Dolar

34,8957

Euro

36,7227

Altın

3.013,33

Bist

10.058,63

Kürt kışı!

13 Yıl Önce Güncellendi

2012-07-27 14:38:34

Kürt kışı!
Türkiye, kim ne derse desin çok talihli bir ülke. Önüne gelen fırsatlar bakımından dünyada bir eşi daha yok. Bu fırsatları değerlendiriyor mu, o başka mesele.

Değişen mevsimlere göre tedbir almayı akıl edemeyen bir adam varmış. Her seferinde kışa hazırlıksız yakalanırmış. Zar zor baharı ettikten sonra bir dahaki kışa hazırlanayım bari dermiş, ama dediğiyle kalırmış. Birkaç kışı gene eskisi gibi tedbirsiz geçirmek zorunda kalan bu sevimli tembel adama acıdığından midir bilinmez, kış onunla ahbap olmuş, mevsim boyunca yarenlik etmişler. Artık gitme vakti gelince adam kışa demiş, gördüğün gibi her seferinde sana tedbirsiz, hazırlıksız yakalanıyorum, bari bu sefer gelmeden önce bana haber gönder, demiş. Kış da memnuniyetle deyip gitmiş. Derken bir sabah penceresinin yarısına kadar yükselen bembeyaz karı gören adam şaşırmış ve kışa sitem etmiş. Hani gelmeden bana haber verecektin, ben şimdi ne yapayım, demiş. Kış aymazlığın bu kadarı da olmaz deyip adama çıkışmış. Rüzgarları göndermedim mi? Yemyeşil otları sarartıp kurutmadım mı? Ağaçların yapraklarını dökmedim mi? Güzü önceden gönderip toz fırtınalarını kaldırmadım mı? Daha nasıl haber vereydim?!...Sen anlamadıysan ben ne yapayım?...

Fransız devriminin ardından milliyetçilik rüzgarları Osmanlı coğrafyasının her tarafını kasıp kavururken bundan en az etkilenen topluluk Kürtlerdi. Kürtler dindardı ve İstanbul’daki halifeye bağlıydılar. Halifeliğin eskisi gibi işlevsel olacağını düşünüyorlardı. Bu yüzden İstanbul, Diyarbakır, Süleymaniye ve Musul gibi kentlerde entelektüel mahfillerde bu yönde faaliyetler olduysa da Kürtlerin geneli milliyetçilik fikrine bigane kaldı. Bir gün Kürtlerin de bu fikirlerden etkilenip ayaklanacakları kimsenin aklına gelmedi, özellikle tarihin akışını en iyi şekilde bilmek durumunda olan yöneticilerin. Osmanlının son dönemlerinden cumhuriyete kadar ülkeyi idare edenler attıkları hiçbir adımda Kürtleri hesaba katmadılar. Şurada burada patlak veren küçük çaplı isyanları tepelemekle meseleyi kontrol altında tutacaklarını ve bu durumun hep böyle devam edeceğini düşündüler. Ama işte gördüğünüz gibi fırtına gelip kapıya dayanmış bulunuyor.

Bu noktada Türkiyenin başta Kürtler olmak üzere kimseyi suçlamaya hakkı yoktur. Önüne çıkan tarihi fırsatları değerlendiremediğine yansın. Çünkü günün birinde bu fırtınanın kapıyı bacayı saracağını birazcık tarih bilen, sosyolojiden haberdar olan herkes kestirebiliyordu.

Yüzyılın başında Said-i Kürdi zamanın sultanına Kürtçe eğitime ilişkin bir proje sundu. Karşılığında tımarhaneyle taltif edildi (!). Milliyetçilik rüzgarlarının sarp Kürdistan dağlarına ulaşamayacağını düşünüyorlardı herhalde. Ama olmadı, büyük ve çetin bir kışın habercisi olarak Koçgiride, Dersim’de, Gelîyê Zîlan’da, Bişêrî de fırtınalar koptu. Şeyh Said isyanı yaşandı. Bizim talihli olduğu kadar aymaz bir tembel olan devlet aklımız uyanmadı. Son otuz yıldır yaşanan çatışma ortamı ise ağaçların yaprak dökmesi gibi evlatlarımızı toprağa düşürüyordu. Devlet aklı hala sevgili dostu “kış”ın gelmeden önce kendisine haber vereceği hülyasıyla mışıl mışıl uyuyordu.

Derken Irak Kürdistanından sonra Suriye Kürdistanında da özerk bir yapının oluşma ihtimali beliriverdi. Ve bizim zevatı bir telaştır almış gidiyor.

Beyler bu kışın geleceği bırakın güzü yazı, ta baharından belliydi.

Ben Türkiye’nin talihli bir ülke olduğu fikrimi yineliyorum. Umarım devlet aklı bu fırsatı değerlendirir ve çok uzun geçeceği lapa lapa yağan karından belli olan bu kışa en azından şu andan itibaren tabiat kanunlarına uygun bir hazırlık yapar. Her kışın sonunda bir bahar var ama her adamın bahara çıktığının garantisi yok.

Kürtler “dîya meriv her car kuran nayne” (insanın anası her zaman erkek çocuk doğurmaz) derler.
SON VİDEO HABER

İHH'dan Suriye'deki fırınlar için un desteği çağrısı

Haber Ara