Dolar

37,9821

Euro

41,1631

Altın

3.767,34

Bist

9.659,48

Dolar

37,9821

Euro

41,1631

Altın

3.767,34

Bist

9.659,48

Dolar

37,9821

Euro

41,1631

Altın

3.767,34

Bist

9.659,48

Vahdettin

17 Yıl Önce Güncellendi

2010-01-19 07:43:00

Vahdettin
Son zamanlarda; bir "Vahdettin modası" başladı.

Bir kısım yazarlar; Vahdettin'i yere göğe sığdıramıyorlar. Tahtta kaldığı o çok kısa süre içinde; herhangi bir "hizmet" yapması mümkün değildi ama Vahdettin dostları (!) Vahdettin'in "vatan haini" olmadığından bahisle; Vahdettin'i "hain" ilan eden "Cumhuriyet tarihimizin" ezberini bozmak istiyorlar.

Bu konuda kalem oynatanların bir bölümü "gerçeklere ulaşmanın" öneminin altını çiziyor. Ancak bir bölümü de (kendi ifadelerince) "resmi tarihin" yanlışlığını ortaya koymanın mutluluğu (!) içinde esip gürlüyorlar. Hele bazıları iyice cahil oldukları için; herkesin bildiği şeyleri yeni keşfetmişçesine ve bu "keşfin" (!) onurunun kendilerine ait olduğunun inancı içinde yazıp çiziyor ve konuşuyorlar.

x x x

Bundan dört beş yıl önceydi. Muhafazakâr bir radyo kanalında çok ilginç bir konuşma dinledim. Programcılardan biri öbürüne; "sana bir şey söyleyeceğim inanmayacaksın" diyordu.

Öbür programcı; "Ne söyleyeceksin" sorusunu sordu.

İlk programcı;"Mustafa Kemal'i Anadolu'ya Vahdettin göndermiş" dedi.

İkinci programcı; "Hadi canım sen de" dedi "Olacak şey mi bu?.." Bu cahil programcılar; Atatürk yaşarken bunu kendisinin anlattığını, yakınlarının bunu kaleme alarak yayınladığını bilmiyorlardı. Ve bunların yayınlandığı dönem Atatürk'ün yaşadığı dönemdi. Yani ardından "uydurulmuş" değildi.

Atatürk bu konuda daha da ayrıntılı bir anlatım içindeydi. Vahdettin'e veda etmek üzere Yıldız Sarayı'na gittiğini anlatır. Vahdettin cam kenarında bir koltukta oturmakta ve toplarını kente çevirmiş savaş gemilerini seyretmektedir. Yanında bir sehpa ve sehpada kalın siyah ciltli bir kitap durmaktadır. (Bu bir tarih kitabıdır.) Vahdettin, "Paşa" der "Şimdiye dek yaptığın hizmetler bu kitaba girdi. Ama şimdi seni daha önemli bir görev bekliyor..."

Atatürk, Vahdettin'in yanından ayrılır. Kapının önünde Vahdettin'in yaveri; padişahın armağanı olarak değerli bir cep saati armağan eder.

Atatürk; "Vahdettin saltanatının kurtarılmasını umut ediyordu. Benim başka planlarım vardı" der.

Süper zekalı programcılar; resmi olmasa bile "fiilen" işgal altında olan bir kentten böylesine ünlü bir general ve yanındakilerin; ellerinde bir "hükümet kararnamesi" olmadan çıkış izni alamayacaklarını düşünemiyorlardı.  Bir adım daha giderek şunu da vurgulayalım ki; Mustafa Kemal ve arkadaşlarının ellerindeki hükümet kararnamesindeki sadrazam imzası damat Ferit'in imzası idi...

"Birileri" (!) bunları yeni öğreniyor.

x x x

Şimdiki "İletişim Fakültesi" o zamanki adıyla "Gazetecilik Enstitüsü"nde Seçil Erus adında bir öğrencim vardı. O zamanlar yeni açılmış olan; TGRT Televizyonu'nun her işine koşardı. Zaten Seçil'in bir özelliği "3 kişilik iş yapmasıydı." Haberleri sunar, program yapar, iletişimi sağlardı. Şimdi nerelerde bilemiyorum. Umarım fazlasıyla hak ettiği başarı ve mutluluğu sağlamış olsun.

Bir gün; Seçil aradı ve bir program hazırladıklarını söyleyerek; yakın tarihimizin önemli isimleri konusunda konunun uzmanlarıyla röportajlar yapmak istediklerini söyledi. O zamanlar ben de acemi idim ve "montajda" neler yapılabileceğini bilmiyordum. Şimdilerde "canlı yayın" olmazsa konuşmuyorum. Hoş zaten o zaman da Seçil'e sonuna kadar güvenirdim.

Programın yapımcısı genç bir gazeteci idi. Şimdilerde; bambaşka vadilerde at koşturan ünlü bir gazeteci olduğu için adını vermiyorum.

Konuştum ve o gazetecinin namusuna emanet ettim. Birkaç hafta sonra; program yayınlanmış, izlerken arkadaşlarım şaşırıp kalmışlar. "Yahu sen ne zamandan beri Vahdettinci oldun" sorusunu çok duydum. Olacak iş değil...

x x x

Hiçbir insanı ve tarihsel kişiliği tümüyle "mahkûm etmem" ve tümüyle "övmem." Her insanın; iyi ya da kötü yanları vardır. Vahdettin'in de iyi ve kötü yanlarını anlatmaya çalışmıştım. Fakat montajı yapan arkadaş olumsuz söylediğim her şeyi "makaslamış" ve Vahdettin'le ilgili "olumlu" olarak söylediğim her şeyi peş peşe sıralamış. Tabii sonunda "Vahdettinci" bir fotoğraf ortaya çıkmış.

Bilmem o "programcı" yaptığını anımsıyor mudur?

Aslında; yakın tarihimizdeki kişilikler ve Sultan Vahdettin konusunda bana sık sık bu türden sorular gelir. "Hocam Vahdettin vatan haini miydi değil miydi" vs...

Benim bu konulardaki yanıtım yukarıda da değindiğim üzere; hiç kimsenin tümüyle hain olamayacağıdır. Vahdettin zayıf bir kişilikti. En son kiminle konuşursa onun etkisi altında kaldığı anlaşılıyor. Ve "vatan haini" olarak görülmesine neden olabilecek çok şeyi var.

Örneğin; Dürrizade Abdullah Efendi'ye (Şeyhülislam) yazdırdığı ve dağıttırdığı fetva. Bu fetva ile Mustafa Kemal ve arkadaşlarının "katli vaciptir" deniyordu. Nemrut Mustafa Divanı'nın kararını onaylama. Hilafet Ordusu vs.

Fakat iyi niyetli kimi davranışları da var. En iyisi günah ve sevapların ayrı kefelere konduğu bir "bakkal terazisi" bulmak...

 

Bugün


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Haber Ara