İslam
dünyasının tanınmış birçok dini cemaati 2009 yılında çok önemli
değişimlere tanıklık etti. İhvan-ı Müslimin ve Cemaati İslami gibi
gruplar, dünyada yaşanan hızlı değişim ve örgütsel krizden dolayı
duraklama dönemi yaşıyor. Şiddete bulaşmış dini örgütler ise öz
eleştirilerini aralıksız sürdürüyor. Tasavvufi gruplar ise, devletlerin
el altında kendilerine tanıdığı imkânlar ile kurdukları sitelerde en
müreffeh dönemlerinin keyfini çatıp holding üzerine holding inşa
ediyor.
Şimdi bu giriş sonrası 2009 yılındaki İslami Cemaatlerin serencamı hakkında bir ufuk turuna çıkabiliriz;
Geçen
yıl İslami hareketler iki önemli düşünürünü kaybetti. Bunlardan ilki
Lübnanlı ünlü davetçi Fethi Yeken. 13 Haziran 2009’da hayatını kaybeden
Yeken, İslami hareketlerin sorunları üzerine kaleme aldığı kitapları
ile biliniyordu. İkincisi ise Pakistan Cemaati İslami liderleri Mian
Tufeyl Muhammed. 94 yaşındaki Mian Tufeyl 25 Haziran 2009’da vefat
etti. Cemaatin kurucusu Ebul Ala Mevdudi’den sonra cemaatin liderliğini
yapan Mian Tufeyl, cemaatin önemli siyasi ve davetçi liderlerinden
biriydi.
Yine
geçen yılda İslam dünyasının üç önemli cemaatinin (Pakistan Cemaati
İslami, Mısır İhvan-ı Müslimin ve Lübnan Cemaati İslami) lideri
değişti. Pakistan’da Cemaati İslami lideri Gazi Hüseyin Ahmed 5. kez
cemaatin sorumluluğunu üstlenmeyi kabul etmeyince, yapılan seçim
sonrası yerine Münevver Hasan seçildi. Hasan dışında Liyakat Beloç ve
Siracu’l Hak da başkan adayları arasında idi. Münevver Hasan, kurucu
lider Mevdudi’den sonra cemaatin dördüncü önemli lideri olarak
biliniyordu.
İlk kez ölmeden lider değişti
2009
yılının sonlarına doğru Mısır İhvan-ı Müslimin (Müslüman Kardeşler)
lideri Muhammed Mehdi Akif’in istifa ettiği açıkladı. Bu istifa haberi
81 yaşına basan cemaatin yıllar sonra karşılaştığı önemli sorunlardan
birine işaret ediyordu. Cemaatin vefat eden İrşad Bürosu’nun en kıdemli
üyesi Muhammed Hilal’in yerine siyasi bölüm sorumlusu İsam el Aryan’ın
Mehdi Akif tarafından önerilmesi, cemaat içinde münazaralara neden
oldu. Aryan’ın üyeliği kabul edilmeyince Akif istifa ettiğini açıkladı.
Cemaat tarihinde ilk kez bir lider vefat etmeden liderliği bırakmış
oluyordu. Cemaatin daha önceki liderlerinin vefatları ile birlikte
yerlerine yeni bir mürşid seçiliyordu. Mehdi Akif’in istifası sonrası
cemaat içinde uzun süren münazaraların ardından, şuranın aldığı karar
ile Muhammed Bedii liderliğe seçildi.
Öte
yandan, Lübnan’daki Cemaati İslami içinde de seçimler oldu. Uzun
zamandır hasta olan ve cemaatin sorumluluklarını üstlenemeyen Şeyh
Faysal Mevlevi’nin yerine İbrahim el Mısri şura meclisinin kararı ile
genel başkan olarak seçildi. Muhammed Ammar Mısri’nin yardımcısı ve
Azzam el Eyyubi ise siyasi büro başkanı olarak tayin edildi.
Lider
seçimlerinin yanı sıra cemaatler içindeki kavgalar da geçen yıla
damgasını vurdu. Ürdün İhvanı içindeki şahinler ve güvercinler kanadı
arasında yaşanan Hamas tartışması cemaati bölme noktasına getirdi.
Şahinler, Hamas’ın tüm yönüyle müdafaa edilmesi gerektiğini savunurken,
güvercinler de Ürdün’ün sorunlarının öncelikli sayılmasını istiyordu.
