Uluslararası arenada en çok konuşulan konuların başında ABD Başkanı Barack Obama’nın Afganistan’a 30 bin ek asker gönderme kararı geliyor. Obama'nın konuşmasının akabinde tüm dünyanın gözü bir anda yeniden Taliban ve El Kaide’ye yöneldi. Dünyanın tanınmış medyası Pakistan ve Afganistan’a akın etti. Herkes bölgede olup bitenleri yakından izlemeye başladı.
Bütün bu gelişmeler bize, yeni bir dünya savaşının merkezinin Orta Asya olacağı kara haberini geçiyor. Yıllardan beri hafif volkanik patlamalarla büyük savaşın engellendiği bölge, bu kez dünya tarihinin bile unutmayacağı bir savaşa doğru sürükleniyor. Bazıları ABD’nin Taliban ve el Kaide için bölgeye yığınak yaptığını düşünüyor ancak herkes bilir ki orada çok “Büyük bir oyun” oynanıyor…
Afganistan, Orta Asya’daki büyük mücadelenin merkezidir, kalbidir. Bölgenin sükûneti, huzuru ve güveni ona bağlıdır. Ünlü İslam şairi Muhammed İkbal’in tabiriyle “Asya’nın kalbi Afganistan’dır. Eğer Afganistan huzur ve güven içinde olursa tüm kıta huzur ve güven içindedir. Eğer Afganistan kaos ve savaş içinde ise tüm kıta kaos ve savaş içindedir.”
Afganistan; İran, Pakistan, Özbekistan, Tacikistan, Türkmenistan (kısacası Rusya) ve Çin ile olan sınırları nedeniyle Avrasya’nın kontrol merkezidir. Ülke bu özelliği nedeniyle tarihler boyu bir jeopolitik, jeostratejik ve jeoekonomik güzergâh olarak kullanılmıştır. Bundan dolayı da Büyük İskender’den Cengiz Han’a, Ruslardan İngilizlere Afganistan tarih boyunca hep işgallere uğramıştır. Ancak bu küçük ve fakir ülke buna rağmen işgal güçlerine mezar olmuştur. Hatta tarihçiler, bu coğrafyada yeni bir savaş bir daha tekerrür etmesin veya birileri umulur ki ders alır diye Afganistan’ı “Uygarlıklar Mezarlığı” olarak anmışlardır. Yalnız ibret alacak kimse yok ki…
İngiltere ve Rusya 18. yüzyıldan bu yana Afganistan’ı işgal altına almak için birçok kez mücadele etti. Hepsinden hüsranla döndüler. Sadece ABD değil Rusya ve İngiltere de Afganistan’ı bombardıman altında inim inim inletti ve ülkeyi harabeye çevirdi. İngilizler daha 19. yüzyılın başında tayyareleri ile Afganistan’a bombalar yağdırıp, yerle bir etmişti.
19. yüzyıl boyunca devam eden Rusya ve İngiltere arasında Orta Asya’ya hâkimiyet kurma mücadelesi dünya siyasî tarihinde “Büyük Oyun” olarak adlandırılır. “Büyük Oyun” iki tarafa da göreceli kazançlar sağlayan 31 Ağustos 1907 tarihli Rus-İngiliz Anlaşması’yla uzun süre dondurulmuştur. 1907 Anlaşması ile Rus hükümeti, Afganistan’ın İngiliz nüfuzu altında olduğunu kabul ederken, buna karşılık İngiltere ise Orta Asya’yı Rusya’nın hâkimiyet alanı olarak tanımıştır. Bu şekilde İngiltere tampon bölge olarak Afganistan’ı elinde tutarak Hindistan’ı güvence altına alırken, Rusya’da Orta Asya’ya tam olarak yerleşmiştir.
ABD’nin dünya sahnesine çıkmasıyla bölgede güç dengeleri yeniden sarsıldı. O günden bugüne de bir türlü dengeler yerine oturmadı. Küçük çatışmalar, darbeler ya da siyasi oyunlarla geçiştirilen bölgenin sorunu bu kez ya ciddi barış ya da yeni bir dünya savaşı olmadan da düzene gireceğe benzemiyor.
