çerçevesinde özetleyebileceğimiz, birkaç maddelik yasa değişikliği; beklenenden ve (bence), olması gerekenden çok tartışmalara ve amiyane tabiriyle; 'gürültüye' neden oldu.
CHP Grup Başkanvekili Sayın Okay; söz konusu değişiklik önergesinin, sürpriz bir biçimde verildiğini ve önergeler üzerinde, tartışma olanağı olmadığı için; zorunlu olarak TBMM'den geçtiğini iddia ediyor. AK Parti kanadı ise; önergenin daha erken saatte verildiğini ve itiraz olmadığını iddia ediyor. Kimin iddiasının doğru olduğunu bilebilmemiz mümkün değil. Zaten bu yazı çerçevesinde 'derdim' (!) de bu değil.
Benim, bambaşka bir 'sıkıntım' var. Geçen cumartesi günkü yazımda da vurguladığım üzere; toplumumuzda kimileri 'askeriyeden' gelen her şeyi 'doğru ve yararlı' görürken; kimileri de 'askeriyeden' gelen her şeyi 'yanlış, sakıncalı ve totaliter' görünüyor. Hatta bu konu, kimi zaman 'üniforma' karşıtlığına kadar dönüşüyor. İlkokullardaki 'forma' konusunu bir başka yazımda ele almak istiyorum. Çocuklarımız arasındaki gelir farklılığının izlerini; bir ölçüde ortadan kaldıran 'beyaz yakalı siyah önlüklerimizin' ne kusuru var ki? Bu düşmanlık, nereden geliyor?..
x x x
CHP Genel Başkanı Sayın Deniz Baykal'ın; CHP TBMM Grubu'nda, son gün yaptığı konuşma tüylerimi ürpertti. Sayın Cumhurbaşkanı'ndan, yasada öngörülen değişiklikleri veto etmesini talep ederken (ki, böyle bir şeyi talep etmeye herkesin hakkı vardır); kullandığı üslup bağışlanır gibi değildi.
Askerlerin; Sayın Gül'ü, veto etmeye zorlayacakları anlamına dile getirilen anlayış; değil ana muhalefet partisinin genel başkanına, demokrasiyle iktidar yolu arayan hiçbir siyasetçiye ve demokrasiye inanmış hiç kimseye yakışmazdı.
Yaşamı boyunca; demokrasi adına ciddi özverilerde bulunmuş ve bedeller ödemiş Deniz Baykal'ın; bazı çıkışları, beni gerçekten çok şaşırtıyor ve üzüyor. 2007'de; '367 sorunu' çerçevesinde de benzer bir tutumu olmuş ve eğer, Anayasa Mahkemesi CHP'nin başvurusunu kabul etmezse; 'toplumda çatışmalar çıkacağını' ileri sürmüştü.
Anayasa Mahkemesi bu başvuruyu kabul edince de; 'parlamenter rejim' çökmüş ve onun yerine, Cumhurbaşkanını halkın seçtiği, 'yarı başkanlık rejimi' gelmişti. Bu arada AK Parti de, oyuyla 'tavan yapmıştı.' İyi mi oldu?..
x x x
Toplumumuzun belirli bir kesimindeki, AK Parti karşıtlığı ve bunun ardındaki 'İslam şeriatı düzeni korkusu'; galiba CHP'lileri de derinden etkiliyor. Tam anlamıyla, 'kaş yapayım derken göz çıkartıyorlar.' Ender olarak farklı düşünceler gördüysem de; CHP'li arkadaşlarım arasında 'yarı başkanlık' rejiminden yana olan pek yok. Zira çoğunluğu itibariyle, muhafazakâr Türk seçmeninin; 'devrimci' bir cumhurbaşkanı seçme olasılığı sıfırdır.
Bu arada, başkanlık ve yarı başkanlık rejiminden yana olduğunu söyleyen CHP'liler varsa da (çok ender de olda); bunlar da ne başkanlık rejiminin ne olduğunu ve neler getireceğini biliyorlar; ne de yarı başkanlık rejiminin.
Tüm bu hatalar AK Parti'ye yarıyor. Sayın Erdoğan'ın kendi tabiriyle; 'diklenmeden dik durabilmesi'; kendilerine, (bence) hak etmedikleri kadar puan kazandırıyor. Ve kimi insanların, kontrolsüz çıkışlarının 'hasadını' onlar topluyor.
2002 Milletvekili Genel Seçimleri sonrasındaydı. Sayın Erdoğan hapisteydi ve Sayın Abdullah Gül kabineyi kurmuştu. Doğal olarak, kabine üyeleri Anıtkabir'e çıktılar. Sayın Gül, defteri imzalamaya giderken; sivil bir görevli neredeyse omuz atacak mesafeden Gül'ün yanından geçti. Abdullah Gül, şöyle irkilerek arkasından baktı; fakat bir şey söylemeden defteri yazmaya gitti.
Bu münasebetsizliği yapan küçük bir memurdu. Eminim; bu terbiyesizliğini arkadaşlarına uzun süre anlatmıştır. Fakat AK Parti'ye oy veren milyonlarca insanın; televizyon başında nasıl rencide olduğunu ve bunun, bir dahaki seçimlerde sandığa nasıl yansıyacağını hiç düşünmemiştir.
Milli iradeye yapılan her saygısızlık, karşı oy olarak geriye dönüyor. Milli iradeye dayanarak iktidarı ele geçirenler; 'biz istediğimizi yaparız' düşüncesine kapılırlarsa; bu düşüncenin de başka şeyleri geri getireceğine kimsenin kuşkusu olmasın...
x x x
Son duruma gelince; ben Sayın Cumhurbaşkanı'nın, bu yasa değişikliğini; ne kısmen ne de tümüyle veto edeceğini ve TBMM'ye geri göndereceğini sanmıyorum. Zira görebildiğim kadarıyla AK Parti TBMM Grubu ve elbette hükümet, bu değişikliğin arkasında duruyor ve Anayasa'ya aykırı olmadığını düşünüyor.
Hal böyleyken; eğer Sayın Gül, bu yasayı kısmen ya da tümüyle TBMM'ye geri gönderecek olursa; zaten nicedir kaynatılmaya çabalanan 'cadı kazanları' hız kazanacak. Ne derece doğru olduğunu bilemediğim fakat zihniyet ve niyetlerini bildiğim kadarıyla, pek ihtimal vermediğim bir 'tevatür'e göre Sayın Erdoğan ve Sayın Gül'ün arası açık ve bir araya gelemiyorlar. Böyle temel bir konuda çalıştırılacak bir veto, bu dedikodulara hız ve doğruluk kazandırır.
Bence Abdullah Gül, bu yasa değişikliğini onaylayacak ve CHP, Anayasa Mahkemesi'ne başvuracak.
Bunun sonucunda ne olacağını hep birlikte göreceğiz...