Fakat neyi nasıl ele almam gerektiği konusunda net bir tutum takınamıyorum. Zaten bugünkü yazıma başlık atarken de çok zorlandım. "Kemal Kılıçdaroğlu'nu bekleyenler" dedim içime sinmedi; "Kemal Kılıçdaroğlu'ndan beklenenler" dedim onu da beğenmedim. Sonunda "Yolu açık olsun" dedim ve noktayı koydum. Gerçekten samimi duygum ve beklentim Sayın Kılıçdaroğlu'nun yolunun açık olması ve beklentileri karşılaması. Türk demokrasisinin buna gereksinimi var. Zira "demokrasi güvercini" çift kanatla uçabilen bir kuştur. Türk demokrasisi; son zamanlarda "sol kanadı" felç olduğu için; tek kanatla kendi yörüngesinde dönüp duruyordu. "Sağın alternatifinin gene sağ olduğu" bir demokrasi; demokrasi olarak isimlendirilebilir mi?
X x x
Sayın Kılıçdaroğlu ve kurmayları (kurmaylarıyla ilgili düşüncelerimi biraz aşağıda yazacağım) çıtayı çok yükselttiler büyük beklenti yarattılar. Geçenlerde bir kitapçıda çalışan bir genç yanıma yaklaştı ve "Hocam beni tanıdınız mı" diye sordu. Yıllarca önce; İstanbul Bilgi Üniversitesi'nin Kuştepeli gençler için açtığı İngilizce kursuna gelmiş ve zaman zaman da; aynı kattaki odama uğramış. Biraz havadan sudan konuştuk. "Kılıçdaroğlu bizim tüm sorunlarımızı çözecek hocam" dedi. Tabii bana da "İnşallah" demek düştü. Ancak Kemal Kılıçdaroğlu'yla ilgili olarak çok iyi şeyler düşünmeme karşın; bu denli yüksek beklentiler beni korkutuyor ve maalesef bu korkumun somut kanıtları da tek tek ortaya çıkmaya başladı. Adaylığının ilk gününde; parti genel yönetim kurulu için "çarşaf liste" yerine "blok liste" uygulamasının tercih edilmesi; ilk olumsuz gelişme olarak dikkatimi çekti. Zira Kılıçdaroğlu bunun aksini dile getirmiş ve "en çok oy alan seçilir" demişti. Fakat anlaşılan Önder Sav'ı aşamadı.
Geçen kurultayda; parti genel sekreterinin yetkilerini ve elbette buna bağlı olarak etkisini kıran bir karar kabul edilmiş ve bir sonraki kurultay sonrasında yürürlüğe girmesi kabul edilmişti. Doğrusu dikkatle izlememe karşın; ev halinin rahatlığının bir sonucu olarak dikkatimden kaçmış ve bir önergeyle bu kararın uygulanması bile sonraki kurultaya bırakılmış. Beğenirsiniz beğenmezsiniz bilemem ama bu Önder Sav'ın örgütçülüğüne ve kongre nabzını elinde tutmasına hayran olmamak elde değil...
Önder Sav'ın yarım yüzyıllık dostunu böylesine ortada bırakmasını anlamam mümkün değil. Siyasetin nankör bir iş olduğunu bilirdim ama; nankörlüğün bu derecesi beni çok rahatsız etti. Buradaki eleştirim salt Önder Sav'a değil. CHP kurultayının kurultay üyelerinin neredeyse tamamının Deniz Baykal'ı hiç anımsamaz bir biçimde Kılıçdaroğlu'na oy vermesine gerçekten çok şaşırdım.
X x x
Gerek merkez yönetimin gerek genel yönetimin ve kurultay üyelerinin; Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'na böylesine yönelmelerinin açıklamasını doğru bir biçimde yapmamız gerekir. Öyle anlaşılıyor ki; son yıllarda Deniz Baykal'la parti genel merkezinde görüşmek isteyenler Sayın Nesrin Baytok'un "süzgecinden" geçmek zorunda kalıyorlarmış ve bundan pek de memnun değillermiş. Hele İsmet İnönü'nün torununu harcamak pahasına...
Geçenlerde de yazdım. Deniz Baykal bu buhranı iyi yönetemedi. İki şey yapabilirdi. Ya "bu benim özel yaşamım kimseyi ilgilendirmez" diyecekti ya da kesinlikle reddedecekti. Bunların ikisini de yapmayıp istifa etmesiyle; bir anlamda kendi ipini kendi çekmiş oldu. Türk siyasal yaşamına böylesine damga vurmuş bir liderin vedası böyle olmamalıydı. Fakat Sayın Baykal'ın milletvekilliği devam ediyor ve siyasette her an her şey olabilir.
Yaşananlar yaşandı. Artık tüm CHP'lilerin gözlerini ileriye çevirmelerinin zamanı geldi. Ne kadar kırgın olurlarsa olsunlar. Ancak bir araştırma şirketinin; kurultay öncesinde yayınlanan kimi bulgularına değinmeden geçemeyeceğim. Bu ankete göre "Deniz Baykal geri dönerse CHP'ye gene oy verir misiniz" sorusuna verilen yanıtların bende yarattığı şaşkınlığı sizlerle paylaşmak istiyorum.
Bu soruya; CHP seçmenlerinden sadece yüzde 50,2'si yani yarısı "mutlaka veririm" diyor. Yüzde 27,7'si "belki veririm" derken yüzde 19,5'i "asla vermem" diyor.
Bu ankete göre "genel başkan değişmeli" diyenler; yüzde 54,2 iken "bütün parti yönetimi değişsin" diyenler; yüzde 53,2 düzeyinde.
Şimdi genel başkan değişti ama parti yönetiminin değiştiğini söylemek pek mümkün değil.
Bakalım CHP seçmeni bunu nasıl değerlendirecek?
x x x
Bu anketleri değerlendirirken "diğer değerli araştırmacıların bu konuda anketleri yok mu" sorusu aklıma geldi. Örneğin Verso'yu düşündüm Sayın Tarhan Erdem'i düşündüm.
Ne bilirim değerli ve sevgili arkadaşım Erhan Göksel'in; ABD'nin New Jersey'inde bir otel odasında ruhunu teslim ettiğini. Allah rahmet eylesin...
Türk siyasal yaşamı ve kulisleri çok renkli ve çok değerli bir simasını yitirdi. Nicedir aramamış olmanın; nicedir görüşmemiş olmanın hüznünü yaşadım. Galiba yaşlar ilerlediği zaman; insan dostlarını daha sık aramalı. Ama Erhan zaten 51 yaşındaydı. Çok erken bir kayıp oldu...
Kurultayın düşündürdüklerini paylaşmayı sürdüreceğim.