Mahmud Abbas Filistin’in devlet olarak tanınması için bugün BM’ye resmen başvuracak. İslam dünyası, Afrika, Asya ve Latin Amerika'dan 120’nin üzerinde ülkenin bu girişimi desteklemesi bekleniyor. Fakat İsrail'in sağcı hükümeti ve ABD buna şiddetle karşı çıkıyor. Avrupa ise hâlâ kararsız. Peki, sonuç ne olacak? İsrail bugüne değin yaptığının aynısını yapmaya hazır: Dünyayı asla dinlemeyecek. Filistin’i destekleyen tüm dünya ülkelerine meydan okuyacak. ABD’deki AİPAC gibi lobileri sayesinde de Obama yönetimini kendi esiri edecek. O halde sonucun ne olacağı çok açık bir şekilde görünmüyor mu?
Filistin devletine karşı olanların başında İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu geliyor. Çünkü, Netanyahu Filistin devletinin kabulünün büyük İsrail’in önünde en büyük engel olarak görüyor. “İslami Terör” kavramının dünya gündemine girmesinde de büyük çabaları olan Netanyahu aynı zamanda Avrupa’da “İslamofobi”yi horlatanların öncüsüdür.
İsrail’in hâlihazırdaki Başbakanı Binyamin Netanyahu yaklaşık 35 yıldır “Uluslararası İslami Terör” teorisi üzerinde çalışıyor ve bu düşüncesini tüm dünya kamuoyuna mal etmek içinde de sık sık yeni revizyonlar yapıyor. Netanyahu, dünyayı “İslami terör” konusuna ikna edip ve ülkeleri ona karşı savaşa itmek etmek uzun yıllar “korku teorisi” üzerine çalıştı.
1995 yılında neşredilen “Fighting Terrorism: How Democracies Can Defeat Domestic and International Terrorism” (Terörizmle Savaş: Demokrasiler İç ve Uluslararası Terörle Nasıl Mücedele Edebilir) adlı kitabında açık bir şekilde “Uluslararası İslami Teröre” karşı özelde ABD ve genelde batı kamuoyunun dikkatini buna çekmek için uğraştığını belirtti.
Netanyahu bu kitabında yıllarını “İslami teröre” karşı mücadeleyle geçirdiğini ve bunun için de ilkin asker olarak İsrail ordusunun özel kuvvetlerine yer aldığını, daha sonra Terör araştırmaları konusunuda uzman bir enstitünün kuruluşunda bulunduğunu ve ayrıca bir diplomat olarak uluslararası terörizmi galip gelebilmek için ulusların ittifak kurması için aktif çaba harcadığını itiraf ediyor. Netanyahu BM’de çalıştığı dönemlerde demokratik ulusları ve dünya liderlerini de “İslami terör”ü mağlup edebilecekleri konusunda ikna etmeye çalıştığını vurguluyor.
Netanyahu, İsrail ordusunun en gizli özel operasyonlar birliğinde yüzbaşı olarak 1967-1972 yılları arasında görev yaptı. Bu özel birlik, Sayeret Matkal adıyla anılıyor. (Tam adı “Genelkurmay Keşif Birliği” şeklinde çevrilebilecek bu birlik, İsrail ordusunun en önemli özel birliği sayılır. Ana görevleri, terörizmle mücadele, düşman bölgesinde kapsamlı ve derin keşif yapma, istihbarat toplama olarak bilinen bu birliğin asıl görevinin düşman hatları gerisinde stratejik istihbarat toplama olduğu söylenir. Birlik ayrıca İsrail dışında rehine kurtarma operasyonlarından da sorumludur. İngilizlerin ünlü özel birliği SAS örnek alınarak kurulan birlik, doğrudan İsrail Askerî İstihbarat Teşkilatı'na bağlıdır. Sadece 'Birlik' olarak anılan bu özel birliğin benimsediği umde aynen SAS'ta olduğu gibi 'Cesaret eden kazanır' şeklindedir.) Burada ayrıca şunu zikretmekte yarar var; Mavi Marmara’da 9 kardeşimizi şehid edenler de “Sayeret Matkal” özel birlikleriydi.
Netanyahu’nun terör ile ilgili çalışmaları çok eskileri dayanıyor. 1986 yılında “Terrorism: How the West Can Win” (Terörizm: Batı Nasıl Kazanabilir?) başlıklı bir kitap kaleme aldı. Netanyahu, bu kitabını 1984 yılında “Uluslararası İslami Terör” konusunda Jonathan Enstitüsü’nün düzenlediği ikinci konferans sonrası yazdığını belirtiyor. Kitabında terörle mücadele fikrini geliştirdiğini ifade eden Netanyahu, Reagan yönetimindeki ABD idaresinin terörle mücadelede kendisine ait yöntemleri kullandığını ifade ediyor. Netanyahu, bu kitabında teorisinin özünü, yeni bir güç olarak ortaya çıkan iç ve dış terörü gösteriyor ve bununda “Direnişçi İslam” olduğunu kaydediyor. Netanyahu, 86 yılında kaleme aldığı kitabında ileride yükselme ihtimali olan “İslami terörün” hem ABD’yi hem de dünyanın geri kalanını tehdit altına alacağını ve bunun için tehlikeye karşı alınması gereken önlemleri zikrediyor.
