler ve gönderdiği mesajlar, kafa karışıklıklarını artırdı.
Bugün CHP için, Türk siyasal yaşamındaki tek yer, 'sol' ve 'merkez sol'dur. Hele, Cindoruk hareketinden sonra; CHP'ye, 'merkezde' hiç yer kalmamıştır. Hatta 'merkez' kavgası, AKP ile Cindoruk arasında olacaktır.
x x x
Türk siyasal yaşamında, ilginç gelişmeler olacak...