Cezayir
İhvanı içinde de benzeri sorunlar yaşandı. Abu Cerrat Sultani
liderliğindeki Barış Toplumu Hareketi (Hamas) ile bu hareketten kopan
Sultani’nin eski yardımcısı ve “Davet ve Değişim Hareketi” lideri
Abdulmecid Munasıra arasında yaşanan sert tartışmalar, Cezayir’de
gündemi sarstı. Hatta sorun öyle bir aşamaya vardı ki, İhvan lideri
Muhammed Mehdi Akif, Cezayir’deki iki grubun da İhvanı temsil
etmediğini ilan etti. Mehdi Akif tarafından her iki gruba gönderilen
mektupta : “Sizler İhvan-ı Müslimini şimdilik temsil etmiyorsunuz”
denildi.
Sudan’da da özeleştiri gündemi belirledi
Nisan
2010’da devlet başkanlığı ve parlamento seçimlerine birlikte hazırlanan
Sudan’da da 2009 yılı içerisinde ciddi öz eleştiri sesleri yükseldi.
“Sudan İslami Hareketi’nin Öz Eleştirileri” adıyla yayımlanan bir
kitapta, Sudanlı birçok düşünür ve aydın bu konuda görüşlerini dile
getirdi. Kitapta, 1989 darbesiyle iktidara gelen İslamcıların yönetim
tecrübeleri ve kavgalarının halk üzerindeki etkileri incelendi. Kitapta
ayrıca, İslam devletinde İslami hareketlerinin rolünün nasıl olması
gerektiği de tartışılıyor.
Dünyaca
tanınmış dini cemaatlerde bu sorunlar yaşanırken, 2009 yılında silahlı
örgütlerde de bir düşüş yaşandı. El Kaide ve benzeri örgüt liderlerinin
yaptığı açıklamalarda bu düşüşe işaret edildi. Örgüt
liderlerinin öldürülmesi, örgüt ile işbirliği yapmış farklı ülkelerdeki
grupların ittifaktan çekilmeleri ve şiddete bulaşmış grupların
özeleştirilerini devam ettirmelerinin cihadi örgütlere katılımı
azalttığı ifade ediliyor. Ayrıca
uzmanlar, 11 Eylül saldırılarının 8. yıldönümünün zayıf geçmesinin ve
basında konuya fazla yer verilmemesini de bunun kanıtı olarak
gösteriyor.
Örneğin
Libya’daki “İslami Direniş Cemaati” silahı bıraktı ve çalışmalarını
yeniden gözden geçirme sürecinde olduklarını açıkladı. Cemaat
tarafından “Cihad, Hisbe ve Hakimiyet Kavramlarını Düzeltici
Araştırmalar” adıyla yayımlanan kitapçıkta geçmişte işlenen hatalara
yer verildi. Yine benzeri bir kararı Cezayir’deki “Davet ve Mücadele
için Selefi Cemaat” verdi. Arap yarımadasındaki el Kaide de, Suudi
Arabistan’daki merkezi liderliğini Yemen’e taşıdı. Fakat 2009 yılının
sonunda Yemen ordusunun saldırılarında çok ciddi darbeler aldı.
Mısır’da hapishanede bulunan İslami Cihad ve Cemaati İslami
liderlerinin de, yıllar önce
başlattıkları özeleştiri 2009 yılında daha da arttı. Cihatçı grupların
“mandelası” olarak tanımlanan Abbud ez-Zümmer’in Mısır eş-Şuruk
gazetesinde yayımlanan vasiyeti bunun en son örneklerinden biriydi.
Orta
Asya’da ise dini cemaatlere yönelik baskı her geçen gün artıyor.
Uluslararası Kriz Grubu’nun 15 Aralık 2009 yayımladığı “Central Asia:
Islamists in Prison / Orta Asya: İslamcılar Hapishanede” başlıklı
rapor, bölge ülkelerinin gelişi güzel dindar kesime yönelik yaptığı
baskı politikaları eleştirildi. Raporda Özbekistan, Kırgızistan,
Türkmenistan, Tacikistan ve Kazakistan yönetimlerinin silahlı İslami
gruplar ile barışçı ve siyasi yolları benimseyenler arasında ayırım
yapması istendi. Raporda ayrıca, Orta Asya ülkelerinde siyasi
nedenlerle tutuklanmış yüzlerce İslamcının bulunduğu belirtiliyor.
Avrupa’daki
dini gruplar bir yandan arayışlarını sürdürürken öte yandan batıdaki
“İslamofobia” ile mücadelenin yollarını araştırıyor. Geçen yıl
Avrupa’daki dini gruplar arasında en çok tartışılan konuların başında
ünlü düşünür Tarık Ramazan’ın “Avrupa İslam’ı” projesi geliyor.