Netanyahu tüm düşüncelerinin 1979 yılında Jonathon Enstitüsü (The Jonathon Institute)’nün düzenlediği ilk terör toplantısında olgunlaşmaya başladığını ve yine bu toplantı sonrası kaleme aldığı yazılarını 1980 yılında “International Terrorism: Challenge and Response” (Uluslararası Terörizm: Meydana okuma ve karşılık) adıyla neşretti. Netanyahu 1993 yılında da “A Place Among the Nations: İsrael and The World” (Uluslar arasında Bir Mekân: İsrail ve Dünya) adıyla yayımladığı kitabında terör konusundaki çalışmalarını sürdürdü.
Netanyahu, 1976 yılında bir terör saldırısında ölen kardeşi Jonathan Netanyahu’nun adına kurduğu “Jonathan Terör Araştırmaları Enstitüsü”nün asıl hedefinin “uluslararası İslami terörizmi” ortadan kaldırmak ve ABD’nin buna öncülük yapmak için gayret sarfetmekti. ABD’nin terörle mücadeleye öncülük etmesi halinde dünyanın diğer demokratik ülkelerinin de buna yöneleciğini belirten Netanyahu, 70’li ve 80’li yıllarda ABD’li yetkilileri bu konuya ikna etmenin zor olduğunu ifade ediyor.
Netanyahu’nun tüm çalışmalarının özetini şu başlıklar altında verebiliriz:
1) Dünyanın birinci tehdit konusu “İslami Terör”dür ve dünya demokrasileri buna karşı önlem almalı.
2) Büyük İsrail Devletine doğru adım atılmadıkça İsrail’in bölgede yaşama imkanı az olacaktır.
3) Gazze ve Batı Şeria terör yuvaları haline gelmiştir ve bunun için sert önlemler alınmalıdır.
4) Yerleşim birimlerinin artırılmasında asla taviz verilmemelirdir.
5) Filistin devletinin inşası İsrail için büyük bir kabus olacaktır.
6) Barış karşılıklı itiraf ve kabul işi değil bilakis güç, caydırıcılık ve hakimiyet işidir.
7) İsrail varlığı için yaptığı hiçbir saldırıdan dolayı özüre yanaşmalı ve uluslararası kurumları yanına almak için de her türlü çabayı sarfetmelidir.
8) İsrail dünya uluslararı arasında yerini alabilmesi için her yönüyle güçlü olmalıdır.
Öte yandan, Binyamin Netanyahu ABD’deki Neo-con’ların çok yakın dostuydu. 1997 yılında Robert Kagan ve William Kristol tarafından kurulan Yeni Amerikan Yüzyılı Projesi (PNAC) düşünce kuruluşu ile çok yakın ilişkileri vardı. PNAC’ın üyesi olan karanlıklar prensi olarak adlandırılan Richard Pearle, Douglas Feith ve diğerleri 1996 ve 1999 yılları arasında ilk kez başbakanlık koltuğuna oturan İsrail Likud Partisi lideri Binyamin Netanyahu’nun tavsiye üzerine1997 yılında “Açık Şans: Ülkeyi Güvenlik Altına Almak için Yeni Bir Strateji” başlıklı bir strateji hazırladı. ABD eski Başkanı Clinton’a pazarlanan proje daha sonra ABD eski Başkanı George W. Bush’a sunuldu. Bush tarafından uygulamaya sokulan bu projenin dünyaya neler yaşattığını bugün daha iyi görüyoruz.
Amerikan İsrail Kamu İşleri Komitesi (American Israel Public Affairs Committee - AIPAC) lobisi üzerinde ciddi etkisi bulunan Netanyahu, 1984 ve 1988 yılları arasında Birleşmiş Milletler (BM)’de İsrail elçisi olarak görev yaptı. BM’nin işleyişini çok iyi bilen Netanyahu’nun Filistin devletinin tanınmaması için ne yol izlenmesi gerektiği çok iyi bildiği ortada.
Şimdi Netanyahu’nun düşünceleri ekseninde dünyaya bakın, etrafınızda olup biten olayların arkasında kimlerin olacağını rahatlıkla kavrayabiliyor musunuz? Mavi Marmara şehidlerinden dolayı neden özüre yanaşmadığını okuyabiliyor musunuz? Filistin'in devlet olarak tanınmasının neden zor olduğunu görüyor musunuz?
O halde, hem Yahudilerin hem Filistinlilerin hem de tüm dünyanın terör saldırılarından kurtulmasını istiyorsanız: Netanyahu yönetiminin iktidardan uzaklaştırılması için büyük çaba sarfedin. Yoksa dünya yakında büyük terör eylemlerine gebe kalabilir. Bunun içinde dünyada insanca yaşamak isteyen İsraillilere yani Yahudilere çok görev düşünüyor. Yahudiler şunu açıkça görmeli emperyalizm, faşizm ve ulusçuluğun bir ürünü olan Siyonzm dünyanın değil asıl Yahudilere büyük zarar veriyor. Bu arada, Arap baharı ile iktidarlarını kaybeden diktatörler, Netanyahu ile anlaşmalar imzaladığı ve destek almaya başladığı haberleri geliyor…
Yarın…
İsrail’in terör uzmanlığı İslam dünyasına ne tür zararlar verdi?