Sovyet liderleri, daha sonra CENTO’ya çevrilen Bağdat Paktı’ndan bu yana ABD’nin Orta Asya ve Çin üzerinde denetimi sağlamak için Afganistan’da askeri üsler edinmesinden kaygılanmış ve buna göre önlemler almışlardır. Eski Sovyet liderlerinden Kruşçev hatıralarında 1955 yılında Afganistan’a neden 100 bin dolar hibe etmek istediğini şöyle açıklar: “Amerika’nın arzusu bizi askeri üslerle kuşatmaktı. Bunun için Afganistan gibi bir ülkenin üzerine atladılar. Amerikalıların Afganistan’da askeri üsler kurmak niyetinde olduğu daha baştan apaçık ortadaydı.”
Geçen yüzyılın ünlü İngiliz Şair ve yazarı Rudyard Kipling, “Kim” adlı romanında Orta Asya’da (Britanya-Rusya rekabeti bağlamında) "büyük oyun"dan söz etmişti. Şimdi ise emperyalist mücadelenin yeni modern bir versiyonu olan yeni bir “Büyük Oyun” oynanıyor. Fakat bu kez çatışmanın içinde ABD’nin yanı sıra Rusya, Çin, Hindistan, İngiltere, Almanya ve Fransa var. Hepsi de Hazar bölgesindeki petrol ve gaz rezervleriyle boru hatları güzergâhlarına egemen olma yarışında. Maalesef filler tepişirken ezilenler de Afganistan ve Pakistan gibi zavallı Müslüman ülkeler oluyor.
Amerikalı ünlü stratejist Zbigniew Brzezinski de, daha 1997’de Avrasya’nın, dünyadaki insan gücünün yüzde 75’ini, dünya GSMH’nın yüzde 60’ını ve bilinen enerji kaynaklarının dörtte üçünü oluşturduğunu söyleyerek, soğuk savaştan sonra, Kipling’in “Büyük Oyun” olarak nitelediği küresel güç mücadelesinin, bir başka biçimde, süreceğini vurgulamıştı.
Orta Asya yeni bir “Büyük Oyun” ekseninde çıkılmaz bir yola girerken ABD Başkanı Barack Obama’nın Afganistan’a ek asker gönderme talebi de uzmanlar tarafından tarihten ders alınmamak olarak yorumlanıyor. İngiliz The Independent gazetesinin ünlü Ortadoğu muhabiri Robert Fisk, Obama’nın Gorbaçov’un yolunda olduğunu belirterek, Rusya’nın da Afganistan’da asker sayısını artırdıktan sonra çekildiğine işaret etti. Fisk, 3 Kasım tarihli yazısını şöyle noktalıyor; “Moskova’da, yaklaşık çeyrek asır sonra, Afganistan’daki eski Rus işgalcilerle görüştüm. Bazıları uyuşturucu bağımlısı olup çıkmıştı, bazıları stres bozukluğu dediğimiz şeyden muzdaripti. Ve bu tarihi günde, yani ABD Başkanı Barack Obama’nın kaosa daha da derin daldığı bu günde, bir de Britanya’nın 1842’de Kabil’den yıkılmış bir halde çekilmesini hatırlayalım derim.”
Hâsılıkelâm, biz de Müslüman ülkeleri Orta Asya’daki “Büyük Oyunu” bozmaya ya da “Kral Çıplak” demeye davet ediyoruz. Çünkü bu coğrafyadaki sancının ceremesini Müslümanlar çekiyor ve birileri buna artık dur demeli. Haksız yere binlerce masum ve günahsız insanın kanı akıtılıyor. Müslüman ülkeler bir türlü fakirlik ve geri kalmışlıktan paçasını kurtaramıyor.
Kısacası oyunun parçası olacağınıza oyunu bozun, yoksa hiç kimse iflah olmaz…