Dolar

37,9821

Euro

41,1631

Altın

3.767,34

Bist

9.659,48

Dolar

37,9821

Euro

41,1631

Altın

3.767,34

Bist

9.659,48

Dolar

37,9821

Euro

41,1631

Altın

3.767,34

Bist

9.659,48

Türkiye ve Filistin

18 Yıl Önce Güncellendi

2009-01-13 00:33:00

Türkiye ve Filistin
Geçtiğimiz Cuma günü, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'nin öğrenci kulüplerinin tümünün; ortak düzenlediği ilginç bir 'Filistin Paneli' vardı.
 

Ara sınav öncesindeki son gün olmasına karşın, öğrenci katılımı çok iyiydi. Fakat, konuyla ilgilenmesi gereken, öğretim üyesi meslektaşlarımızın azlığı üzücüydü.

Hele, bu alandaki öğretim yardımcılarının; yani, araştırma görevlilerinin, hiçbirinin salonda olmaması; üzücü olmanın ötesinde bir ayıptı. Ama galiba, öğrencilerimiz yeterince duyuramamışlardı... Söz vermiş olan kimi meslektaşlarımızın da gelememesi üzerine; bu paneli yönetmek bana düştü.

Katılan iki panelist vardı. Bunlardan biri; Filistin Büyükelçiliği, İstanbul Temsilcisi, Konsolos Abdel Kerim Alkhatip; biri de, 'www@timeturk. com'un genel yayın yönetmeni Turan Kışlakçı idi. Bu sitenin, uluslararası bir haber sitesi olduğu, Sayın Kışlakçı'nın kartvizitinde belirtiliyordu. (Aslında, bu türden haber siteleri ve internet gazeteciliğiyle, başım hiç hoş değildir.

Bunları, denetimsiz ve sorumsuz sayarım. Ayrıca, her aklına gelenin, böyle bir site açtığı ve aklı sıra, gazetecilik yaptığı bir ortamı, oldukça 'saptırıcı' görürüm.) Neyse; bugün, bu türden iletişim olanaklarını eleştirecek değilim. Filistin Konsolosu Sayın Alkhatip, Türkçe biliyordu. Eğitimini Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi'nde yapmış ve sonradan diplomasi mesleğine katılmış.

Yüz yüze konuşurken, Türkçesi çok iyiydi ve her şeyi anlıyorduk. Fakat panel sırasında, mikrofon çok azizlik etti. Öğrencilerimiz, söylediklerinin bir bölümünü anlayamadılar.

Ancak önemli olan, Filistin Konsolosu'nun orada olması ve duygularını dile getirmesiydi. Bu amaca da fazlasıyla ulaşıldı. Sayın Alkhatip; uzun uzun İsrail zulmünden söz etti. İsrail'in, nasıl ve hangi haksızlıklar sonrasında kurulduğunu anlattı.

Şu anda Gazze'deki çatışmanın, Hamas'la İsrail arasında bir çatışma olmayıp; Hamas'la birlikte, Filistin Kurtuluş Örgütü'nün de hedefte olduğunu söyledi. (Zaten anladığım kadarıyla; Sayın Alkhatip Hamas'tan ziyade El Fetih'e yakındı.) Gazze'ye birkaç kez gittiği anlaşılan Turan Kışlakçı da; aşağı yukarı benzer şeyler anlattı. Fakat onun anlattıklarının tümünü anlamak mümkündü.

Bu arada Kudüs Müftüsü ile Almanlar, daha doğrusu Naziler arasında; varlığı sürekli işlenen propagandanın, doğru olmadığını ve Müftü'nün, Hitler'le birlikte çekilmiş sadece iki fotoğrafı olduğunu fakat propaganda için sürekli olarak bu fotoğrafların gündeme getirildiği ve yayınlandığını anlattı. Konuşmalar sonrasında sıra öğrencilerimizin sorularına geldi. Çok güzel sorular yönelttiler.

Aldıkları yanıtlardan (en azından bazıları) pek memnun olmasalar da; eteklerindeki taşı döktüler ve sanıyorum, toplantıdan memnun bir biçimde ayrıldılar. Tüm gençliğini, 'Anti-Amerikan' gösteri ve söylemlerle geçirmiş; benim gibi, yaşlı bir akademisyen için; günümüz gençlerindeki, ABD düşmanlığının, çok memnuniyet verici olması gerektiğini düşünüyorum ve gerçekten çok memnuniyetle izliyorum. Fakat kimi zaman; bu ABD düşmanlığı yerini Rusya ve İran dostluğuna bırakınca çok şaşırıyor ve üzülüyorum. Neyse, bu konuyu da bir başka yazımda ele almak istiyorum.

Öğrencilerimizden birkaçı, bu sorunun nasıl çözümlenebileceğini; daha doğrusu Sayın Konsolus'un bu konudaki düşüncelerini sordular. Bu sorulara verilen yanıt, 'İsrail'in, 1967 sınırlarına çekilmesi' yani Gazze koridorunu ve Batı Şeria'yı, tam anlamıyla terk etmesi;

Golan tepelerini, Suriye'ye geri vermesi ve her şeyden önemlisi; Batı Kudüs'ü, eskiden olduğu gibi Ürdün'e bırakmasıydı. Bana kalırsa, İsrail, 'ebedi başkenti' olarak ilan etmekten çekinmediği Kudüs'ü asla bırakmaz. Kudüs'ün, neden 'ebedi başkent' olduğunu elbette sorabiliriz hatta sormamız gerekir. Ama daha önce; Filistin topraklarının, neden Yahudiler'e 'vadedilmiş toprak' olduğunu sormamız gerekir.

Hatta, bu vadedilmiş toprakların, Nil nehrinden Fırat'a kadar uzanıp uzanmadığını sormamız gerek. Tabii, bunların hiçbirine yanıt alamayız... Bir öğrencimiz; Filistin halkının Türkiye'nin tutumu hakkında ne düşündüğünü sordu. Yanıt, diplomatça idi ve Türkiye'yi, 'yere-göğe sığdıramadı.' Müslüman dünyaya ve Müslüman olmayan dünyaya baktığımız zaman, ben de öyle düşünüyorum.

Mukayeseli baktığımız zaman; İsrail vahşeti konusunda en duyarlı davranan ülke Türkiye oldu. Fakat bir başka öğrencimiz; Türkiye'nin, İsrail'le olan askeri ilişki ve anlaşmalarını vurgulayarak, soruyu bir başka biçimde de olsa yeniden sordu.

Diplomatik kuralları zorlamama açısından, sorunun yanıtının daha önce verildiğini vurgulayarak toplantıyı kapattım. Fakat şu anda vahşet hâlâ sürüyor ve sorumlusu kim olursa olsun bir insanlık dramı yaşanıyor. 'Hür Dünya' olarak isimlendirilen dünyanın liderleri, bu vahşeti durduramazlarsa aynalara kolay bakamayacaklar.

BUGÜN

 

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Haber Ara