Dolar

37,9821

Euro

41,1631

Altın

3.767,34

Bist

9.659,48

Dolar

37,9821

Euro

41,1631

Altın

3.767,34

Bist

9.659,48

Dolar

37,9821

Euro

41,1631

Altın

3.767,34

Bist

9.659,48

Türkiye'yi yönetenler

17 Yıl Önce Güncellendi

2009-06-18 12:15:00

Türkiye'yi yönetenler
 
Geçen hafta, Yüksek Öğretim Kurulu ve Sabancı Üniversitesi arasında, ilginç bir sürtüşme yaşanmıştı.

Kısaca anımsatayım: Sabancı Üniversitesi'nin, herhangi bir birimine kayıt yaptıran öğrenciler; eğer gerekli not ortalamasını tuttururlarsa, aynı üniversitenin bir başka birimine geçme olanağına sahip oluyorlardı. Bu olanağa, ikinci yılın sonuna kadar sahip olan öğrenciler; seçimlerini bir ölçüde bilinçlendikten sonra yapabiliyorlardı.

Bu sistem; hiç kuşkusuz yararlı bir sistemdi. Farklı nedenlerle bir bölüme kayıt yaptıran öğrenciler; istemedikleri bir alanda zorla eğitim görecekleri yerde; kendilerine daha uygun olduğunu anladıkları bir alanda, severek eğitim görebileceklerdi ve bundan başta kendileri olmak üzere herkes yararlanacaktı.

6 Haziran tarihinde, bu köşede; 'Paranın Egemenliği ya da Çifte Standart' başlıklı yazımda aynen şöyle diyordum: '...Bir kez daha yineleyeyim: Bu sistem, çok iyi bir sistemdir ve lisesini bitirdiği dönemde, 'sağlıklı tercih' yapması zor görünen öğrencilerimiz; bir iki yıllık üniversite yaşamları sonucunda, sağlıklı bir tercih yapabilir ve dolayısıyla başarılı olabilir. Bu; hem o gencimiz hem ailesi ve hem de ülke açısından kazançtır...'

Aynı yazımda, bu 'iyi' sistemin neden tüm Türkiye üniversitelerinde uygulanmadığı sorusunu da şöyle açıklıyordum: '...Uygulanamıyor çünkü belirli alanlara aşırı bir tercih olduğu takdirde işin içinden çıkılamaz...'

x x x

Fakat bu konuda beni rahatsız eden şey; bu 'iyi' ve 'yararlı' sistemin, Sabancı Üniversitesi'ne ve bu üniversitenin bir avuç öğrencisine tanınırken; Kemal Gürüz başkanlığındaki YÖK'ün, aynı sistemi talep eden diğer üniversiteleri reddetmesiydi. Günümüz Yüksek Öğretim Kurulu, bu 'çifte standart'a ve 'ayrıcalığa' son vermek isteyince, tam bir yaylım ateşi altına alındı. Bu sistemin 'ayrıcalık' olmadığını 'seçme özgürlüğü' getirdiğini yazanlar mı istersiniz; demokrasi dersi vermek isteyenler mi istersiniz...

Gerçekten; bazı kişileri anlamakta çok zorlanıyorum. YÖK'ün her yaptığına, (yararlarına olmadığı sürece) karşı çıkmayı; 'demokratlık' ve 'ilericilik' olarak değerlendirmek, nasıl bir mantığın ürünüdür? AK Parti hükümetinin yaptığı her şeyi eleştirmeyi 'Atatürkçülük' sanmaktan ne farkı var bunun?..

Söz konusu yazımda; bu konuda da aynen şöyle yazmıştım: '...İnsanların, bu denli kör olmalarını anlayamıyorum. 'Seçme özgürlüğü' elbette özlenen bir şeydir, iyi bir şeydir. Fakat eğer bu özgürlüğü, başka talep edenlere tanımaz ve ekonomik gücü yüksek bir avuç azınlığa tanırsanız; burada en insafsızından bir 'ayrıcalık' söz konusudur...'

Bu ayrıcalığı, 'demokrasi adına' savunanlara da; bunu demokrasi olarak görenlere de 'aferin...'

x x x

Ancak, yazımın bu bölümünü şöyle noktalıyordum: '...Fakat Sabancı'nın bu ayrıcalığını yitirmesinden endişe edenler, boşuna endişe ediyorlar. Öyle sanıyorum ki; (belki de, sizler bu yazıyı okumadan önce) bu işi 'çözerler.' Bunun çok örneklerini gördüm...'

Bu tahminim, gerçekten boş bir tahmin değildi. Nitekim bu yazının yayınlandığı gün, iş 'bağlanmıştı.' Sabancı Üniversitesi'nin sayın mütevelli heyet başkanı ve rektörü, cumhurbaşkanıyla görüşmüş ve bir yumuşama sağlamışlardı.

Ne olabilirdi ki?..

Türkiye'deki, 'egemen ekonomik güç'ün hangi ayrıcalığını şimdiye dek kim ortadan kaldırabildi ki? Kim buna cesaret edebilir? Ayrıcalıkların baskısından, en çok 'mutazarrır' olanların başında gelenlerden biri olan, Sayın Cumhurbaşkanı da; bu, ayrıcalık taleplerinin sürmesi karşısında direnemedi işte...

x x x

Fakat tüm bu tartışmalardan, olumlu bir sonuç çıkmış gibi görünüyor. Burada 'çıkıyor' diyemiyor; 'çıkmış gibi görünüyor' diyorum. Zira, öngörülen yeni sistem net değil.

Gerçekten; YÖK, bu ayrıcalığı kaldıramayınca, 'bari tüm üniversitelere aynı sistemi getirelim...' gibisinden bir yaklaşım içine girdi. Aslında bu karar, hayırlı bir karar olabilir. Fakat bu yeni sistemi tam anlayamadım.

Sistem; bu konudaki yetkiyi, üniversite senatolarına bırakıyor gibi görünüyor. Bir öğrenci, herhangi bir fakülteye kayıt yaptığı zaman; (anlaşılan) senatonun belirleyeceği not ortalamasına ulaşılırsa, bir başka fakülteye geçiş yapabilecek. Fakat burada da bir başka koşul getiriliyor. Bir öğrenci, örneğin hukuk

fakültesine geçiş yapmak isterse; Türkiye üniversitelerindeki hukuk fakülteleri arasında en düşük puanla öğrenci alan hukuk fakültesinin, taban puanını tutturmak zorunda. Ancak burada bir 'bilinmeyen' daha var. Bu en düşük taban puanı, devlet üniversiteleri için mi vakıf üniversiteleri için mi? Eğer vakıf üniversitelerinin taban puanı söz konusu olursa, çok düşük bir puana ulaşılabilir. Bu da, başka sorunlara yol açar.

Örneğin; herhangi bir vakıf üniversitesinin hukuk fakültesinin taban puanı 250 olursa; 250 puanın üzerindeki puanı olanların hepsine; böyle bir hak devlet üniversitelerinde de tanınabilir mi? Bunlar karışıklığa yol açmaz mı?

YÖK, zor bir kararın altına imza attı. Bakalım, ne gibi sorunlar ortaya çıkacak?..

Bekleyip göreceğiz.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Haber Ara